Tiyatro sanatı, hak etmiş olduğu kavramsallık kazanma yeterliliğini bir türlü elde edemiyor. Bunun birçok nedeni var. Ancak, başat neden, Türkiye Cumhuriyeti kurulurken, "hak verilmez, alınır" yerine, seçkinci bir anlayışla; "hak alınmaz, verilir" mantığına tutsak olmamızdır. 5816 Sayılı "Atatürk'ü Koruma Kanunu" denilen bir anlamsızlık orta yerde durup dururken, biz, tabii ki, Türkiye Cumhuriyeti'nin "yanlış" kuruluş sürecini "adam gibi" tartışamıyoruz. Bırakınız 5816 Sayılı Yasa'yı bir yana, "Türkiye Tiyatrosu" kavramının oluşup yerleşmesi için mücadele verdiğimiz için, tam tamına 1100 kişilik kişiliksiz alçak kişinin saldırısına uğramakla birlikte, üzerimize âdeta mermi savurur gibi fırlatılan noter onaylı ihtarnameler, savcılık suç duyuruları, "Kamu Dava"larının kabarıklığı nedeniyle, değil Kemalizm ideolojisi ve bu ideolojinin taşıyıcılarından seçkinci tiyatro esnafıyla uğraşmayı bir yana, günlük işlerimizi bile doğru dürüst yapamaz bir hâle düştük, düşürüldük!
Ancak...
Biz, bize yapılan alçakça saldırıları düzenleyen saldırganları, hak ettikleri bir biçimde savuşturmakla birlikte, savuşturduğumuz bu saldırganların, birbirlerinin gözlerini âdeta yuvalarından çıkartıp, sanki ölümcül bir misket oyunu oynar gibi düzeysiz tartışma ortamı oluşturmalarını, kasıklarımızı tuta tuta kahkaha atıp, yerlerde yuvarlanarak büyük bir merak ve heyecanlı bir beklenti duygusuyla izliyoruz.
Şimdilik sadece gülüyor ve şimdilik yalnızca izliyoruz!...
Sosyalist Sanatçı Hilmi Bulunmaz
***
Tiyatro Dünyamızda Eleştiri ve Tartışma Kültürü
Mimesis Sahne Sanatları Portali’ni yayınlayan grubun birçok üyesi uzun bir süredir Mimesis Tiyatro Çeviri/Araştırma Dergisi’nde aktif olarak çalışmakta olan kişilerdir. Yirmi yıldan uzun bir süre boyunca akademik nitelikte bir tiyatro dergisi çıkardıktan sonra bir portali işletmeye başlamak birçok insan icin çok farklı bir deneyim oldu. Öncelikle geçmişte bilinçli ya da sezgisel olarak uzak durulması tercih edilen pek çok tartışmanın tam ortasına düşmekten kaçmak imkansız hale geldi. Ancak bu kaçınılmaz bir süreçti çünkü iletişim olanaklarının geliştiği ve bilginin hızlı bir biçimde dolaştığı bir dünyada yaşıyoruz. Şu an ikinci yılını yaşadığımız bu sürecin pek çok açıdan bizlerin yayıncılık vizyonunu ve olanaklarını inanılmaz bicimde geliştirdiğinin farkındayız ama başka bazı gözlemler yapmamıza da vesile oldu.
