11 Temmuz 2011 Pazartesi

LİNÇÇİ Tiyatro... Tiyatro... Dergisi Trabzon Temsilcisi Levent Çağlayan

YFK Yapım Yayıncılık Tic. ve San. Ltd. Şti. adına LİNÇÇİ Gülhan Avşar'ın sahibesi, LİNÇÇİ Mustafa Şükrü Demirkanlı'nın Yayın Yönetmeni ve Sorumlu Yazı İşleri Müdürü olduğu LİNÇ KAMPANYASI ana sponsorlarından Tiyatro... Tiyatro... Dergisi'nin sanal kuyruğu tiyatrodergisi.com.tr sitesinde LİNÇÇİ Levent Çağlayan imzasıyla yayınlanan aşağıdaki mektubun karşılığı mutlaka verilecektir. Ancak, birkaç gün sonra yurtdışına çıkacağım ve kısa bir zaman da olsa, Internet ortamından uzak kalacağım için, belki, bu karşılık birazcık gecikebilir. LİNÇÇİ Levent Çağlayan'ın yazdığı iddia edilen ve "Hüseyin Hilmi Bulunmaz'a özel mektup" denilebilecek deli saçmasına birkaç küçük fırça darbesi atmadan rahat edemedim...

LİNÇ KAMPANYASI ana sponsorlarından Mustafa Şükrü Demirkanlı'nın adamı, çırağı, yamağı, yanaşması LİNÇÇİ Levent Çağlayan, tıpkı ustası LİNÇÇİ Mustafa Şükrü Demirkanlı gibi davranıp, benim hangi yazıma karşı, ne söylediğini belirtmeyerek, tıpkı ustası LİNÇÇİ Mustafa Şükrü Demirkanlı gibi dezenformasyon yapıyor. LİNÇÇİ Levent Çağlayan'ın yazısının hemen altında verdiğim linkteki yazımı okumayı akıl edecek insanlara hiçbir sözüm yok. Ancak, ben, yine de, aşağıda verdiğim linki buraya da aktarmayı akıl etmek zorundayım:

LİNÇ KAMPANYASI ana sponsorlarından Tiyatro... Tiyatro... Dergisi'nin sanal kapısında bekçilik yapacak kadar alçalmış LİNÇÇİ Levent Çağlayan'a yanıt!

Yukarıda linkini verdiğim 1 Temmuz 2011 tarihli yazımda, örnekse, şöyle çok ilginç bir bölüm de var:

Hüseyin Hilmi Bulunmaz - Lan dangalak oğul, sizi, ben, silah zoruyla mı çağırdım? İstanbul'a gelme arzusu içerisinde olduğunuzu, LİNÇÇİ Ahmet Ertuğrul Timur'un (nam-ı diğer 3. Abdülhamid) sana "alçakça" davrandığını dile getirdikten sonra, yol parası ve yolluk vermem için, salya sümük yalvararak beni ikna ettiniz ve yanında bir "tanık" olmasını arzu ettiğin için, peşine Hakan Urcu'yu da takarak benim yanıma gelme kurnazlığında bulundunuz. Ben, nasıl ki, ezilen her kişiye yaptığım gibi, senin gibi bir alçağa bile katkıda bulundum.

Ayrıca, bugün (11 Temmuz 2011) ağır ağır yazmaya başlayıp, kısık ateşte pişirdiğim, ancak, henüz yayınlamadığım, LİNÇÇİ Levent Çağlayan'ın yazısına karşılık olarak yazılmış yazımdan küçük bir tadımlık sunmak istiyorum:

Ben, haksızlıkların yasalarla korunduğu bir ülkede yaşadığımı, taaa kılcal damarlarıma kadar bilmeme karşın...

Bana noter onaylı ihtarname gönderen herhangi bir LİNÇÇİ alçak söz konusu olduğunda, ben, kendi saptayacağım LİNÇÇİ alçaklara, dilediğim zaman noter onaylı ihtarname gönderirim!

