ERBİL GÖKTAŞ SANSÜRÜ HİLMİ BULUNMAZ'IN SİTESİNE DE BULAŞTIRDI
Coşkun Büktel
20 Mart 2012
Erbil Göktaş, facebook'ta "Bok mu daha kötüdür, sansür mü?" sorusuyla başlayan tartışmamızı, karşı görüşlere yer vermeden, sadece kendi cevaplarını sıralayarak yayınlamış. Benim görüşlerimi aradan ayıklamış, budayıp atmış. Sonra da bu tek yanlı, sansürlü metni Hilmi'ye göndererek, "Coşkun'dan yayınladığın yazıya karşı cevap hakkımı bu yazıyla kullanmak istiyorum" demiş. Hilmi de bu sansürlü metni bile, cevap hakkına saygı gereği yayınlamış. Oysa benim yazım, yalnızca Erbil'den yaptığım uzun bir alıntıdan oluşuyordu. Yani Erbil, aslında kendini cevaplamak için, Hilmi'den cevap hakkı istemiş. Ben tartışmayı sitemde yayınladığımda Erbil gibi tek yanlı davranamazdım elbette. Ben akademisyen olmadığım için, Erbil gibi tek kale maç yapmak yerine, yine her zamanki gibi, tartışmanın her iki tarafını da yayınladım. Yani yalnızca kendi görüşlerimi yayınlamakla yetinmeyip Erbil'in ve Erbil'e destek veren diğer linççilerin görüşlerine de herzamanki gibi eksiksiz yer verdim. Erbil'in tek yanlı olarak yayınladığı tartışmayı karşı iddialarla birlikte bir bütün olarak okumak isteyenler şu linke bakmalılar: http://www.coskunbuktel.com/buktelerbilbokfacebooktartismasi.htm
Madem ki, Erbil Göktaş bizi onun sansürcü karakterini bir kez daha teşhir etmek zorunda bıraktı; elimiz değmişken onun şu "ihbarcılık" suçlamasına da bir değinelim: Ben, hayatım boyunca söylediklerimi gizli kalacağına güvenerek söylemedim ve söylediklerimden asla utanmadım. Ama Erbil, bana söylediği şeylerin akademi camiasında duyulmasından utanıyor olmalı ki, beni ihbarcılıkla suçluyor. Peki Erbil, sen o saçma sapan iddia, suçlama ve hakaretleri yalnızca Levent Çağlayan gibiler duysun ve beğensin ve bu sayfaya mezara girmekten bahseden yorumlar ekleyerek beni tehdit etsin diye mi yazdın? Kardeşim, akademik camiada duyulmasını istemediğin ahmakça hakaretleri bana niye yöneltiyorsun, o zaman? Ben sana, bana ettiğin hakaretler aramızda kalır, kimseye duyurmam diye garanti mi verdim? Yukarıda benim bir tek ihbar cümlemi bulamazsın! Ama bana o saçma sapan iftira ve hakaretleri yönelttikten sonra, sakın bana güvenmeye kalkma, yarın seni savcıya da ihbar edebilirim. Bu benim en doğal hakkım. Yeter ki, asılsız ihbarda bulunmuş olmayayım. Yukarıda var mı benim asılsız bir cümlem? Yok. Seni bizzat kendi sözlerinle teşhir etmişim. Eğer söylediğin şeyler doğru ve haklı şeylerse, seni yüceltmiş, asıl kendimi ihbar etmişim demektir. Ama söylediğin şeyler, ipe sapa gelmez, uydurma iddialar ve hezeyanlarsa, o zaman paniğe kapılman ve "ihbarcı" diye bağırman gayet doğal olur tabii de, bunda benim suçum ne?