Öncelikle tiyatro dünyamız için tiyatro eleştirisi yazmanın ve çeşitli aktüel sorunlar üzerinde tartışarak içinde yaşadığımız sisteme dönük yeni vizyonlar geliştirmenin ne denli zor olduğunu görmüş olduk bu süreçte. Son dönemlerde kimisi sürekli yazan, kimisi ise arada sırada ama nitelikli bir yazım pratiği sergileyen birçok isim, internet devriminin yarattığı olanaklardan da yararlanarak tiyatroda eleştiri/tartışma mefhumunu ciddi biçimde dönüştürmekle meşgul. Tam da bu nedenden dolayı her şeyin içiçe geçtiği bir süreçten geçiyoruz. Tiyatro eleştirisi alanı yeniden tarif edilmek üzere ve bunun yarattığı kaos alana hakim olmuş durumda. Peki bu kaostan, toz duman içerisinden çıktığımızda gerçekten sağlıklı bir ortamla mı karşılaşacağız? Onun pek garantisi yok aslında. Bu konuda sağlıklı adımlar atmanın yolu her şeye rağmen yürütülen tartışmaları toparlayacak, belli kriterler etrafında yürütülerek genişletilmesini sağlayacak ve kamuoyunun yürütülen tartışmalara vakıf olmasını sağlayacak odakların oluşmasına bağlı. Bu misyonun ilk adresi TEB gibi görünüyor ama şu anki haliyle TEB’in birkaç isim dışında bu tartışmaların çok uzağında durduğunu gözlemliyoruz. Ne gittikçe genişleme eğilimindeki eleştirmenlerimiz ve tiyatro düşünürlerimiz bu örgüte büyüyen bir ilgiyle yaklaşıyorlar, ne de TEB bu genişleyen kitleyi kapsama yolunda ciddi bir plana sahipmiş gibi görünüyor. Yani iki taraflı bir sorun söz konusu gibi. Geçtiğimiz yıllarda kısa bir süre için bir hareketlenme girişimi içerisine giren tiyaroyu örgütlü hale getirme yolundaki inisiyatifin deneyimlerinden yola çıkarak da söyleyebiliyoruz ki tiyatro dünyamızın özneleri genelde bağımsız birer ada olarak kalmayı tercih etmiş durumdalar. Herkes pratiklerine, gelişen internet yayıncılığı olanaklarının da etkisiyle birey ya da grup olarak kendi çizdiği sınırlar içinde devam etmek istiyor. Başkalarına, özellikle de bu geminin düşünce ve yaklaşımlarıyla “öteki” olarak kodlanmış diğer yolcularına karşı kapalı ve zaman zaman da saldırgan bir anlayışla yaklaşabiliyor. Böylesi dağınık ve kendi kaderine terk edilmiş görüntüsündeki eleştiri/tartışma bölgesinde de belli kriterler doğrultusunda ortak kazanımları öne çıkaran perspektifler üretmek gerçekten zor bir görev haline geliyor.
Tabii eleştiri/tartışma alanında yaşanan bu büyük sosyal değişimin herkes tarafından memnuniyetle karşılandığını söylemek de zor. Diğer bir eğilim de yeni girişimleri görmezden gelme ve sanal ortamda yaşanan dinamik dönüşümü seçkinci güdülerle reddetme şeklinde tezahür ediyor. Bunun son örneklerinden birisini sütunlarımızda yer alan ve Devlet Tiyatroları’na ait bir oyun üzerine yazılmış bir eleştiriye yapılan yorumlarda görme fırsatını elde ettik. Oyunun yönetmeni uygulamacılar bölgesinde sıklıkla görülen bir refleksle oldukça somut verilere dayandırılmış bir eleştiri metininin yazarına, yine somut verilerden yola çıkarak yanıt vermek yerine onun eleştiri yapma ehliyeti bulunup bulunmadığını sorgulamayı tercih ediyordu. Bu bir süredir Portal’e yöneltilen, «önüne gelen eleştiri yazısı yazıyor, sütunlarınızı neden herkese açıyorsunuz»şeklinde özetlenebilecek bir eleştirinin son örneklerinden birisiydi.
Mimesis olarak bir portal işletme fikrini ortaya atarken en temel hedeflerimizden birisi tiyatro eleştirisi/tartışması alanının yeniden inşasına aktif destek verecek, ortak değerler üretmeye ve bu alanın öznelerini belli kriterler ışığında (çok farklı perspektiflere sahip olsalar da) tiyatro gibi geniş bir paydada yan yana durmaya yöneltecek bir platform oluşturmaktı. Yaşanan tüm zorluklara rağmen bu konuda kararlı oldugumuzu belirtiyor ve ifade özgürlüğünü savunma, tiyatro birikimine kurucu katkı sunma, dayanışmacı perspektifle yan yana durma gibi temel aksiyonlarda buluşacağımız tüm tiyatro insanlarına sayfalarımızın her zaman açık olduğunu bildiriyoruz. Çünkü bu hedefler ortadan kalktığında Mimesis Portal’in var olmasına da gerek kalmayacaktır
***
Okuyucu Yorumları
"Tiyatro Dünyamızda Eleştiri ve Tartışma Kültürü" yazısına bir yorum var.
