7 Kasım 2012 Çarşamba

Yeni Akit sordu Sosyalist Sanatçı Hilmi Bulunmaz hemen yanıtladı

Bulunmaz Tiyatro Genel Sanat Yönetmeni Sosyalist Sanatçı Hilmi Bulunmaz, Yeni Akit Gazetesi muhabiri Erol Metin'in sorularına yanıt verirken şunları söyledi:

Erol Metin - Tiyatrocuların geneline baktığımızda. sürekli olarak halkı aşağılayan, halkın değerleriyle alay eden bir tavır takındıklarını görüyoruz. Son olarak Serra Yılmaz, başörtülülere "öcü" diye hakaret etti. Allah'a inanmadığını belirtip, İslam'la dalga geçti. Hâkezâ, Müjdat Gezen de halka hakaretler savurdu. Halkla barışık olması gereken tiyatrocular neden böyle davranıyor?


Hilmi Bulunmaz - Ben, bu soruya şöyle bir yanıt verebilirim: Tiyatrocuların birçoğu ("hepsi" dememek için "birçoğu" diyorum), halkın içinden değil, halkın dışından tiyatro sahasına inmiştir. Tabiri caizse, sokaklardan meydanlara değil, saraylardan meydanlara yürümüşlerdir. Evet, sokaklardan meydanlara doğru yürüyen halka bir şeyler anlatma, halka bir şeyler gösterme, hattâ çok açık söylemek gerekir ki, halka bir şeyler satma, halkın gözünde kapitalizmi güzellemek için, meta estetiği oluşturmak için meydana geldikleri saraylardan, halka sattıkları şeyin saati dolar dolmaz, yine hızla, hem de şimşek hızıyla saraylarına dönüş yapmaktadırlar.


Tiyatrocuların birçoğu ("hepsi" dememek için "birçoğu" diyorum), Shakespeare'le yatıp Shakespeare'le kalkar. Oysa, Shakespeare ve Shakespeare Çocukları, tam dört yüz yıldır halkın değerlerine, halkın manevi duyarlılıklarına, halkın toplumsal gereksinimlerine karşıt bir mantıkla tiyatro sahnelerini işgâl eder. Anglosakson ideolojinin (günümüz işleviyle "emperyalizm") evrensel simgesi Shakespeare, erotik duygulara tutsak ve hiçbir zaman için kendi özgün yapıtını üretme gücüne erişememiş zavallı bir fanidir; çalıntı yada (daha yumuşak bir söylemle dile getirirsek) ödünç alınmış oyunlar kaleme alan Shakespeare'in duygu yoksunluğunu, sanatsal duyarsızlığını anlayabilmek için, başvurabileceğimiz altın değerinde, elmas güzelliğinde, pırlanta temizliğinde çok şirin bir yapıt vardır. Bu yapıtın adı "Sanat Nedir?" kitabıdır. Lev Nikolayeviç Tolstoy gibi dev bir sanatçı tarafından kaleme alınıp, yüz yılı aşkın bir zaman çevirisi âdeta savsaklanan "Sanat Nedir?" kitabını, 301. sayfadan başlayarak, 375. sayfanın sonuna dek ağır ağır okuduğumuzda, ortaya çıkan durum çok nettir: Anglosakson ideolojinin (günümüz işleviyle "emperyalizm") evrensel temsilcisi, tescilli markası William Shakespeare, erotik duygulara tutsak, yazınsal bir hırsızdır!


Tiyatro sahasına inen, tiyatro piyasasına "düşen", tiyatro sektörüne giren kişiler, daha bu sahaya ilk adımlarını atar atmaz, hattâ henüz adımlarını atmadan çok önce, duygu yoksunu Shakespeare'le tanış olurlar ve tiyatro işinin erbabı olarak fikir ve sanat eserleri hırsızı Shakespeare'i tanırlar. Biz, başta Shakespeare ve Shakespeare'i dünya halklarına şırınga eden Goethe olmak üzere, yazınsal diktatörlerin tümüne karşı çıkma cesaretini gösteremezsek, tiyatro esnafının halkın değerlerine yabancılaşmasını, halkın değerlerini küçümsemesini zâten kabul etmişiz demektir.


Evet, ben, bir ateist, bir Marksist, bir sosyalist olmama karşın (hattâ bir ateist, bir Marksist, bir sosyalist olduğum için), halkın değerlerine karşıt bir söylem oluşturup, halka karşı bir tavır geliştirmem. Zâten, bir sanatçı, diktatörlerin, iktidarların, hükümetlerin ilgisine yönelmek yerine, halkın değerlerine yönelen biri olursa, halka karşıt söylem geliştirmeyi aklının ucundan bile asla geçirmez.


Halkın değerleriyle alay edenler, halkla barışık olmak gibi bir erdeme kesinlikle sahip değillerdir.


