4 Ocak 2012 Çarşamba

LİNÇ KAMPANYASI ana sponsorlarından Tiyatro... Tiyatro... Dergisi kurucusu, yöneticisi ve "McCarthy Çocuğu" LİNÇÇİ Mustafa Şükrü Demirkanlı'nın yazıp, LİNÇÇİ Ahmet Ertuğrul Timur (nâm-ı diğer 3. Abdülhamid) tarafından www.tiyatrom.com sitesinde yayınlanan, ancak şu anda yerinde yeller esen aşağıdaki yazının unutulup gitmesine gönlümüz elvermediği için, biz, bu yazıyı koruma altına alan uluslararası www.archive.org sitesinden alarak olduğu gibi yayınlamayı gayet uygun bulduk!

tiyatro...tiyatro dergisi


tiyatro...tiyatro dergisi internet portalı yeniden yapılanma sürecinde 2 ay süreyle tiyatrom sayfaları üzerinde konuk olacaktır. İletişim : mdemirkanli@tiyatrodergisi.com.tr   ,   editor@tiyatrodergisi.com.tr


Mustafa Demirkanlı
Editör


Tiyatrolara Harçlık Dağıtılmasın, Tiyatroya Destek Doğru Bir Biçimde Sağlansın


“Tiyatrolara devlet desteği yönetmeliği çıktı ve kime ne kadar destek verileceği belli oldu, tartışmalarda beklendiği gibi başladı. Ancak, bu kez tartışma Yayın Kurulu üyemiz ve www.tiyatrom.com editörü A. Ertuğrul Timur’un sitesinde yayımladığı bir yazı ve yazı ile birlikte açmış olduğu imza kampanyasıyla başka bir yöne daha kaydı: “Biz harçlık istemiyoruz! Kültür Bakanlığı tiyatroya ayrılan bu bütçeyi okullarımıza tiyatro salonu yaptırmaya harcasın ve yetişen nesilde tiyatro kültürü gelişsin, yıllarca hizmet verecek her bir salonda tiyatro yapacak gençler arasından yeni oyuncular çıksın...” bu önermenin bir bölümüne katılıyor ama diğer bölümüne katılmıyorum. Katıldığım bölüm, okullarda daha fazla tiyatro salonu açılsın, gençlerin tiyatro ile daha fazla ve gerektiği gibi ilgilenebilmelerine olanak sağlansın. Ama, bunun bütçesi Kültür Bakanlığı’ndan Özel Tiyatrolara ayrılan bütçeden değil, Milli Eğitim Bakanlığı’nın bütçesinden olmalı ve bunun için de geniş katılımlı önermeler, tepkiler oluşturulmalı. Özel tiyatrolara devlet desteğindeki aksaklıkları, yanlışları yıllardır yazar dururum, özet olarak; yapısı sakat, bileşenleri sakat bir komisyon ve komisyonda “ulufe” kapma peşindeki gayri ahlaki ilişkiler içindeki tiyatro insanlarıdır. Bu konuda bir kere daha ve Ertuğrul’un yazısını da ele alarak bir kere daha yazacağım ama www.tiyatrodergisi.com.tr’ de.” diyerek görüşlerimi özetlemiştim Tiyatro… Tiyatro…’nun Haziran sayısındaki editör yazımda. Ama olmadı, olamadı çünkü site artık sağlıklı kullanılamaz bir hal aldı ve yine tiyatrom’da duyurduğumuz gibi yayına yaklaşık 2 ay ara veriyoruz , sonrasında hosting firması ve site bileşenleri değişerek farklı adreslerden yayına devam edecek. Tiyatro… Tiyatro… Dergisi’nin, sadece abonelerinin okuyabildiği tiyatrodergisi.com.tr dergi sayfalarının birebir görüntülendiği ve sayfa sayfa çevirerek okunabildiği, gerektiğinde yazıların kopyalanabileceği daha işlevsek ve estetik bir biçimde yayınına devam edecek.  Günlük haber portalı ise yayınına tiyatrodergisi.net adresinden devam edecek, daha işlevsel olarak. Tiyatro Ödülleri ise tiyatrodergisi.org adresinden daha estetikve kullanışlı bir biçimde yayında olacak. Bu kısa açıklamadan sonra…


***


Tiyatrom’un açtığı kampanya beklendiği gibi hedefine tam olarak ulaşamadı. Bence sapla saman biraz karıştı.