Yücel Erten diyor ki:
22/01/2012, 19:00
Sayın Editör,
yazınızın bana ilişkin paragrafında yeralan ifadelere, izleyen parantez içlerinde yanıt verme gereğini duydum:
"Tabii eleştiri/tartışma alanında yaşanan bu büyük sosyal değişimin herkes tarafından memnuniyetle karşılandığını söylemek de zor. Diğer bir eğilim de yeni girişimleri görmezden gelme ve sanal ortamda yaşanan dinamik dönüşümü seçkinci güdülerle reddetme şeklinde tezahür ediyor."
(Eleştiri/tartışma dünyasında büyük bir sosyal değişimden sözediyorsunuz. Bu büyük değişim, ölçüsüzlükten ve ölçütsüzlükten mi beslenip gelişecek, bilmiyorum? Öyle olursa üzülürüm. Çünkü kriter yoksunluğu çevremizde pek yaygın. Ama yeni girişimleri görmezden geldiğime ve bir dinamik dönüşümü seçkinci güdülerle reddettiğime bu kadar çabuk karar verirken kriterleriniz neydi acaba? "Bunlar eski kafalar, iş çıkmaz, at bir tarafa" mı? Hem şu "seçkinci güdüler" ne demek? Şimdi burada söze tiyatro sanatının mediokrasiyi kaldırmadığından, son derece seçkin bir iş olduğundan mı başlamalıyım?…
Oysa ben yazı altı yorumumda sadece iki soru sormuştum. O konularda bir ölçütünüz varsa, onu açıklamanız daha doğru olmaz mıydı? Ben dergi/portal yönetmiyorum ki, siz yönetiyorsunuz!…)
"Bunun son örneklerinden birisini sütunlarımızda yer alan ve Devlet Tiyatroları’na ait bir oyun üzerine yazılmış bir eleştiriye yapılan yorumlarda görme fırsatını elde ettik."
(Evet bir fırsat elde ettiğiniz doğru ama, o sayfada görülen bir tür klik şovenizmiyle bu fırsatı tepmek istediğiniz anlaşılıyor. 4 paragraflık yazınızda 3 kez "kriter" sözcüğünü kullanıyorsunuz. İyi işte. Benim sorularım da eleştiri alanında kriterlere aittir: Profesyonel bir tiyatroda oyuncu ya da yönetmen olarak çalışmakta olan biri, bir tiyatro dergisinde/portalinde eleştiri yazısı yazmalı mı? Bu konuda kriteriniz nedir? Sözgelimi Kenan Işık da, Genco Erkal’ın sahneleyişi üzerine eleştiri yazısı yazsın mı? Bu konuda bir kriteriniz var mı, yok mu?…)
"Oyunun yönetmeni uygulamacılar bölgesinde sıklıkla görülen bir refleksle oldukça somut verilere dayandırılmış bir eleştiri metininin yazarına, yine somut verilerden yola çıkarak yanıt vermek yerine onun eleştiri yapma ehliyeti bulunup bulunmadığını sorgulamayı tercih ediyordu."
