Türkiye'de, her alanda olduğu gibi, tiyatro alanında da, attığımız her adım, aldığımız her soluk, tuttuğumuz her el, yaslandığımız her omuz, mutlaka ve mutlaka sınıfsal bir temele dayanıyor.
Eğer biz, tiyatroya bir ekmek kapısı olarak değil de, bir sanatsal etkinlik olarak bakarsak, o zaman, yaptığımız iş, emekçi halk, işçi sınıfı, ezilen uluslar için yapılıyor demektir.
Eğer biz, tiyatroya bir sanatsal etkinlik olarak değil de, bir ekmek kapısı olarak bakarsak, o zaman, yaptığımız iş, sömüren kesim, işveren sınıfı, ezen uluslar için yapılıyor demektir.
Biz, tiyatro yaparken, sahnede, ne kadar anlamlı ve büyük sözler söylersek söyleyelim, yaptığımız bu işi, Kültür Bakanlığı çanağı yalayarak izleyicilere sunarsak, bizim yaptığımız tiyatro, emekçi halka değil sömüren kesime, işçi sınıfına değil işveren sınıfına, ezilen ulusa değil ezen ulusa hizmet eder.
Biz, tiyatro yaparken, sahnede yada sahne dışında, hangi sözü söylersek söyleyelim, yaptığımız bu işi, Kültür Bakanlığı çanağı yalamadan izleyicilere sunarsak, bizim yaptığımız tiyatro, emekçi halk yararına var olacaktır.
Türkiye'de, her alanda olduğu gibi, tiyatro alanında da, müthiş derecede bir LİNÇ KAMPANYASI süreci yaşıyoruz. Tiyatro alanında düzenlenmiş bulunan LİNÇ KAMPANYASI sürecini örgütleyenlerin başında gelenlerden bir güruh da Boğaziçi Üniversitesi Gölgesinde Yetişenler'den oluşuyor. Hemen aşağıda zırva dilli bir yazıyla okurlarına seslenen LİNÇÇİ Duygu Dalyanoğlu, yaptığı tiyatro anlayışıyla burjuvaziye hizmet edenlerden sadece ve yalnızca biri olarak varlık gösteriyor.
Sosyalist Sanatçı Hilmi Bulunmaz
***
Duygu Dalyanoğlu diyor ki:
24/01/2012, 12:39
Yazmış olduğum yazının ardından gelen yorumlar üzerine yazıyı hangi niyetle yazdığımı kısaca belirtme ihtiyacı duydum. Öncelikle hangi Brecht oyunlarında, nasıl çalıştığımı listelemeye gerek olduğunu düşünmüyorum. Çünkü bu yazdığım yazı ile doğrudan ilişkili bir konu değil. Önemli olan benim Sezuan’ın İyi İnsanı’nı, başka Brecht oyunlarını hem sahne üstünde hem de sahne önünde çalışmış bir tiyatrocu olarak nasıl bir gözle izlediğimdir. İşte benim yazımda “deneyim” diye adlandırdığım da budur. Bence kişi oyuncu ya da yönetmen olarak bir Brecht metni ile haşır neşir olduğunda, o metni sahnelemeye çalışırken birçok şey öğrenir. Yeri geldiğinde bir jesti nasıl sahneleyeceğini uzun uzun tartışması gerekebilir mesela. O nedenle başka bir Brecht sahnelemesini izlemek için seyirci koltuklarına geçtiğinizde de benzer “ayrıntılara” dikkat etmeye başlarsınız. Ben yazımda bu argüman üzerinden gittim. Tabiki birebir oyunculuk ya da yönetmenlik yapmayan eleştirmenlerin de varlığı söz konusudur. Ama bir oyuncunun gerekli teorik araştırmayı yapıp eleştiri yazısı kaleme almasında bir problem yoktur. Kaldı ki kendi adıma tiyatroda oyunculuğa ne kadar emek verdiysem, gerek Mimesis dergisi bünyesinde gerek üniversitede almış olduğum dersler kapsamında teorik çalışmalara da aynı oranda emek verdiğimi söyleyebilirim.
(Kaynak: Mimesis)
***
Ayrıca bakınız:
"Theope" oyunu yazarı Coşkun Büktel'le Bulunmaz Tiyatro kurucusu ve yöneticisi Sosyalist Sanatçı Hilmi Bulunmaz'ın sanatsal ifade olanaklarını ilelebet ilga ve imhâ etmek için bir araya gelip, iğrenç bir LİNÇ KAMPANYASI başlatan tam 1100 kişilik kişiliksiz alçak ve tiyatro düşmanı kişiler, amaçlarına asla ve kesinlikle ulaşamayacaklarını anlar anlamaz, birbirlerini yemeye, birbirlerini yerden yere vurmaya başlamak zorunda kaldılar!
Değil dünyaya, değil dünya tiyatrosuna; değil Türkiye'ye, değil Türkiye Tiyatrosu'na; değil Türklere, değil Türk Tiyatrosu'na; değil Kürtlere, değil Kürt Tiyatrosu'na; kendilerine bile bir tutam yararı, zerre kadar faydası bulunmayan LİNÇÇİ tiyatro esnafı, LİNÇ KAMPANYASI düzenlemelerinin verdiği dayanılmaz paslanmışlıkla, havanda su dövmeye devam ediyorlar hâlâ!
