19 Mart 2012 Pazartesi

Akademisyen, oyun yazarı, şair ve Yeni Tiyatro Dergisi Genel Yayın Yönetmeni Erbil Göktaş'la Türkiye dramatik yazarlığının "Everest"i "Theope" adlı oyunun yazarı Coşkun Büktel'in facebook bataklığı içerisinde süren sert "tartışmaları", facebook bataklığı dışına taşıp, Büktel'in sitesi coskunbuktel.com'a da sızdığı için, bu sert "tartışmaları" tiyatro kamuoyunun dikkatine sunuyoruz!

ERBİL GÖKTAŞ'IN AKADEMİK SEVİYESİ


Coşkun Büktel
19 Mart 2012


BÜKTEL'İN FACEBOOK'TA DÜN YAYINLADIĞI BİR DUVAR YAZISINA KARŞI,


KOCAELİ ÜNİVERSİTESİ GÜZEL SANATLAR FAKÜLTESİ (Kİ DEKANI REŞAT BAŞAR'DIR) ÖĞRETİM GÖREVLİLERİNDEN ERBİL GÖKTAŞ,


AKADEMİK SEVİYESİNİ MÜKEMMEL BİÇİMDE ORTAYA KOYAN ŞU YORUMU EKLEDİ; BİR KEZ DAHA YORUMSUZ (CEVAPLAMAKSIZIN) SUNUYORUZ:


ERBİL GÖKTAŞ: Coşkun Büktel, battıkça batıyorsun; kahrolası öfkenin, travmatik nefretinin ve yıllardır içine gömdüğün cenazelerin kurbanı oluyorsun. Bunlar bir şey değil de iyice kötücülleşiyorsun da... Evet, çok kötüsün!... İşin daha da kötüsü, "VİCDAN"ın da kalmamış; 2009 yılının Nisan ayının son günlerini anımsa bakayım; anımsayamadın mı?... Dinle öyleyse: 1) Hilmi Bulunmaz'la sana karşı düzenlenen "imza kampanyası"na İMZA VERMEDİĞİ GİBİ, ilk KARŞI ÇIKIŞ YAZISI'nı yazan kimdi?... 2) Senden ve Bulunmaz'dan başka irili ufaklı 20 yazıyı kim yazdı?... Bu kampanyanın sona ermesi ve "belki" "BARIŞ SAĞLANIR UMUDUYLA kampanyanın başat aktörlerini SAVCILIĞA" kim şikayet etti?...(Barış sağlanmadı ama kampanya sona erdi.) Evet, sende "vicdan" olmadığı için Erbil Göktaş, diyemeyeceksin tabii ki... Bıraksaydım keşke, o 1100 kişi 11100 kişiye ulaşsaydı da, özellikle seni o çukurun içine gömselerdi; bizim de hayatımızda Coşkun Büktel diye birisi olmasaydı; yazacaklarını o zamana kadar yazmıştın zaten, o günden bugüne "tiyatro" İÇİN DİŞE DOKUNUR BİR ŞEY YAZMADIĞIN İÇİN, kimsenin bundan kaybedeceği bir şey olmazdı... Hilmi Bulunmaz "Fahri Linçci" lafını üretmiş diyorsun ya, Hilmi ya hiç "fahri" görmemiş ya da dayak yememiş, ne olup bittiğini anlamadan, Avrupalardan "öksürüp" duruyor işte... evet Hilmi hiç "fahri" görmemiş; senin de "gutlek" görmediğin ve "gutlek" sözünde "büyük ünlü" uyumu olduğunu sanmanız gibi... Allah bilir "zibidi"nin "gülünç olacak derecede kısa ve dar giyinmiş olan kimse anlamında kullanıldığını da bilmiyorsundur; yersiz ve zamansız davranışları olan kimse anlamında da kullanılabileceğini... Yine Allah bilir bunu da, "küfür" falan sandığın için "aceleden" kullanmışsındır(!)... Kabul et ki, Türkçe'nin zenginliğini göremediğin için, öfken ve nefretin ve içindeki "ölüler" buna engel olduğu için "kelime uydurmaya" kalkıyor beceremiyorsun; küfür etmeye kalkıyor, kendi üstünü başını sıvıyorsun!... 2. Abdülhamit, görse ne derdi biliyor musun?... "Şu dar giymiş kötü çocuğa söyleyin, pantolonu en olmayacak yerden yırtılmış, diktirsin!... Ağzı da yırtılmış, 'sansür sansür' diye bağırıyor, benim canımı sıkmasın, diktirsin!..."


Peki ama, "akademisyen" Göktaş'ın yukarıdaki cevabını hak etmek için Coşkun Büktel ne yazmıştı? İşte Göktaş'ın tepkisine neden olan Büktel imzalı duvar yazısı:


COŞKUN BÜKTEL: BOK MU DAHA KÖTÜ, SANSÜR MÜ? DİYE SORSALAR, "SANSÜR DAHA KÖTÜ" DERİM. İFTİRACI LİNÇÇİLER VE (HİLMİ BULUNMAZ'IN İCAT ETTİĞİ BİR KAVRAMLA) "FAHRİ LİNÇÇİLER" İSE, SANSÜRÜN GEREKLİLİĞİNE İNANIYOR VE SANSÜRÜ "EDİTORYAL HAK" OLARAK TANIMLIYORLAR. 2 ABDÜLHAMİD GÖRSE DERDİ Kİ: BU ZİBİDİLERİN "EDİTÖRYAL HAKLARI" VARSA, BENİM PADİŞAH OLARAK HÜKÜMDARLIK HAKLARIM HAYDA HAYDA VAR!


İşte yukarıdaki yazıların facebook'taki orijinal sayfası:


Lütfen, TIKLAYINIZ!