(İki şeyi birbirine karıştırmıyor musunuz? Ben eleştiriye yanıt verecek olsam, yanıt verirdim. Üstelik "Beğendim desem, başım ağrımaz" demişim, daha ne?… Zaman zaman zorunlu bazı girdilerden kaçınmasam da, Türk Tiyatrosunda eleştirmenlere cevap yetiştirme yoluyla varolmayı seçmiş birisi değilim. Tiyatro dünyamızda ne biçimde, ne kadar varolabildiğim ortadadır. Ben, derginizin/portalinizin kriterini sorguluyorum. Kaldı ki bir değerlendirme yazısına benim şu ya da bu şekilde yanıt vermem gerektiğine siz mi karar vereceksiniz? Bir yazının altına yaptığım bir yorumun ne şekilde olması gerektiğini size mi soracağım?… Velev ki sordum, kriteriniz ne?…
Ehliyet meselesine gelince, dolaylı da olsa yine kriterlerinize ilişkindir: Dalyanoğlu’na kendi anonsuna dayanarak "oyunculuk yaptığı ya da rejisel faaliyet yürüttüğü birkaç farklı Brecht oyununu" sormuştum. Şu ana kadar soruma bir yanıt alamadım. Dalyanoğlu bu konuda bilgi verse iyi olurdu. Tabii kendi bileceği şey. Sayın Güllü’nün yanıtından anlaşılıyor ki, dosya editörlüğü yapmış. Tamam, bunu anladık. Ama ben "oyunculuk yaptığı ya da rejisel faaliyet yürüttüğü birkaç farklı Brecht oyunu" nedir, onu sormuştum. Bir türlü yanıt bulamadığıma göre, bu yöndeki samimi çabalarını yukarıdaki biçimde ifade edişi, azıcık hileli olmuyor mu? Aslında hilenin azı-çoğu olur mu, bilemem. Ben, tiyatroya gönül vermiş, akıl yatırmış bir genç arkadaşımın, yazdığı -muhtemelen ilk- değerlendirme yazısında kendine referans verirken daha ölçülü, daha alçakgönüllü, daha sahici olmasını dilerdim. "Birkaç farklı Brecht oyunu" ve "rejisel faaliyet" şeklindeki ifadeleri içinse; en azından editör olarak siz kendisini uyarsanız, daha anlamlı davranmış olurdunuz sanırım. Yine de sizin bileceğiniz iş. Dergi sizin, portal sizin…)
"Bu bir süredir Portal’e yöneltilen, «önüne gelen eleştiri yazısı yazıyor, sütunlarınızı neden herkese açıyorsunuz» şeklinde özetlenebilecek bir eleştirinin son örneklerinden birisiydi."
(Portale yöneltilen bu eleştirilerin haklılık payı yüksek görünüyor. Bu örnekte iki soru sordum, yanıt vermediniz/veremediniz. Bunların ikisi de mahut “kriterler” konusuna ilişkindir. Açık sözlülüğümü bağışlayın: Editörü, çeviri-araştırma editörü, rejisörü, oyuncusu ile “Bu konuda ölçütümüz nedir”i tartışmak ya da varsa ölçütünüzü açıklayıp bizleri aydınlatmak yerine; “Hanım koş, Boğaziçililer dayanışma sergiliyor!” pozisyonuna girmeyi tercih ettiniz… İyi dileklerimle.)
Yücel Erten
(Kaynak: Mimesis)
Ancak...
Biz, bize yapılan alçakça saldırıları düzenleyen saldırganları, hak ettikleri bir biçimde savuşturmakla birlikte, savuşturduğumuz bu saldırganların, birbirlerinin gözlerini âdeta yuvalarından çıkartıp, sanki ölümcül bir misket oyunu oynar gibi düzeysiz tartışma ortamı oluşturmalarını, kasıklarımızı tuta tuta kahkaha atıp, yerlerde yuvarlanarak büyük bir merak ve heyecanlı bir beklenti duygusuyla izliyoruz.
Şimdilik sadece gülüyor ve şimdilik yalnızca izliyoruz!...
Sosyalist Sanatçı Hilmi Bulunmaz
***
Tiyatro Dünyamızda Eleştiri ve Tartışma Kültürü
Mimesis Sahne Sanatları Portali’ni yayınlayan grubun birçok üyesi uzun bir süredir Mimesis Tiyatro Çeviri/Araştırma Dergisi’nde aktif olarak çalışmakta olan kişilerdir. Yirmi yıldan uzun bir süre boyunca akademik nitelikte bir tiyatro dergisi çıkardıktan sonra bir portali işletmeye başlamak birçok insan icin çok farklı bir deneyim oldu. Öncelikle geçmişte bilinçli ya da sezgisel olarak uzak durulması tercih edilen pek çok tartışmanın tam ortasına düşmekten kaçmak imkansız hale geldi. Ancak bu kaçınılmaz bir süreçti çünkü iletişim olanaklarının geliştiği ve bilginin hızlı bir biçimde dolaştığı bir dünyada yaşıyoruz. Şu an ikinci yılını yaşadığımız bu sürecin pek çok açıdan bizlerin yayıncılık vizyonunu ve olanaklarını inanılmaz bicimde geliştirdiğinin farkındayız ama başka bazı gözlemler yapmamıza da vesile oldu.