Öncelikle sevgili Ertuğrul’un başlattığı kampanyaya katıldığım bölümden başlayayım. “Her okula bir tiyatro salonu.”, en önemlisi bu. Belki bu öneriyi sitede bırakmayarak, yaygınlaştırmanın, çözüm almaya yönelik kampanyaların başlangıcı olarak kabul etmek gerekir.

Orhan Kurtuldu’nun www.tiyatrom.com da yayımlanan “Özel Tiyatrolara Devlet Ödeneği Sadaka Değil, Bir Haktır.” yazısı, bir kere daha tiyatronun tiyatroculara bırakılamayacak kadar önemli olduğunu gösteren hamasi, devletçi, ajitatif olmanın ötesine gitmeyen bir yazı, Ertuğrul yanıtlamış, üzerinde fazla durmaya gerek yok. Ancak, Kurtuldu’nun başlığı kısmen doğrudur, bence “Hak” yerine “Görev” sözcüğü olsa daha iyi olurdu.

O zaman, oradan başlayarak toparlamaya çalışayım. Okullara tiyatro salonu yaptırmakla, özel tiyatrolara desteği karıştırmamak gerek. Bu karıştırmayı yapmadıktan sonra bir karıştırmadan daha kaçınmak gerek. Bugünkü yapıdaki destek alan tiyatrolarla, olması gereken desteği birbirinden ayırmak gerek. Yani tümden retçi olmak yerine, yanlışları, aksaklıkları ortaya koymak, önermelerde bulunmak daha doğru olur gibime geliyor.

Tiyatro yapmak zor, meşakkatli ve pahalı bir iştir. Dünyanın tüm ülkelerinde de tiyatrolar desteklenir ve desteklenmelidir de. Bu sosyal devletin görevidir. Ancak, bu görev kabaca “görev”, “hak” sözcükleriyle tanımlanarak, içi boşaltılarak gerçekleşmeye kalkılırsa, eleştirdiğimiz yapıya kavuşur, artık “destek” olmaktan çıkar, doğru tanımlamalarla “ulufe” olmaya başlar. Ve ona ulaşmak için Bizans oyunları, sahtekarlık, kafa kol ilişkileri devreye girer. Destek gerekli dediğimize göre, nasıl olmalı önermemizi sonraya bırakarak, bugünkü duruma bakalım kısaca.

Bence, özel tiyatrolar desteklenmeli.

Genellikle bilinmeyen şu durumu açıklayarak başlamak istiyorum. Son çıkan yönetmeliğe kadar “yardım” yerine “destek” sözcüğü kullanılırken, şimdi tekrar “yardım” sözcüğü ile kullanılması hoş olmamış. Bunun ötesinde, Yardım Komisyonu’na ne dernek ne vakıf ne de başkaca bir kuruluş davet edilir. Yönetmelik aynen şöyle der: “Özel tiyatroların projeleri Müsteşar, Güzel Sanatlarla ilgili Müsteşar Yardımcısı, Güzel Sanatlar Genel Müdürü, Devlet Tiyatroları Genel Müdürü ile tiyatro alanında tanınmış kişiler arasından Bakanlıkça belirlenecek üç kişiden oluşan komisyon.” Bu yıl tanınmış tiyatrocular olarak kurula Ali Poyrazoğlu (Ali Poyrazoğlu Tiyatrosu sahibi ve TİYAP Başkanı), Refik Erduran – (Oyun Yazarı-Devlet Tiyatrosu Eski Edebi Kurul Üyesi),  Turgay Nar (Devlet Tiyatroları Edebi Kurul Üyesi-Oyun Yazarı)