Zeki olmanı beklemiyorum ama bari bir gıdım mantıklı ol!... Diyorsun ki: "Kaç defadır 'defol git' diyorum, anlamıyorsun"... Güzel kardeşim, seçtiğin adres yanlış. Burası benim sayfam. Ben niye buradan defolup gideyim? Sen dua et, sansürcü değilim de, seni defetmiyorum. İnsan bu kadar dengesini kaybeder mi, yahu? Nerede bulunduğunu, kendini, konumunu tamamen kaybetmiş haldesin. Bak şimdiden söyleyeyim: Nasılsa, akademisyenler duymaz, Ayşenil Şamlıoğlu ve Lemi Bilgin görmez diye umarak; Büktel'e ağzıma geleni söyleyip öğrencilerime ve çoluk çocuğa havamı atar; herkesin korktuğu Coşkun Büktel'e nasıl hakaret ettiğimi herkese gösteririm, hesabından vazgeç! Gördüğün gibi, duvara toslar, şapa oturur, küle osurursun. Tek kazancın bana mesai kaybettirmek olur! Dua et, o yazdıklarına cevap vermeye mesai harcamıyorum. Bir de şunu sakın unutma: Seni ihbar etmedim ama bu ihbar etmemek gibi bir ilkem bulunduğundan değil... (İlkem: Asılsız ihbar etmemek. Yalan söylememek, iftira atmamak, sansür yapmamak.) Canım isterse, gerek görürsem, seni canımın istediği yere ihbar ederim. Sabahlara kadar senin küfürlerine küfür yetiştirmekle uğraşacak değilim. Sorduğum hiçbir soruya cevap vermediğine/veremediğine/veremeyeceğine göre, benim için tartışma bitmiştir. Sonsöz: Eğer gerek görürsem, yazdıklarını tüm dünyaya teşhir (ihbar) ederim. Bunu önceden aklına sok da, sonradan salak salak yaygara yapma!
***
Ayrıca bakınız:
1 - Akademisyen, oyun yazarı, şair ve Yeni Tiyatro Dergisi Genel Yayın Yönetmeni Erbil Göktaş'la Türkiye dramatik yazarlığının "Everest"i "Theope" adlı oyunun yazarı Coşkun Büktel'in facebook bataklığı içerisinde süren sert "tartışmaları", facebook bataklığı dışına taşıp, Büktel'in sitesi coskunbuktel.com'a da sızdığı için, bu sert "tartışmaları" tiyatro kamuoyunun dikkatine sunuyoruz!
2 - Akademisyen, oyun yazarı, şair ve Yeni Tiyatro Dergisi Genel Yayın Yönetmeni Erbil Göktaş'ın bize e-postayla göndermiş olduğu yazıyı, zamansızlık nedeniyle, okumadan yayınlıyoruz!
3 - facebook bataklığı dışına taşan "bok / sansür" tartışması sürüyor!
Coşkun Büktel
20 Mart 2012
Erbil Göktaş, facebook'ta "Bok mu daha kötüdür, sansür mü?" sorusuyla başlayan tartışmamızı, karşı görüşlere yer vermeden, sadece kendi cevaplarını sıralayarak yayınlamış. Benim görüşlerimi aradan ayıklamış, budayıp atmış. Sonra da bu tek yanlı, sansürlü metni Hilmi'ye göndererek, "Coşkun'dan yayınladığın yazıya karşı cevap hakkımı bu yazıyla kullanmak istiyorum" demiş. Hilmi de bu sansürlü metni bile, cevap hakkına saygı gereği yayınlamış. Oysa benim yazım, yalnızca Erbil'den yaptığım uzun bir alıntıdan oluşuyordu. Yani Erbil, aslında kendini cevaplamak için, Hilmi'den cevap hakkı istemiş. Ben tartışmayı sitemde yayınladığımda Erbil gibi tek yanlı davranamazdım elbette. Ben akademisyen olmadığım için, Erbil gibi tek kale maç yapmak yerine, yine her zamanki gibi, tartışmanın her iki tarafını da yayınladım. Yani yalnızca kendi görüşlerimi yayınlamakla yetinmeyip Erbil'in ve Erbil'e destek veren diğer linççilerin görüşlerine de herzamanki gibi eksiksiz yer verdim. Erbil'in tek yanlı olarak yayınladığı tartışmayı karşı iddialarla birlikte bir bütün olarak okumak isteyenler şu linke bakmalılar: http://www.coskunbuktel.com/buktelerbilbokfacebooktartismasi.htm