Öncelikle tiyatro dünyamız için tiyatro eleştirisi yazmanın ve çeşitli aktüel sorunlar üzerinde tartışarak içinde yaşadığımız sisteme dönük yeni vizyonlar geliştirmenin ne denli zor olduğunu görmüş olduk bu süreçte. Son dönemlerde kimisi sürekli yazan, kimisi ise arada sırada ama nitelikli bir yazım pratiği sergileyen birçok isim, internet devriminin yarattığı olanaklardan da yararlanarak tiyatroda eleştiri/tartışma mefhumunu ciddi biçimde dönüştürmekle meşgul. Tam da bu nedenden dolayı her şeyin içiçe geçtiği bir süreçten geçiyoruz. Tiyatro eleştirisi alanı yeniden tarif edilmek üzere ve bunun yarattığı kaos alana hakim olmuş durumda. Peki bu kaostan, toz duman içerisinden çıktığımızda gerçekten sağlıklı bir ortamla mı karşılaşacağız? Onun pek garantisi yok aslında. Bu konuda sağlıklı adımlar atmanın yolu her şeye rağmen yürütülen tartışmaları toparlayacak, belli kriterler etrafında yürütülerek genişletilmesini sağlayacak ve kamuoyunun yürütülen tartışmalara vakıf olmasını sağlayacak odakların oluşmasına bağlı. Bu misyonun ilk adresi TEB gibi görünüyor ama şu anki haliyle TEB’in birkaç isim dışında bu tartışmaların çok uzağında durduğunu gözlemliyoruz. Ne gittikçe genişleme eğilimindeki eleştirmenlerimiz ve tiyatro düşünürlerimiz bu örgüte büyüyen bir ilgiyle yaklaşıyorlar, ne de TEB bu genişleyen kitleyi kapsama yolunda ciddi bir plana sahipmiş gibi görünüyor. Yani iki taraflı bir sorun söz konusu gibi. Geçtiğimiz yıllarda kısa bir süre için bir hareketlenme girişimi içerisine giren tiyaroyu örgütlü hale getirme yolundaki inisiyatifin deneyimlerinden yola çıkarak da söyleyebiliyoruz ki tiyatro dünyamızın özneleri genelde bağımsız birer ada olarak kalmayı tercih etmiş durumdalar. Herkes pratiklerine, gelişen internet yayıncılığı olanaklarının da etkisiyle birey ya da grup olarak kendi çizdiği sınırlar içinde devam etmek istiyor. Başkalarına, özellikle de bu geminin düşünce ve yaklaşımlarıyla “öteki” olarak kodlanmış diğer yolcularına karşı kapalı ve zaman zaman da saldırgan bir anlayışla yaklaşabiliyor. Böylesi dağınık ve kendi kaderine terk edilmiş görüntüsündeki eleştiri/tartışma bölgesinde de belli kriterler doğrultusunda ortak kazanımları öne çıkaran perspektifler üretmek gerçekten zor bir görev haline geliyor.
