2010 yılı öncesinde, avukatlara olmasa bile, bir avukata güveniyordum. Bu avukatın adı Sabri Kuşkonmaz. LİNÇÇİ kişilerin avukatlığını yapan Burhan Gün tarafından şikâyet edildikten sonra hakkımda bir "KAMU DÂVÂSI" açıldı, o günden bu yana, değerli insan, kıymetli yazar Sabri Kuşkonmaz'la müvekkil-vekil ilişkimiz bitti!... Müvekkil-vekil ilişkimiz sürerken, kültür-sanat olay ve olgularını yüzde doksan dokuz rahatlıkla konuşabildiğim değerli insan, kıymetli yazar Sabri Kuşkonmaz'la, artık yüzde yüz oranda kültür-sanat üzerine rahatlıkla sohbet edebiliyorum!
Bugün, saat 12.30'da "T.C. İstanbul Valiliği İl Dernekler Müdürlüğü'ne ulaşabildiğim için, yarım saatlik zamanda çömelerek, Yalçın Küçük'ün "DAVALARIM" kitabını okuyabimek yerine, "İl Dernekler Müdürlüğü" kapısında güvenlik görevlisi olarak çalışan Murat'ın önerisine uyarak, kendimi Yılmaz Yüksel'in sahibi ve Satı Çelik'in ahçıbaşı olduğu Kemer Lokantası'na atıp hünkâr beğendi ve cacık yedim. Sözün tam burasında "cacık yenmez, içilir" uyarısı gelebilir... Kemer Lokantası'na gidip, cacık sipariş ederseniz, oradaki cacığın içilmediğini, yendiğini göreceksiniz. O denli yoğun bir yoğurt ve o denli bol bir hıyar niceliği var ki, olağanüstü bir tat alıyorsunuz. hünkâr beğendi ise, anlatılır gibi değil. Çok ucuz ve temiz bir lokanta olan Kemer'e uğrayanlar olağanüstü şanslı insanlar...
Yemeğimi yedikten sonra, yeniden "Dernekler Müdürlüğü"ne giderek, "TEB KAŞELİ İFTİRA MÜTALÂASI" içeriği üzerine, "Denetim Şefi Emine Hanım" ile uzun uzun konuştuk. Bu konuşmanın ardından da, LİNÇÇİ Tiyatro Eleştirmenleri Birliği'nin merkez adres olduğunu iddia ettiği PEN Yazarlar Derneği'ne doğru Yüksek Kaldırım Caddesi'ni yavaş yavaş adımlıyorken, değerli bir insan, kıymetli bir yazardan çıkabilecek denli sıcak bir ses "Bulunmaz" diye bağırdı. Oysa, bu sesi duymadan iki saniye önce, Sabri Kuşkonmaz'ı düşünmüş, avukatlık bürosu yolumun üzerinde olduğu için, uğrayıp uğramama üzerine olağanüstü bir ikilem yaşamıştım... Sonunda, müvekkil-vekil ilişkimiz kalmadığına ve elimde tam bir torba mahkeme belgeleri bulunduğuna göre özlemimi yüreğime gömmeye karar vermiştim... İki saniye sonra gelen sesi, bir iç ses olarak düşünerek, bu sese doğru yönelmedim. Bir kez daha "Bulunmaz" sesini duyunca, kapıları ardına dek açık olan lokantaya baktım! Değerli insan, kıymetli yazar Sabri Kuşkonmaz; "Üstat, alışkanlıkla 'Bulunmaz' diye bağırdım. Ancak sen, ikinci seslenişimde baktın. 'Bulunmaz Bey' demek gelmedi içimden." dedi. Ben; "İyi ki, 'Bulunmaz Bey' demedin yoldaşım. Öyle seslenildiğinde, aynen şöyle duyuyorum; 'Pezevenk Bulunmaz'..."
Bir araba dolusu şakalaştıktan sonra, gayet uzun bir süre kültür-sanat konusunda tutsak kaldık... Önce çay, ardından irmik helvası ısmarlayan lokanta kasiyeri hanımefendi, Kuşkonmaz'ın tekliflerini geri çevirmem nedeniyle oldukça etkilenmiş olmalı ki ikramlarda bulundu. Samimî bir hanımefendi olmasına karşın, beni hiç tanımadığı, Sabri'yi tanıdığı için, Sabri'nin "zor durumda" kalmasını istememiş olabilir. Burhan Gün ile beni aynı ayarda terazide tartan Sabri Kuşkonmaz, yüreğimdeki avukat sevgisi kontenjanını tarumar etmişti... Haluk Bilginer'in "Oyuncuların çoğu YAVŞAKtır genellikle..." kem sözünden esinlenip, "Avukatların çoğu YAVŞAKtır genellikle..." dememin asal nedeni budur! Yüreğimde "bir hukuk yuvası kuran" Sabri Kuşkonmaz'ı da "avukatlık" anlamında yitirdikten sonra artık hiçbir avukata asla ve kesinlikle güvenmiyorum.