Bakanlık teamül olarak bu üç tanınmış üyeden birini,  dernek başkanlarından biri olarak belirler. Onun içindir ki dernek kurulması için yeter üye sayısı olmamasına rağmen iki dernek vardır: TİYAP (Tiyatro Yapımcıları Derneği, Başkanı Ali Poyrazoğlu) ve Ö.T.D. (Özel Tiyatrolar Derneği - Başkanı Hadi Çaman) ve bunların yönetim kurulları ve üyeleri. Kimi tiyatro sahipleri ise her iki derneğe üyedir, örneğin Nedim Saban (Tiyatrokare). Ben, 16 yıldır tiyatronun sorunlarını ve aktörlerini izliyorum ve bu güne kadar adı ne olursa olsun özel tiyatro yapımcıları derneklerinin tiyatro ile ilgilendiklerini görmedim, tüm kurulmuş, kapanmış, yeniden açılmış derneklerin tek bir sorunu oldu hep, ne kadar fazla “yardım” alırız. İki yıl önce son iki yılın “yardım” miktarlarını karşılaştırmalı olarak yayımladık Tiyatro… Tiyatro... ‘da, şöyle bir sonuç çıktı, Ali Poyrazoğlu’nun derneğinin yönetim kurul üyelerinin aldıkları miktarlar ile Hadi Çaman’ın başkanı olduğu derneğin yönetim kurulu üyelerinin aldıkları “yardım”lar o yıl hangi başkanın davet edildiğine göre yer değiştirmişlerdi. Ancak, bu yer değiştirmeyi ne Ali Poyrazoğlu ne de Hadi Çaman yapmıştı.

Bu değişimi, Güzel Sanatlar Genel Müdürlüğü yapmakta ve toplantıya listeler halinde sunmakta. Zaten komisyonun 4 saat içinde dosyalara bakması da olanaklı değil, bakılamaz da, incelenemez de. Şöyle bir yöntem uygulanır: Tiyatrolar 4 gruba ayrılmıştır. A – B - C ve D grupları. Projeler ne olursa olsun, bu tiyatroların aldıkları pay hemen hemen aynı dilim aralıklarındadır ve kolay kolay değişmez. Sadece toplantıya katılan derneğin temsilcisine göre onun derneğindeki Yönetim Kurulu üyeleri, terazinin iki kefesi gibi iner ve çıkar.

Bu sınıflandırma Çocuk tiyatroları, amatör tiyatrolar ve geleneksel tiyatrolar için de geçerlidir.

Bu listeler toplantıya geldiği zaman okunarak üzerinden geçilir ve orada bir iki küçük itiraz var ise hemen o itirazlar orada karşılanır, bir tiyatroya 3-5 bin YTL eklenirken, diğer tiyatrolardan birer ikişer eksiltilerek toplam miktar tekrar tutturulur.

Biraz detay oldu ama özetlersek; kurulda hiçbir projeye bakılmaz, bakılacak zaman bile yoktur ve dağıtım projelere göre değil, tiyatrolara göre gerçekleştirilir ve toplantı biter. Sonrasında artık kanıksadığımız “ben niye az aldım, o niye çok aldı” tartışması yapılır, biter.

Bu arada hemen söyleyeyim, bizim portal arızalı olduğu için duyuramadık, 7 tiyatro “Yardım”ın yanlış yapıldığını ve haksızlığa uğradığını belirterek Bakanlığa başvurarak ek ödenek istemişler. Hadi Çaman Tiyatrosu, Tiyatrokare, Tiyatro İstanbul, Dostlar Tiyatrosu, Reha Bilgen Tiyatrosu, Tiyatro Kedi ve Sadri Alışık Tiyatrosu. İşte bu tablolar, Sevgili Ertuğrul’un açtığı kampanyanın ne kadar haklı olduğunu gösteriyor gibi geliyor, ama biz sapla samanı karıştırmamaya çalışarak devam edelim istiyorum.