Tabii eleştiri/tartışma alanında yaşanan bu büyük sosyal değişimin herkes tarafından memnuniyetle karşılandığını söylemek de zor. Diğer bir eğilim de yeni girişimleri görmezden gelme ve sanal ortamda yaşanan dinamik dönüşümü seçkinci güdülerle reddetme şeklinde tezahür ediyor. Bunun son örneklerinden birisini sütunlarımızda yer alan ve Devlet Tiyatroları’na ait bir oyun üzerine yazılmış bir eleştiriye yapılan yorumlarda görme fırsatını elde ettik. Oyunun yönetmeni uygulamacılar bölgesinde sıklıkla görülen bir refleksle oldukça somut verilere dayandırılmış bir eleştiri metininin yazarına, yine somut verilerden yola çıkarak yanıt vermek yerine onun eleştiri yapma ehliyeti bulunup bulunmadığını sorgulamayı tercih ediyordu. Bu bir süredir Portal’e yöneltilen, «önüne gelen eleştiri yazısı yazıyor, sütunlarınızı neden herkese açıyorsunuz»şeklinde özetlenebilecek bir eleştirinin son örneklerinden birisiydi.
Mimesis olarak bir portal işletme fikrini ortaya atarken en temel hedeflerimizden birisi tiyatro eleştirisi/tartışması alanının yeniden inşasına aktif destek verecek, ortak değerler üretmeye ve bu alanın öznelerini belli kriterler ışığında (çok farklı perspektiflere sahip olsalar da) tiyatro gibi geniş bir paydada yan yana durmaya yöneltecek bir platform oluşturmaktı. Yaşanan tüm zorluklara rağmen bu konuda kararlı oldugumuzu belirtiyor ve ifade özgürlüğünü savunma, tiyatro birikimine kurucu katkı sunma, dayanışmacı perspektifle yan yana durma gibi temel aksiyonlarda buluşacağımız tüm tiyatro insanlarına sayfalarımızın her zaman açık olduğunu bildiriyoruz. Çünkü bu hedefler ortadan kalktığında Mimesis Portal’in var olmasına da gerek kalmayacaktır
***
Okuyucu Yorumları
"Tiyatro Dünyamızda Eleştiri ve Tartışma Kültürü" yazısına bir yorum var.
Yücel Erten diyor ki:
22/01/2012, 19:00
Sayın Editör,
yazınızın bana ilişkin paragrafında yeralan ifadelere, izleyen parantez içlerinde yanıt verme gereğini duydum:
"Tabii eleştiri/tartışma alanında yaşanan bu büyük sosyal değişimin herkes tarafından memnuniyetle karşılandığını söylemek de zor. Diğer bir eğilim de yeni girişimleri görmezden gelme ve sanal ortamda yaşanan dinamik dönüşümü seçkinci güdülerle reddetme şeklinde tezahür ediyor."
(Eleştiri/tartışma dünyasında büyük bir sosyal değişimden sözediyorsunuz. Bu büyük değişim, ölçüsüzlükten ve ölçütsüzlükten mi beslenip gelişecek, bilmiyorum? Öyle olursa üzülürüm. Çünkü kriter yoksunluğu çevremizde pek yaygın. Ama yeni girişimleri görmezden geldiğime ve bir dinamik dönüşümü seçkinci güdülerle reddettiğime bu kadar çabuk karar verirken kriterleriniz neydi acaba? "Bunlar eski kafalar, iş çıkmaz, at bir tarafa" mı? Hem şu "seçkinci güdüler" ne demek? Şimdi burada söze tiyatro sanatının mediokrasiyi kaldırmadığından, son derece seçkin bir iş olduğundan mı başlamalıyım?…
Oysa ben yazı altı yorumumda sadece iki soru sormuştum. O konularda bir ölçütünüz varsa, onu açıklamanız daha doğru olmaz mıydı? Ben dergi/portal yönetmiyorum ki, siz yönetiyorsunuz!…)
"Bunun son örneklerinden birisini sütunlarımızda yer alan ve Devlet Tiyatroları’na ait bir oyun üzerine yazılmış bir eleştiriye yapılan yorumlarda görme fırsatını elde ettik."