Madem ki, Erbil Göktaş bizi onun sansürcü karakterini bir kez daha teşhir etmek zorunda bıraktı; elimiz değmişken onun şu "ihbarcılık" suçlamasına da bir değinelim: Ben, hayatım boyunca söylediklerimi gizli kalacağına güvenerek söylemedim ve söylediklerimden asla utanmadım. Ama Erbil, bana söylediği şeylerin akademi camiasında duyulmasından utanıyor olmalı ki, beni ihbarcılıkla suçluyor. Peki Erbil, sen o saçma sapan iddia, suçlama ve hakaretleri yalnızca Levent Çağlayan gibiler duysun ve beğensin ve bu sayfaya mezara girmekten bahseden yorumlar ekleyerek beni tehdit etsin diye mi yazdın? Kardeşim, akademik camiada duyulmasını istemediğin ahmakça hakaretleri bana niye yöneltiyorsun, o zaman? Ben sana, bana ettiğin hakaretler aramızda kalır, kimseye duyurmam diye garanti mi verdim? Yukarıda benim bir tek ihbar cümlemi bulamazsın! Ama bana o saçma sapan iftira ve hakaretleri yönelttikten sonra, sakın bana güvenmeye kalkma, yarın seni savcıya da ihbar edebilirim. Bu benim en doğal hakkım. Yeter ki, asılsız ihbarda bulunmuş olmayayım. Yukarıda var mı benim asılsız bir cümlem? Yok. Seni bizzat kendi sözlerinle teşhir etmişim. Eğer söylediğin şeyler doğru ve haklı şeylerse, seni yüceltmiş, asıl kendimi ihbar etmişim demektir. Ama söylediğin şeyler, ipe sapa gelmez, uydurma iddialar ve hezeyanlarsa, o zaman paniğe kapılman ve "ihbarcı" diye bağırman gayet doğal olur tabii de, bunda benim suçum ne?
Zeki olmanı beklemiyorum ama bari bir gıdım mantıklı ol!... Diyorsun ki: "Kaç defadır 'defol git' diyorum, anlamıyorsun"... Güzel kardeşim, seçtiğin adres yanlış. Burası benim sayfam. Ben niye buradan defolup gideyim? Sen dua et, sansürcü değilim de, seni defetmiyorum. İnsan bu kadar dengesini kaybeder mi, yahu? Nerede bulunduğunu, kendini, konumunu tamamen kaybetmiş haldesin. Bak şimdiden söyleyeyim: Nasılsa, akademisyenler duymaz, Ayşenil Şamlıoğlu ve Lemi Bilgin görmez diye umarak; Büktel'e ağzıma geleni söyleyip öğrencilerime ve çoluk çocuğa havamı atar; herkesin korktuğu Coşkun Büktel'e nasıl hakaret ettiğimi herkese gösteririm, hesabından vazgeç! Gördüğün gibi, duvara toslar, şapa oturur, küle osurursun. Tek kazancın bana mesai kaybettirmek olur! Dua et, o yazdıklarına cevap vermeye mesai harcamıyorum. Bir de şunu sakın unutma: Seni ihbar etmedim ama bu ihbar etmemek gibi bir ilkem bulunduğundan değil... (İlkem: Asılsız ihbar etmemek. Yalan söylememek, iftira atmamak, sansür yapmamak.) Canım isterse, gerek görürsem, seni canımın istediği yere ihbar ederim. Sabahlara kadar senin küfürlerine küfür yetiştirmekle uğraşacak değilim. Sorduğum hiçbir soruya cevap vermediğine/veremediğine/veremeyeceğine göre, benim için tartışma bitmiştir. Sonsöz: Eğer gerek görürsem, yazdıklarını tüm dünyaya teşhir (ihbar) ederim. Bunu önceden aklına sok da, sonradan salak salak yaygara yapma!
***
Ayrıca bakınız:
1 - Akademisyen, oyun yazarı, şair ve Yeni Tiyatro Dergisi Genel Yayın Yönetmeni Erbil Göktaş'la Türkiye dramatik yazarlığının "Everest"i "Theope" adlı oyunun yazarı Coşkun Büktel'in facebook bataklığı içerisinde süren sert "tartışmaları", facebook bataklığı dışına taşıp, Büktel'in sitesi coskunbuktel.com'a da sızdığı için, bu sert "tartışmaları" tiyatro kamuoyunun dikkatine sunuyoruz!
2 - Akademisyen, oyun yazarı, şair ve Yeni Tiyatro Dergisi Genel Yayın Yönetmeni Erbil Göktaş'ın bize e-postayla göndermiş olduğu yazıyı, zamansızlık nedeniyle, okumadan yayınlıyoruz!
3 - facebook bataklığı dışına taşan "bok / sansür" tartışması sürüyor!