Son iki yıldır ise, nedeni anlaşılır gibi olmayan başka bir uygulama yapılmaya başlandı, o da bir kurum tiyatrosunda olan özel tiyatro sahipleri “yardım”dan mahrum bırakıldı. Gerekçe olarak ise “Onlar zaten bir kurumdan maaş alıyor, tekrar ‘yardım’ verilmesi doğru değil.”, ancak özel tiyatro kurup, mevcut kurumdaki işlerini aksatmadan tiyatro yapmak cezalandırılırken, dizilerde oynayan tiyatrocularla karşılaştırıldığında çok da haklı bir gerekçe olmadığı görülüyor.

Yardım veya destek yönetmeliği şöyle tanımlar: a) Tiyatro sanatını geliştirmesi, çağdaş, evrensel boyutlara ulaştırması, yeni sanatsal eğilimleri özendirmesi, klasikleri değerlendirmesi, Türk ve dünya kültürüne katkıda bulunması.

Bu amaç maddesinden yola çıkarsak, eğlencelik tiyatroların, bir başka tanımla “Bulvar” tiyatrolarının bu kapsam dışında olmasını rahatlıkla söyleyebiliriz, zaten yönetmelik maddesi bunu böyle söylüyor. Bununla ilgilenen yok, zaten ilgilenmezler de, bakanlığını bakışı “en çok bağıranlara, en fazla parayı verelim de başımız ağrımasın” yaklaşımında olduğu için, Ertuğrul’un açtığı kampanyaya verilen tepkiler de yerine oturuyor. Ancak, bu bakış bu bakana ait değildir, ben bildim bileli böyledir.

Örneğin ek ödenek isteyen tiyatrolardan ikisi: Hadi Çaman Tiyatrosu ve Tiyatrokare aldıkları destekle bu sezon zaten yeni oyun sahnelemediler -ki neyin ek desteğini istiyorlar? Yukarıda saydığım 7 tiyatrodan 4’ü: Hadi Çaman Tiyatrosu, Tiyatrokare, Tiyatro İstanbul ve Tiyatro Kedi bu sene destek verilmediği için Şişli Belediyesi’nden 40’ar bin YTL destek aldılar, Kadıköy’deki tiyatrolara da miktarını bilmediğin desteği Kadıköy Belediyesi verdi. Ayrıca örneğin Hadi Çaman Tiyatrosu Ankara Büyükşehir Belediyesi’nin davetlisi olarak gidip, her temsili 10’ar bin YTL olmak üzere gösterilerini yapıp, Bayan Gökçek’e şükran plaketlerini de sundular. Başka tiyatrolar da var, ama tamamını bilmiyorum. Bu tavır ve davranışlar da tepkilerin ne kadar haklı olduğunu gösteriyor.

Ancak, Devlet Desteği Tiyatroya Verilmelidir.

Ancak, Devlet Desteği tiyatroya verilmelidir, verilen destek projeler bazında olmalıdır, yukarıda aktardığımız yönetmelik doğrultusunda olmalıdır (en azından) ve mutlaka ama mutlaka Bakanlık ve eklentisi kurumların inisiyatifinin dışında sivil bir kurulca değerlendirilmeli ve bu kurulda icracılar; tiyatro sahipleri, oyuncular, yönetmenler, yazarlar vs. olmamalıdır. Bu Özerk Sanat Konseyi de olabilir (Ki bu konuda benim çekincelerim vardır.) başkaca bir model de olabilir. Ama, bir model kesinlikle oluşturulmalıdır.