Erol Metin - Bir ulusalcıdan çok ulusalcı, Ergenekoncudan çok Ergenekoncu oluyorlar. Siz, tiyatro camiasının bir ferdi olarak bu durumu, bu çelişkiyi nasıl değerlendiriyorsunuz?


Hilmi Bulunmaz - Ben, ulusalcı, Ergenekoncu biri değilim. Ancak, ulusalcıların da, Ergenekoncuların da, bu ülkenin insanları olduklarını bildiğim için, onların haklarını da savunmak, onların görüşlerine de önem vermek durumundayım. Ancak, yineliyorum, ben, ulusalcı biri değilim. Yukarıda söylediklerimi bir kez daha yinelemek zorundayım: Tiyatro esnafı, Shakespeare Çocuğu olarak başladıkları tiyatro mesleğine, halkın değerlerinin savunulması mantığıyla bakmıyorlar. Shakespeare Çocukları, Kemalist bir mantıkla tiyatro olgusuna yaklaştıkları, illaki alınlarında ışığı hisseden kişi olmaya çabaladıkları için, tepeden inmeci bir mantığı içselleştirmiş oluyorlar. Bu mantık, hem onların kişiselliklerine, hem de toplumsal oluşuma ters düştükçe, çaresiz kalıyorlar ve böylelikle, herhangi bir toplumsal dünya görüşüne sahip olamadıkları için de, rüzgâr nereden eserse oraya doğru eğilip bükülebiliyorlar. Ben, tiyatro esnafının bir çelişki yaşadığı kanısında değilim. Çelişki yaşayabilmek için, bir dünya görüşüne sahip olmak gerekir ki, "işte şu dünya görüşüyle çelişiyor bunlar" diyebilelim. Onların herhangi bir dünya görüşleri yok. Kültür Bakanlığı desteği almak için, AKP'li Ertuğrul Günay'a, Kemalist seyirci toplayabilmek için laik olduğunu iddia eden kuruluşlara sırtlarını dayamadan yaşayabilme şansları pek olmayan tiyatro esnafının herhangi bir çelişki yaşamaları olası değil. Çünkü, yineliyorum, onların herhangi bir manevi dünya görüşleri, herhangi bir toplumsal görüşleri asla yok. Olamaz da zâten!...


Erol Metin - Kendinizi Marksist olarak tanımlıyorsunuz. Ailenizin diğer fertleri mütedeyyin insanlar. Kız kardeşiniz başörtülü. Serra Yılmaz'ın yaptığı hakaret karşısında neler hissettiniz? Tiyatroda belli bir ideolojiye sahip olanlar mı ön plana çıkartılıyor?


Hilmi Bulunmaz - Evet, ben bir ateist, bir Marksist, bir sosyalistim. Ama, ben, bu ülkede dünyaya geldim, bu ülkede yaşıyorum ve bu ülkedeki sosyalist bir dünya oluşumuna destek sunuyorum. Benim iki ablamın ikisi de tesettürlü. Ancak, böyle olmasaydı bile, ben, yine de Serra Yılmaz'ın herhangi bir somut dünya görüşüne yaslanmayan, sadece küçük burjuva biri olmasından kaynaklı, halkın dışında, halka teğet bile geçmeyen demeçlerinden rahatsız olurdum. Rahatsız olur ve bu rahatsızlığıma karşı da eleştirel yazılar yazardım. Nitekim yazıyorum da... Ben, Serra Yılmaz'ın da, tesettürlü insanların da haklarının savunulmasından yana olmakla birlikte, nasıl ki, Nihat Haluk Bilginer'in dile getirdiği "Oyuncuların çoğu YAVŞAKtır genellikle..." kem sözüne karşı çıkıp, bu karşı çıkışım nedeniyle defalarca ve ayrı ayrı davalardan yargılanarak, altı ay hapis cezası aldımsa, Serra Yılmaz'ın, tesettürlülere karşı "öcü" sözünü kullandıktan sonra, "özür" müessesesini devreye sokmamasına da karşıyım.


Sözün özünü söylersek; Serra Yılmaz'ın toplumsal bir dünya görüşü yoktur. Zâten bir dünya görüşü olmadığı için, toplumsal bir yanlış yapmıştır. Çünkü o, sadece bir küçük burjuvadır. Onun yaptığı yanlış, ateistleri, Marksistleri, sosyalistleri asla ve kesinlikle bağlamaz. En azından beni hiç bağlamaz!


***

Ayrıca bakınız:

Bulunmaz Tiyatro Genel Sanat Yönetmeni Sosyalist Sanatçı Hilmi Bulunmaz, Yeni Akit Gazetesi muhabiri Erol Metin'le yaptığı renkli söyleşide, her ne kadar "milli değerler"den bahsetmemiş olsa da, Sosyalist Sanatçı Hilmi Bulunmaz'ın söylediklerinin çarpıtılmadan, hemen hemen olduğu gibi korunup yayınlanması çok iyi olmuş!