27 Mart 2012 Salı

LİNÇ KAMPANYASI ana sponsorlarından Mimesisçiler, alınlarında hissettikleri LİNÇ lekesini gizlemeye çalışırlarken, götlerindeki boka hiç aldırmayıp, osuruk kadar bile değeri olmayan işlere imza atarak, LİNÇ lekesinden kurtulma telaşına kapılmış durumdalar!

Oyun'un notu: LİNÇ KAMPANYASI ana sponsorlarından Mimesis sitesinden alıp, olduğu gibi aşağıya aktardığımız yazıdaki bazı yanlış sözcükleri "maymungötürengi" ile belirgin hâle getirerek, doğrularını "çimenrengi" ile yazmakla birlikte, bir sözcüğün yanlış ve doğru anlamlarını parantez içinde biz yazdık!


***


Türkiye Cumhuriyeti, kurulduğu günden bu yana, elit ve snop aydınlarla, halk aydınları arasındaki uzlaşma çelişkinin var ettiği gergin bir tel üzerindeki gölgede dans etmeye devam ediyor.


Türkiye Cumhuriyeti, asker ruhlu aydınlarla, halk ruhlu aydınların kavgasında vücut bulan sınıfsal çelişkinin kıvılcımıyla tutuşan bir tiyatro perdesi olarak yanmaya devam ediyor.


Türkiye Cumhuriyeti, kendilerini sırça köşklere ve/ya Boğaziçi Üniversitesi surlarına tutsak eden egemen aydınlarla, kendilerini işçi sınıfı okyanusunun derin ve serin sularında hızla kulaç atmaya zorunlu gören aydınların savaş alanına dönmeye devam ediyor.


Türkiye Cumhuriyeti, 1100 kişilik kişiliksiz alçak kişinin bir araya gelip, LİNÇ KAMPANYASI düzenleyebilecek kadar insanlıktan çıkmış gözü kara aydınlarla, LİNÇ KAMPANYASI sürecine çok sert bir biçimde direnen aydınların kavgasıyla inşa edilmiş yanardağların magmasında yanmaya devam ediyor.


***


Tiyatroda Eleştiri Panelinin Ardından

Bilindiği gibi Mimesis Çeviri Araştırma Dergisi ve Mimesis Sahne Sanatları Portali tarafından 25 Mart Pazar günü “Tiyatroda Eleştiri” başlıklı bir etkinlik gerçekleştirildi. Dünya tiyatrolar günü Dünya Tiyatro Günü (Kaynak: VİKİPEDİ) öncesine denk düşen bu etkinliğin, tiyatromuza emek veren her kesimden insanın gerekli şartlar oluştuğunda kolaylıkla biraraya bir araya gelip tiyatromuzun sorunları üzerine,  yapıcı ve birbirlerini anlamaya dönük bir yaklaşım içerisinde tartışabileceklerini çok açık bir biçimde ortaya koyduğunu düşünüyoruz. Bu etkinlikte de açıkça vurgulandığı gibi her kesimden tiyatrocunun eleştiri almaya ihtiyacı var. Eleştirinin olmadığı yerde sanatın da olamayacağı çok açık. Bu anlamda eleştirmen, tıpkı oyuncu, yazar ya da yönetmen gibi tiyatronun vazgeçilmez bir bileşeni olarak görülmek zorunda. Ama öncelikli olarak eleştirmenlerin kendilerini böyle görmeye ihtiyaçları var. Panelde de farklı şekillerde ortaya koyulduğu gibi eleştirmenin hem tiyatro camiasının olabildiğince içinde olması, bu camiaya ait sosyo-politik gözlemlerde bulunması ve belirli bir ortam analizine sahip olması; hem de olabildiğince dışardan bakarak tüm bu ilişkilerden sıyrılabilmesi gerekiyor. Bu ikili tavrın uygun bir denge içinde kurulamaması sorunlara yol açıyor: Tiyatro camiası ve onun özneleriyle aşırı haşır neşir olmak eleştirmenin sanatsal kriterlere dayalı olabildiğince nesnel bir değerlendirme yapmasını engelleyebildiği gibi, nesnel olma uğruna tiyatroyu var eden ve emek veren unsurlarla hiç empati kurmadan aşırı mesafeli bir tavır sergilemek de her şeye kadir mutlak eleştirmen figürünü ortaya çıkarmaktadır. Panele katılan konuşmacıların ve izleyicilerin fikir birliği yaptığı gibi, her iki örnek de tiyatromuzun ihtiyaç duyduğu eleştiri geleneğinin oluşmasına katkı sunmayan, hatta hattâ eleştirmenin gerek uygulamacılar gerekse izleyiciler nezdinde prestij kaybetmesine yol açan örnekler. Bu bağlamda eleştiri pratiklerinde diyalog yollarını kapamayan, birbirini anlamaya dönük bir yaklaşımın ağırlık kazanması için verilecek bir mücadeleye ihtiyaç duyulduğu açıktır. Umarız bu ve benzeri etkinlikler bu konuda sergilenen çabalara katkı sunar.

***

Bu mütevazi (birbirine paralel olan) mütevazı (alçak gönüllü) etkinliğin de açıkça ortaya koyduğu gibi 27 Mart Dünya Tiyatrolar Günü 27 Mart Dünya Tiyatro Günü öncesinde tiyatromuzun tüm kesimlerinin ihtiyaç duyduğu şey, ortak akıl oluşturmaya dönük bir çaba. Bu konuda önemli bir eksiklik yaşanmasının bizce en önemli nedeni, geçmişte mücadelesi verilen ama çok kısa sürede rafa kalkan tiyatromuzu bir çatı altında örgütleme girişiminin sonuçsuz kalmasıdır. Böyle bir koordinasyona büyük bir ihtiyaç duyulmasına rağmen (şu anda varolan örgüt, grup ya da bireylerin daha çok kendi tiyatro pratiklerini yaşatmanın mücadelesini verdikleri de göz önüne alınırsa) yakın zamanda böyle bir girişimin yeniden oluşacağına dair bir veri göze çarpmamakta. Tüm bu koşullar altında nerede ve hangi şartlar altında olura olursa olsun sonuçta tiyatronun yaşamasına, hayatta kalmasına katkı sunan herkesin bu özel gününü kutluyoruz. Tüm sorunlara rağmen tiyatro yaşamayı sürdürdüğü sürece ümit de var demektir.

(Kaynak: Mimesis)