Şimdi, biraz daha somutlayarak ilerlemek istiyorum. Şahika Tekand’ın gerçekleştirdiği "Oidipus Üçlemesi"ni, (Oidipus Nerede? -2002, Oidipus Sürgünde -2004 ve Evridike’nin Çığlığı -2006) bu yazıyı okuyan kaç kişi izleme olanağı buldu, bilemiyorum,  ama şunu biliyorum, tiyatro izleyicisinin çok önemli bir bölümü izleyemedi. Tiyatro yapanların önemli bir bölümünün haberi bile yok. Ama, dünya biliyor… Tüm tiyatrolara yapılacak desteğin bu ve benzeri yapımlara yöneltilmesi tiyatroya yeni soluklar ve açılımlar sağlayacaktır. Hemen aklıma gelen bir başka örnek ise, Coşkun Büktel’in, "Theope"si. Coşkun Büktel, -ve başkaca eleştirmen ve tiyatro insanları- "Theope"nin önemli bir metin olduğunu yıllardır söyler, durur ve Büktel devam eder; bu oyunu sahneleyecek yönetmen Türkiye’de yoktur. İşte tam bu noktada, Şahika Tekand gibi yeteneğine ve yaratıcılığa güvenmeyerek önüne gelen herkese kendini mağdur ediyorlar diye saldıran, yazdığı tek (tek, dememin nedeni diğerlerini kendisinin de önemsemediği için) oyununu, kim oldukları, neden olduğu belli olmayan birilerinin yok saydığını savlamasına rağmen, yani üretmek yerine sürekli sızlanmasına rağmen Coşkun Büktel de, gerekirse yurtdışından yönetmen önererek, projesini oluşturarak bahsettiğimiz o sivil kurumu ikna ederek, talep ettiği desteği alabilmeli ve oyununu sahne üzerine taşıyabilmelidir.  Bence de "Theope" iyi bir metindir. "Theope" başarısız bir sahneleme süreci yaşasa bile, saydığımız ve saymadığımız birçok tiyatroya verilen destekten daha anlamlı ve doğru bir destek olacaktır.

Başka bir çok örnek sıralanabilir, ilk aklıma gelenler; Mustafa Avkıran, Emre Kınay, Mahir Günşiray, Ve Diğer Şeyler Topluluğu, Nesrin Kazankaya ve daha birçokları… Bu saydığım isimler ve saymadığım birçok tiyatro insanının söyleyeceği sözü var ve söylemek için didiniyorlar yoksa röprizlerle, Batı’dan –hadi araklama demeyeyim- esinlenmelerle tiyatroya yeni bir soluk veremezsiniz, bu tür yapımların da desteklenmesi gerekmez.

Kısaca, Tiyatroya Devlet Desteği’ne karşı değilim, -tam tersi olması gerektiğini savunuyorum- bu desteğin bir başka yerde kullanılmasına ise hiç katılmıyorum. Zaten mümkün de değil. Başta da söylediğim gibi, yapısı, bileşenleri ve ruhu sakat bir desteğin doğru mecrasına kaydırılması için her türlü kampanyayı yapmalıyız, tüm kalbimle ve aklımla katılıyorum.

Her okula bir tiyatro salonu… Buna karşı çıkmak mümkün olmadığı gibi, kafa patlatarak bu kampanyayı siteler dışına da taşırmanın yolunu bulmalıyız. Örneğin bir TV kanalı sahiplenir mi acaba? Bilmem, denemekte fayda olabilir. Ama bunun kaynağı Özel Tiyatrolara Devlet Desteği için ayrılan üç kuruş değil. Sapla-samanın karıştığı yerde burası bana göre.

Özel Tiyatrolara Devlet Desteği “ulufe” gibi dağıtılmaktan arındırılmalı, proje bazında ve mutlaka bir sivil örgüt eliyle değerlendirilmeli, bu destek tiyatrolar için değil, Türk Tiyatrosu’nun geleceği için olacaktır. Bunun dışında, mutlaka her okula bir tiyatro salonu yapılmalı, bu salonlar çocuklarımız için değil, geleceğimiz için olacaktır.

(Kaynak: tiyatrom)