Beni savcılığa şikâyet eden herhangi bir LİNÇÇİ alçak söz konusu olduğunda, ben, kendi saptayacağım LİNÇÇİ alçakları, dilediğim zaman savcılığa şikâyet ederim!!

Beni mahkemeye veren herhangi bir LİNÇÇİ alçak söz konusu olduğunda, ben, kendi saptayacağım LİNÇÇİ alçakları, dilediğim zaman mahkemeye veririm!!!

Ben, Hazreti İsa değilim. Bana bir tokat atıldığında, diğer yanağımı asla uzatmam!!!...

Örnekse, LİNÇÇİ Oyun Atölyesi, LİNÇÇİ Oyun Atölyesi'nin yönetmeni LİNÇÇİ Kemal Aydoğan ve LİNÇÇİ Oyun Atölyesi'nin patronu Nihat Haluk Bilginer, avukatları İbrahim Demirci ve Süleyman Anıl eliyle benim 2 yıl hapsimi isterken, ben, uslu çocuklar gibi kenara çekilip sessiz sessiz hıçkırmam!

Örnekse, LİNÇ KAMPANYASI ana sponsorlarından Ömer Faruk Kurhan, avukatı Uğur Demirci eliyle, benden âdeta fidye ister gibi, haraç ister gibi, rüşvet ister gibi 25.000,00 TL isterken, ben, süt dökmüş kedi rolüyle sahneye çıkmam!!

Örnekse, LİNÇ KAMPANYASI ana sponsorlarından Mustafa Şükrü Demirkanlı, avukatı Burhan Gün eliyle beni savcılığa şikâyet ederken, ben "sıfır sansür" ilkem var diye, kuyruğunu arka bacaklarının arasına sıkıştıran fino köpeği gibi kemik beklemem!!!

Ben, bana yapılan haksızlıklara karşı çok sert yanıt veririm!

Ben, bana haksız yere atılan bir tokadın karşılığını, beş haklı tokat olarak geri alırım!!

Ben, bendeki sınıfsal kin nedeniyle, kısasa kısası çok, hem de tahmin edilemeyecek kadar çok severim!!!

Sosyalist Sanatçı Hilmi Bulunmaz

***

Hüseyin Hilmi Bulunmaz’ı Ben Öldürmedim...

Levent Çağlayan
11 Temmuz 2011

Bir adam düşünün, hayatta en çok sevdiği eşyayı kaybetmiş. Bir adam düşünün, Ahmet Ertuğrul Timur, Burhan Gün, Mustafa Demirkanlı, Ömer Faruk Kurhan, Orhan Alkaya, Özdemir Nutku, Nurhan Tekerek, Nihat Haluk Bilginer ve Levent Çağlayan'a yazı yazarak, kendi fizyolojisi’ne "Linçci" "alçak" "şerefsiz" "o…. çocuğu" "manda götü" gibi daha sayamadığım bir düzüne cümleler eklemiş.

Düşündünüz mü?..

Aklında yarattığı, büyüttüğü, küfür ettiği, aşağıladığı birey'e yıllardır usanmadan yazmış. Mahkeme dilekçesine "ossuruk" derken, mahkemelerin vicdanına sığınmış?

Düşünebiliyor musunuz?..

Toplumcu gerçekçi, reel değerlerini Tanrısal bir yücelik olarak benimsetirken, neredeyse kendi gözünde Stalin ile bile kıyaslanırken, bunca hakaret ve küfür’ü bir araya getirip, hep aynı cümleleri kurmuş ve bunca yıl farklı kelimeler üretemez hale gelmiş?..

Sahi, üretebilmiş mi?

Bir insan kendini neden öldürür?..