Eğer biz, tiyatroya bir ekmek kapısı olarak değil de, bir sanatsal etkinlik olarak bakarsak, o zaman, yaptığımız iş, emekçi halk, işçi sınıfı, ezilen uluslar için yapılıyor demektir.
Eğer biz, tiyatroya bir sanatsal etkinlik olarak değil de, bir ekmek kapısı olarak bakarsak, o zaman, yaptığımız iş, sömüren kesim, işveren sınıfı, ezen uluslar için yapılıyor demektir.
Biz, tiyatro yaparken, sahnede, ne kadar anlamlı ve büyük sözler söylersek söyleyelim, yaptığımız bu işi, Kültür Bakanlığı çanağı yalayarak izleyicilere sunarsak, bizim yaptığımız tiyatro, emekçi halka değil sömüren kesime, işçi sınıfına değil işveren sınıfına, ezilen ulusa değil ezen ulusa hizmet eder.
Biz, tiyatro yaparken, sahnede yada sahne dışında, hangi sözü söylersek söyleyelim, yaptığımız bu işi, Kültür Bakanlığı çanağı yalamadan izleyicilere sunarsak, bizim yaptığımız tiyatro, emekçi halk yararına var olacaktır.
Türkiye'de, her alanda olduğu gibi, tiyatro alanında da, müthiş derecede bir LİNÇ KAMPANYASI süreci yaşıyoruz. Tiyatro alanında düzenlenmiş bulunan LİNÇ KAMPANYASI sürecini örgütleyenlerin başında gelenlerden bir güruh da Boğaziçi Üniversitesi Gölgesinde Yetişenler'den oluşuyor. Hemen aşağıda zırva dilli bir yazıyla okurlarına seslenen LİNÇÇİ Duygu Dalyanoğlu, yaptığı tiyatro anlayışıyla burjuvaziye hizmet edenlerden sadece ve yalnızca biri olarak varlık gösteriyor.
Sosyalist Sanatçı Hilmi Bulunmaz
***
Duygu Dalyanoğlu diyor ki:
24/01/2012, 12:39
Yazmış olduğum yazının ardından gelen yorumlar üzerine yazıyı hangi niyetle yazdığımı kısaca belirtme ihtiyacı duydum. Öncelikle hangi Brecht oyunlarında, nasıl çalıştığımı listelemeye gerek olduğunu düşünmüyorum. Çünkü bu yazdığım yazı ile doğrudan ilişkili bir konu değil. Önemli olan benim Sezuan’ın İyi İnsanı’nı, başka Brecht oyunlarını hem sahne üstünde hem de sahne önünde çalışmış bir tiyatrocu olarak nasıl bir gözle izlediğimdir. İşte benim yazımda “deneyim” diye adlandırdığım da budur. Bence kişi oyuncu ya da yönetmen olarak bir Brecht metni ile haşır neşir olduğunda, o metni sahnelemeye çalışırken birçok şey öğrenir. Yeri geldiğinde bir jesti nasıl sahneleyeceğini uzun uzun tartışması gerekebilir mesela. O nedenle başka bir Brecht sahnelemesini izlemek için seyirci koltuklarına geçtiğinizde de benzer “ayrıntılara” dikkat etmeye başlarsınız. Ben yazımda bu argüman üzerinden gittim. Tabiki birebir oyunculuk ya da yönetmenlik yapmayan eleştirmenlerin de varlığı söz konusudur. Ama bir oyuncunun gerekli teorik araştırmayı yapıp eleştiri yazısı kaleme almasında bir problem yoktur. Kaldı ki kendi adıma tiyatroda oyunculuğa ne kadar emek verdiysem, gerek Mimesis dergisi bünyesinde gerek üniversitede almış olduğum dersler kapsamında teorik çalışmalara da aynı oranda emek verdiğimi söyleyebilirim.
(Kaynak: Mimesis)
***
Ayrıca bakınız:
"Theope" oyunu yazarı Coşkun Büktel'le Bulunmaz Tiyatro kurucusu ve yöneticisi Sosyalist Sanatçı Hilmi Bulunmaz'ın sanatsal ifade olanaklarını ilelebet ilga ve imhâ etmek için bir araya gelip, iğrenç bir LİNÇ KAMPANYASI başlatan tam 1100 kişilik kişiliksiz alçak ve tiyatro düşmanı kişiler, amaçlarına asla ve kesinlikle ulaşamayacaklarını anlar anlamaz, birbirlerini yemeye, birbirlerini yerden yere vurmaya başlamak zorunda kaldılar!
Değil dünyaya, değil dünya tiyatrosuna; değil Türkiye'ye, değil Türkiye Tiyatrosu'na; değil Türklere, değil Türk Tiyatrosu'na; değil Kürtlere, değil Kürt Tiyatrosu'na; kendilerine bile bir tutam yararı, zerre kadar faydası bulunmayan LİNÇÇİ tiyatro esnafı, LİNÇ KAMPANYASI düzenlemelerinin verdiği dayanılmaz paslanmışlıkla, havanda su dövmeye devam ediyorlar hâlâ!