26 Mart 2012 Pazartesi

"Asmayalım da besleyelim mi?" diyerek Erdal Eren'i güle oynaya astıran eski asker Kenan Evren'in ektiği tohumlardan yükselen eski asker Mustafa Şükrü Demirkanlı'nın başlatmış olduğu LİNÇ KAMPANYASI için imza veren 1100 kişilik kişiliksiz alçak kişinin varlığına tabii ki hiçbir zaman için asla ve kesinlikle şaşmıyoruz!

Oyun'un notu: Milliyet'ten alıp, olduğu gibi aktardığımız haberdeki bazı yerleri kırmızı ile belirgin hâle biz getirdik!


***


Türkiye Cumhuriyeti, kurulduğu 1923 yılından bu yana, düşünsel varsıllığın yücelmesi için değil, askerî güce tapınma alışkanlığının oluşumu için varlık göstermeye devam ediyor.


Türkiye Cumhuriyeti, düşünsel varsıllık oluşturmak için hızla didinen düşünürlere sahip olmaktan değil, kapitalizmin ilelebet muhafaza ve müdafaa edilmesi için tahkimat yapan eski askerlere sahip olmaktan gurur duymaya ısrarla ve inatla devam ediyor.


Türkiye Cumhuriyeti, düşünsel varsıllık oluşturmak için hızla didinen gencecik fidanları bile âdeta birer darağacı meyvesi gibi salkım salkım sallandırmayı gayet hesaba uygun görürken, sanatın "s"sinden bile anlamayan dangalak eski askerlerin kirli kalesi gibi kollanmak ve korunmak istenmeye devam ediyor. 


Türkiye Cumhuriyeti, çürümüş bir toprak parçası olarak algılanmak istenilen bir kavram biçiminde kulakları sağır etmeye, ussal düşünceye saygı gösteren düşünürlerini şimşek hızıyla ve büyük bir iştaha ile yemeye müthiş bir biçimde devam ediyor.


Türkiye Cumhuriyeti, mart ve eylül aylarını asker kurşunuyla tam 12'den ve son derecede alçakça, kalleşçe vururken, düşünceye saygı gösterenleri de betonda ot yoldurmaya devam ediyor. 


Türkiye Cumhuriyeti, eski asker Kenan Evren'in "Asmayalım da besleyelim mi?" sorusunu sorduktan sonra eline aldığı domuz kılından yapılmış kan kokan fırçayla resim sanatını kirlettiği bir ortamda, LİNÇ KAMPANYASI düzenleyebilecek kadar gözü dönmüş bulunan eski asker Mustafa Şükrü Demirkanlı'nın diline değen kin kokan nefesiyle LİNÇÇİ Tiyatro... Tiyatro... Dergisi sahibesi Gülhan Avşar Demirkanlı'nın yardım ve yataklığı ile sözüm ona tiyatro sanatına müdahale etmesine asla ve kesinlikle şaşmıyoruz. Bu şaşmama hâlimiz hâlâ devam ediyor.


Sosyalist Sanatçı Hilmi Bulunmaz


***


Eren’in ailesi Evren'le hesaplaşacak

12 Eylül darbesinden sonra idam edilen Erdal Eren, Mustafa Özenç, Ramazan Yukarıgöz ve Necati Vardar ile işkenceyle öldürülen Zeynel Abidin Ceylan ve Behçet Dinlerer’in aileleri mahkemeye başvurdu

12 Eylül 1980 darbesinin ardından idam edilen Erdal Eren, Mustafa Özenç, Ramazan Yukarıgöz ve Necati Vardar ile işkenceyle öldürülen Zeynel Abidin Ceylan ve Behçet Dinlerer’in aileleri, dönemin Genelkurmay Başkanı Kenan Evren ve Hava Kuvvetleri Komutanı Tahsin Şahinkaya hakkındaki davaya müdahil olmak için mahkemeye dilekçe verdi.

6 kişinin ailelerinin avukatı İlyas Danyeli, dün Evren ve Şahinkaya hakkında açılan davaya bakacak olan Ankara 12. Ağır Ceza Mahkemesi’ne dilekçe verdi. Dilekçelerde, Erdal Eren’in 13 Aralık 1980’de Ankara’da, Mustafa Özenç’in 20 Ağustos 1981’de Adana’da, Ramazan Yukarıgöz’ün 29 Ocak 1983’te İzmit’te, Necati Vardar’ın 13 Mart 1982’de İzmir’de idam edildiği belirtildi. Eren, Özenç, Yukarıgöz ve Vardar’ın, bağımsız ve tarafsız bir mahkemede adil bir şekilde yargılanmadığı kaydedilerek, “Bu askeri cunta yönetiminin en önemli hukuk dışı organlarından biri olan cunta mahkemeleri taraflı olarak ve intikam duygusuyla harp divanı gibi davranarak kararlar vermişler, sanıkların dahil olduğu cunta yönetiminden aldıkları talimatları uygulamışlardır. 4 kişi, sanıkların 'asmayıp da besleyecek miyiz' talimatı neticesinde idam edilmek suretiyle öldürülmüşlerdir” denildi.

ABD’de işkence eğitimi

"Bağımsız ve tarafsız bir mahkemede adil bir şekilde yargılanmadan sırf intikam olsun diye bir insanın ölüm kararını onaylamak ‘öldürün’ emri vermektir” denilen dilekçelerde, “Sanıklar, Eren, Özenç, Yukarıgöz ve Vardar’ın öldürün emrini bizzat imzalamışlardır. Sanıklar darbe yapmamış olsaydı Eren, Özenç, Yukarıgöz ve Vardar şimdi yaşıyor olacaktı” ifadelerine yer verildi. Dilekçede, suçtan zarar görme olasılığı nedeniyle idam edilen 4 kişinin ailelerinin davaya müdahil olma talebinin kabulüne karar verilmesi talep edildi.

Dilekçelerde, Behçet Dinlerer ve Zeynel Abidin Ceylan’ın gözaltında işkence gördüğü, Dinlerer’in 13 Aralık 1980’de, Ceylan’ın ise 26 Eylül 1980’de öldüğü belirtildi. “Sanıkların 12 Eylül 1980’de yaptıkları darbeyle birlikte Türkiye bir işkence ülkesine dönüştürülmüştür” denilen dilekçede, bazı Emniyet görevlilerinin yeni işkence tekniklerini öğrenmek için ABD’ye gönderildiği, işkence aletlerinin devlet bütçesinden temin edildiği öne sürüldü.

(Kaynak: Milliyet)