(Evet bir fırsat elde ettiğiniz doğru ama, o sayfada görülen bir tür klik şovenizmiyle bu fırsatı tepmek istediğiniz anlaşılıyor. 4 paragraflık yazınızda 3 kez "kriter" sözcüğünü kullanıyorsunuz. İyi işte. Benim sorularım da eleştiri alanında kriterlere aittir: Profesyonel bir tiyatroda oyuncu ya da yönetmen olarak çalışmakta olan biri, bir tiyatro dergisinde/portalinde eleştiri yazısı yazmalı mı? Bu konuda kriteriniz nedir? Sözgelimi Kenan Işık da, Genco Erkal’ın sahneleyişi üzerine eleştiri yazısı yazsın mı? Bu konuda bir kriteriniz var mı, yok mu?…)
"Oyunun yönetmeni uygulamacılar bölgesinde sıklıkla görülen bir refleksle oldukça somut verilere dayandırılmış bir eleştiri metininin yazarına, yine somut verilerden yola çıkarak yanıt vermek yerine onun eleştiri yapma ehliyeti bulunup bulunmadığını sorgulamayı tercih ediyordu."
(İki şeyi birbirine karıştırmıyor musunuz? Ben eleştiriye yanıt verecek olsam, yanıt verirdim. Üstelik "Beğendim desem, başım ağrımaz" demişim, daha ne?… Zaman zaman zorunlu bazı girdilerden kaçınmasam da, Türk Tiyatrosunda eleştirmenlere cevap yetiştirme yoluyla varolmayı seçmiş birisi değilim. Tiyatro dünyamızda ne biçimde, ne kadar varolabildiğim ortadadır. Ben, derginizin/portalinizin kriterini sorguluyorum. Kaldı ki bir değerlendirme yazısına benim şu ya da bu şekilde yanıt vermem gerektiğine siz mi karar vereceksiniz? Bir yazının altına yaptığım bir yorumun ne şekilde olması gerektiğini size mi soracağım?… Velev ki sordum, kriteriniz ne?…
Ehliyet meselesine gelince, dolaylı da olsa yine kriterlerinize ilişkindir: Dalyanoğlu’na kendi anonsuna dayanarak "oyunculuk yaptığı ya da rejisel faaliyet yürüttüğü birkaç farklı Brecht oyununu" sormuştum. Şu ana kadar soruma bir yanıt alamadım. Dalyanoğlu bu konuda bilgi verse iyi olurdu. Tabii kendi bileceği şey. Sayın Güllü’nün yanıtından anlaşılıyor ki, dosya editörlüğü yapmış. Tamam, bunu anladık. Ama ben "oyunculuk yaptığı ya da rejisel faaliyet yürüttüğü birkaç farklı Brecht oyunu" nedir, onu sormuştum. Bir türlü yanıt bulamadığıma göre, bu yöndeki samimi çabalarını yukarıdaki biçimde ifade edişi, azıcık hileli olmuyor mu? Aslında hilenin azı-çoğu olur mu, bilemem. Ben, tiyatroya gönül vermiş, akıl yatırmış bir genç arkadaşımın, yazdığı -muhtemelen ilk- değerlendirme yazısında kendine referans verirken daha ölçülü, daha alçakgönüllü, daha sahici olmasını dilerdim. "Birkaç farklı Brecht oyunu" ve "rejisel faaliyet" şeklindeki ifadeleri içinse; en azından editör olarak siz kendisini uyarsanız, daha anlamlı davranmış olurdunuz sanırım. Yine de sizin bileceğiniz iş. Dergi sizin, portal sizin…)
"Bu bir süredir Portal’e yöneltilen, «önüne gelen eleştiri yazısı yazıyor, sütunlarınızı neden herkese açıyorsunuz» şeklinde özetlenebilecek bir eleştirinin son örneklerinden birisiydi."
(Portale yöneltilen bu eleştirilerin haklılık payı yüksek görünüyor. Bu örnekte iki soru sordum, yanıt vermediniz/veremediniz. Bunların ikisi de mahut “kriterler” konusuna ilişkindir. Açık sözlülüğümü bağışlayın: Editörü, çeviri-araştırma editörü, rejisörü, oyuncusu ile “Bu konuda ölçütümüz nedir”i tartışmak ya da varsa ölçütünüzü açıklayıp bizleri aydınlatmak yerine; “Hanım koş, Boğaziçililer dayanışma sergiliyor!” pozisyonuna girmeyi tercih ettiniz… İyi dileklerimle.)
Yücel Erten
(Kaynak: Mimesis)