İntihar etmekten bahsetmiyorum, insanların onu öldüreceğini söyleyerek acımadan 1100 kişiye katil damgası vurarak, hayali olarak ölmekten bahsediyorum. Bununla da kalmayıp onca insana hakaretler edip ölümünün ardından heykeli‘nin dikilmesini isteyen adamdan bahsediyorum. Sanki geride bıraktığı hatırlanacak sanat eserleri, dost sohbetleri varmış gibi!

Ben düşündüm ve de yoruldum!..

Artık düşünmek istemiyorum ve yineliyorum;

Ben insanlara neden inandım biliyor musun Hüseyin Hilmi Bulunmaz?..

Ben ağzımda ki biberonla bu yazıyı sana neden yazdım biliyor musun Hüseyin Hilmi Bulunmaz?..

Ben ruhumu şeytana neden satmadım biliyor musun Hüseyin Hilmi Bulunmaz?..

Ben tetikçi, mafya, psikopat neden olmadım biliyor musun Hüseyin Hilmi Bulunmaz?

Çünkü sen ve senin gibi "insan"ların yazıları ve videolarıyla asla tahrik olmayacağım, olmadım, olmam da!

Çünkü ben Trabzonlu oluşumu asla bir katilin kıydığı canla özdeştirmedim. Ama senin gibi sözde sosyalist, (paranın diktatörlüğünden ziyade işçi sınıfının diktatörlüğünü tercih edebilmeye neden olan, bilinen en eşitlikçi iktisadi sistemdir, sadece bir iktisadi sistem değil, sosyalizm aynı zamanda bir ahlaki duruşu da temsil eder.) sözde devrimci bir adam bu kıyaslamayı yaptı. Onun yaptığı katillik, peki senin benzetmen ne anlama geliyor bunu düşündün mü, hiç aklından geçirdin mi?

Sahi, geçirdin mi?..

Bir zamanlar sana bir yazı yazmış "seninle amcam gibi konuşuyorum" demiştim.

Sen de o yazı’ya binaen beni tehditle ilintilemiş, hatta büyük puntolarla tehdit mesajı olarak insanlara sunmuştun. Hatırladın mı?

Sahi hatırladın mı?..

Amca!!! Amca!!! Şşşşşşş!!!Kendine gel!!! Sana diyorum amca!!! Ben kimseyi öldüremem. Ben insanları, hayvanları ve bu doğayı çok seviyorum. Sen de sev!.. Hiç sevmediğin bir insana kahve ısmarlamakla ve çok alakasız bir konuyla sohbet ederek başlayabilirsin mesela…

Biliyor musun? Sana yazı yazmaktan sıkıldım. Biliyorsun musun? Hepimiz bir gün öleceğiz!.. Tanrı’ya inanır mısın bilmem ama ben inanırım, sevap ve günahlarımla…

Şunu bil ki; herkesin vakti geldiği gibi sen de vaktin geldiğinde gideceksin, sana ancak günahlarından arınman için dua edebilirim. (Hani sen bize beş vakit küfür ediyorsun ya ben sana dua ediyorum.) Ama aklımda hiçbir zaman senin devrimci, sosyalist, ezilenin yanında olduğun fikri asla kalmayacak. Ne olur bundan fazlasını benden isteme, sadece dua edebilirim.

Ben tanıdığım Hilmi Bulunmaz’ı hiç görmedim. Gördüğümü sandım ama görmedim. Ben Hilmi Bulunmaz ve Bulunmaz gibilerle başka bir gezegen de asla görüşmek istemedim. Ben Hilmi Bulunmaz hayranı asla olmadım. Ben Hilmi Bulunmaz’ı değil öldürmek, çok yaşaması ve bir gün hatalarının farkına varması adına çok ömürlü olması için hep dua ettim. Bir gün olur da ecelim ondan önce gelirse ve yaşananları göremezsem haberiniz olsun istedim.

Hüseyin Hilmi Bulunmaz’ı Ben öldürmedim!..

Levent Çağlayan

(Kaynak: tiyatrodergisi.com.tr)