Sabri Kuşkonmaz ile konuşurken, "nereye gittiğimi" sorunca, işi hukuk konusu getirmemeye özen göstererek, LİNÇÇİ Tiyatro Eleştirmenleri Birliği'ne (TEB) gideceğimi söyledim. "Nerede olduğunu" sorunca, PEN Yazarlar Derneği bürosunun içerisinde olduğunu söyledim. "Yok üstat yanılıyorsun! Ben, PEN Yönetim Kurulu Üyesi'yim... Böyle bir şey söz konusu olamaz." dedi. Israr edince; "Git gör!" dedi. Gittim, göremedim.
Sosyalist Sanatçı Hilmi Bulunmaz
Bugün, saat 12.30'da "T.C. İstanbul Valiliği İl Dernekler Müdürlüğü'ne ulaşabildiğim için, yarım saatlik zamanda çömelerek, Yalçın Küçük'ün "DAVALARIM" kitabını okuyabimek yerine, "İl Dernekler Müdürlüğü" kapısında güvenlik görevlisi olarak çalışan Murat'ın önerisine uyarak, kendimi Yılmaz Yüksel'in sahibi ve Satı Çelik'in ahçıbaşı olduğu Kemer Lokantası'na atıp hünkâr beğendi ve cacık yedim. Sözün tam burasında "cacık yenmez, içilir" uyarısı gelebilir... Kemer Lokantası'na gidip, cacık sipariş ederseniz, oradaki cacığın içilmediğini, yendiğini göreceksiniz. O denli yoğun bir yoğurt ve o denli bol bir hıyar niceliği var ki, olağanüstü bir tat alıyorsunuz. hünkâr beğendi ise, anlatılır gibi değil. Çok ucuz ve temiz bir lokanta olan Kemer'e uğrayanlar olağanüstü şanslı insanlar...
Yemeğimi yedikten sonra, yeniden "Dernekler Müdürlüğü"ne giderek, "TEB KAŞELİ İFTİRA MÜTALÂASI" içeriği üzerine, "Denetim Şefi Emine Hanım" ile uzun uzun konuştuk. Bu konuşmanın ardından da, LİNÇÇİ Tiyatro Eleştirmenleri Birliği'nin merkez adres olduğunu iddia ettiği PEN Yazarlar Derneği'ne doğru Yüksek Kaldırım Caddesi'ni yavaş yavaş adımlıyorken, değerli bir insan, kıymetli bir yazardan çıkabilecek denli sıcak bir ses "Bulunmaz" diye bağırdı. Oysa, bu sesi duymadan iki saniye önce, Sabri Kuşkonmaz'ı düşünmüş, avukatlık bürosu yolumun üzerinde olduğu için, uğrayıp uğramama üzerine olağanüstü bir ikilem yaşamıştım... Sonunda, müvekkil-vekil ilişkimiz kalmadığına ve elimde tam bir torba mahkeme belgeleri bulunduğuna göre özlemimi yüreğime gömmeye karar vermiştim... İki saniye sonra gelen sesi, bir iç ses olarak düşünerek, bu sese doğru yönelmedim. Bir kez daha "Bulunmaz" sesini duyunca, kapıları ardına dek açık olan lokantaya baktım! Değerli insan, kıymetli yazar Sabri Kuşkonmaz; "Üstat, alışkanlıkla 'Bulunmaz' diye bağırdım. Ancak sen, ikinci seslenişimde baktın. 'Bulunmaz Bey' demek gelmedi içimden." dedi. Ben; "İyi ki, 'Bulunmaz Bey' demedin yoldaşım. Öyle seslenildiğinde, aynen şöyle duyuyorum; 'Pezevenk Bulunmaz'..."
Bir araba dolusu şakalaştıktan sonra, gayet uzun bir süre kültür-sanat konusunda tutsak kaldık... Önce çay, ardından irmik helvası ısmarlayan lokanta kasiyeri hanımefendi, Kuşkonmaz'ın tekliflerini geri çevirmem nedeniyle oldukça etkilenmiş olmalı ki ikramlarda bulundu. Samimî bir hanımefendi olmasına karşın, beni hiç tanımadığı, Sabri'yi tanıdığı için, Sabri'nin "zor durumda" kalmasını istememiş olabilir. Burhan Gün ile beni aynı ayarda terazide tartan Sabri Kuşkonmaz, yüreğimdeki avukat sevgisi kontenjanını tarumar etmişti... Haluk Bilginer'in "Oyuncuların çoğu YAVŞAKtır genellikle..." kem sözünden esinlenip, "Avukatların çoğu YAVŞAKtır genellikle..." dememin asal nedeni budur! Yüreğimde "bir hukuk yuvası kuran" Sabri Kuşkonmaz'ı da "avukatlık" anlamında yitirdikten sonra artık hiçbir avukata asla ve kesinlikle güvenmiyorum.
Sabri Kuşkonmaz ile konuşurken, "nereye gittiğimi" sorunca, işi hukuk konusu getirmemeye özen göstererek, LİNÇÇİ Tiyatro Eleştirmenleri Birliği'ne (TEB) gideceğimi söyledim. "Nerede olduğunu" sorunca, PEN Yazarlar Derneği bürosunun içerisinde olduğunu söyledim. "Yok üstat yanılıyorsun! Ben, PEN Yönetim Kurulu Üyesi'yim... Böyle bir şey söz konusu olamaz." dedi. Israr edince; "Git gör!" dedi. Gittim, göremedim.
Sosyalist Sanatçı Hilmi Bulunmaz