Hilmi Bulunmaz, Rushdie'nin "Geceyarısı Çocukları"yla (Foto: Ahmet Özkara)
Doğu Perinçek'in partisiyle işbirliği sürecine girdikten sonra, Salman Rushdie konusunda değişik görüşler edinip, bu görüşleri toplumla paylaşan Aziz Nesin'in, Salman Rushdie için; "Birinci sınıf olmayan yazar" yada "sanıldığı gibi büyük yazar değil" anlamlarına gelen bir söylemi olduğunu duymuştum. Sadece bir duyum (belki dedikodu) olarak belleğimde kalan ve oturup araştırmadığım bu söylem, beynimi bir ur gibi kemirmeye başlayalı yıllar oldu. Beynimin kemirilme süreci, "bilmemkaçkere" okuduğum "Geceyarısı Çocukları" romanıyla birlikte iyice su yüzüne çıkmayı bekliyor.
Ne yazık ki...
BİRİNCİ LİNÇ KAMPANYASI, İKİNCİ LİNÇ KAMPANYASI ve daha da önemlisi, hukuksal süreçle birlikte ÜÇÜNCÜ LİNÇ KAMPANYASI adını alan ve benim düşünsel değerlerimi imhâ etmek için başlatılan kampanyalara karşı verdiğim mücadelede yitirdiğim enerjilerim nedeniyle, birçok konuyla birlikte, bu konuyu da bir türlü gündeme getiremiyorum.
Ancak...
En azından Google'a "Aziz Nesin / Salman Rüşdi" yazıp küçük bir tarama yaptığımda, Aziz Nesin'in oğlu tarafından kaleme alınmış ve bir kısmını aşağıya aktardığım yazıyla karşılaştım. Önemli sözler söyleyen Ahmet Nesin'in yazısını okumanızı öneririm...
Sosyalist Sanatçı Hilmi Bulunmaz
***
MADIMAK OLAYI, SALMAN RÜŞDİ VE AZİZ NESİN…
Her yıl 2 Temmuz yaklaştığında aynı sorun yaşanıyor, Madımak Katliamı’nın sorumlusunun kim olduğu yazılıp çiziliyor ve dinci çevreler ve yazarlar Aziz Nesin’in Aydınlık Gazetesi’nde Salman Rüşdi’ye ait olan “Şeytan Ayetleri” kitabını yayınlatmasını tahrik gerekçesi olarak gösteriyor. Ben de inadına bunun böyle olmadığını en az 2 kez yazıp belirli yazarlara gönderdim ama onların işine gelmediğinden tekrar yazıyorlar.
Böyle yapmalarının önemli bir gerekçesi var, birincisi bilhassa iktidara geldiklerinden ve Ergenekon davasını başlattıklarından beri sadece Sıvas Madımak Katliamı değil buna benzer bütün olayların (Kahramanmaraş, Çorum, Kanlı Pazar, 15-16 Haziran) kendileri tarafından değil de derin devlet tarafından yapıldığını kanıtlamaya çalışıyorlar. Esasında kendilerinin demokrat olduğunu kanıtlamaya çalışmak kimi demokratımsı aydınımtrakları da yanlarına alarak işlerine geliyor. Yıllardır işledikleri cinayetleri derin devlete -onu da sadece asker sanarak- yıkmaya çalışıyorlar. Derin devleti de Ergenekon davasıyla beraber kendilerinin keşfettiğini yazıp duruyorlar. Oysa devrimciler derin devleti neredeyse 60 yıldır yazıp çiziyor, Sabahattin Âli’nin katledilişine kadar konuşuluyor. Artı olarak dincilerin (MSP, Akıncılar ve Hizbullah) ve Turancıların (MHP ve Ülkücüler) derin devletten ciddi bir şekilde nemalandıklarını da yazdık. Yani kimse “Bu işleri bize derin devlet yaptırdı, o yüzden biz öldürdük ama masumuz!..” deme hakkına sahip değildir.
İkinci bir konu daha var, o da Aziz Nesin ve diğer gazeteci yazar arkadaşların (O dönemde 2 aya yakın ben de dahil) Doğu Perinçek’in çıkardığı Aydınlık Gazetesi’nde çalışmadığımız. Aydınlık Gazetesi’ni Aziz Nesin ve arkadaşlarının kurduğu “Onbinler AŞ” almak istedi ve bu toplantılar Aziz Nesin’in evinde yapıldı. O yüzden Aziz Nesin ve Onbinler AŞ’yle beraber kısa dönem Aydınlık Gazetesi’nde çalışanlar bugünkü deyimiyle “Ulusalcı” olduklarından değil, gazeteyi satın almak istediklerinden orada bulundular. Ama Doğu Perinçek erdiği sözü tutmadı ve gazeteyi kendi partisinin gazetesi gibi çıkarmaya devam etti. Aziz Nesin’in “Şeytan Ayetleri” kitabını da yayınlatmak istediğini bildiğinden bundan faydalandı ve gazetede yayınladı. Doğal olarak da Sıvas katliamının nedeni sayıldı ve suç İşçi Partisi ve Doğu Perinçek’e değil Aziz Nesin’e kaldı. Yani derin devlete bu konuda –bilinçli yada bilinçsiz- yardım eden Doğu Perinçek ve saldıran dinciler oldu.
Konuyu daha net anlamanız için Aziz Nesin’le o tarihlerde TGRT’nin yaptığı söyleşiyi tam olarak veriyorum.
(...)
(Kaynak: Ahmet Nesin's Blog)