13 Haziran 2011 Pazartesi

LİNÇÇİ Yrd. Doç. Dr. Adnan Tönel, sansürcü gazetede üfürüyor!

Oyun'un notu: SANSÜRCÜ gazete BİRGün'den alıp olduğu gibi aşağıya aktardığımız yazıda adı geçen LİNÇÇİ kişinin bu sıfatını biz ekleyip, adının üzerini "maymungötürengi" ile biz belirgin hâle getirdik!


***


Senaryo doktorluğu


LİNÇÇİ Adnan Tönel
adnantonel@gmail.com
12 Haziran 2011


Her ülkenin sosyolojik yapısının farklı olması nedeniyle senaryo yazma tekniğinin kültüre göre şekillendiğini rahatlıkla söyleyebiliriz. Senaryo yazma tekniği konusunda çok önemli bir destek olarak almayacağınız ve şu an pek çoğumuzun bilmediği ama Türkiye’de yeni yeni ciddiye alınmaya başlayan bir meslek olan ‘senaryo doktorluğu’ndan söz edeceğim bugün.

Bu doktorun yaptığı iş; bir filmin senaryosunu işin tekniğiyle sorgulayıp, gişe yapıp yapmayacağını ölçmek olarak özetlenebilir.

Sinemada iki anlatım biçimi olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz: Modern anlatım ve klasik anlatım Genel kabul göreniyse klasik anlatımdır. Klasik dramatik anlatım; izleyiciyi efsunlayan, içine alan ve bir daha bırakmayan bir illüzyonla örülüdür. İşte bu sihri sağlamanın görünmez metotları vardır. Denklemin işleyişi tıpkı canlıların vücudundaki organlar gibidir diyebiliriz. Organların işleyişinde aksamaların olması, tespit edilmesi ve tedavi edilmesi işi benzetmek yerindeyse ‘senaryo doktoru’nun işidir. Senaryo Doktorluğu’na giden yolda, üniversitede ‘senaryo yazarlık’ derslerini alırken senaryo yazımı konusunda çok fazla pratik yapma şansınız olduğu söylenemez. Ama kısa film senaryosu yazma konusunda deneyimlerinizin sayısı hayli kabarık olabilir. Bitirme tezlerinde ise alanınız senaryo ise, genelde uzun metraj film senaryosu ödev olarak verilir. Senaryoyu okuma biçimlerinde arayışta olanlar ise iyi bilinir ki devamlı senaryo yarışmalarına katılırlar. Ödül almak ya da almamak önemli değildir; önemli olan bir zirve belirleyip kendini görmektir. Senaryo yarışmalarında ön elemelerde çalışan arkadaşlarımdan bazıları ise, yılda 40 film senaryosunu okuyarak daha donanımlı hale geldiklerini söyler hep. Yani bu işi iki kutuplu da öğrenilebilirsiniz aslında.

Şunu özellikle belirtmek gerekir ki, ‘senaryo doktorluğu’ ve ‘senaryo yazma’ çok farklı şeyler. İkisinin bir arada olması çoğu zaman yorucudur. Bir senaryo okumak yalnızca ‘okumak’ değildir, çekildikten sonra nasıl olacağını bilebilmek ve beyazperdeye yansıyacak işin seyirci üzerinde ne türde etki yaratacağını bilmektir, adeta doktorluk gibi. Çünkü bazı yapımcıların bu işe milyon dolarlar yatırdıklarını da biliyoruz. Ve bu aşamada sizin yapacağınız yorum, yapımcı ve dağıtımcının da öngörüsüne katkı sağlayacak bir yatırım riskini de belirleyecektir. Kısaca bu bir sorumluluktur.

Senaryo doktorluğunun Türkiye’de bir meslek olabileceğini düşünen belki çok fazla insan yok. Ama örnek verecek olursak temmuz ayında ‘Uzak İhtimal’ filminin yönetmeni Mahmut Fazıl Coşkun’un Hırvatistan’da, senaryo doktorluğu atölye çalışmasına katılacağını ve yeni filmi “Yozgat’ta Blues”un bu çalışmalarda şekilleneceğini ve çok sağlıklı bir yol izleneceğini rahatlıkla söyleyebilirim.

(Yeri gelmişken önümüzdeki hafta dostum Metin Avdaç ile Sabahattin Ali Belgeseli’nin çekimleri nedeniyle Bulgaristan’ın Ardino kasabasına yapacağımız yolculuğa benim için engel koyan Bulgaristan Konsolosluğu’na hayret doğrusu. Kendilerini Avrupa’nın bekçisi olarak gören bu zihniyete kim bilir ne demeli? Yeşil pasaporta bile vize uygulayan, Schengen’i ciddiye almayan bir ‘yeni Avrupalı’ komşumuz Bulgaristan’a pes doğrusu)

Yine senaryo doktorluğuna dönecek olursak, yapım şirketlerine gelen senaryoların profesyonel bir biçimde değerlendirilmesi yolculuğunda eminim ki önemini çok yakında kavrayacağız. Çünkü çok iyi biliyoruz ki heveskâr sinemacıların, yapımcıların, büyük umutlarla girdikleri film projeleri çoğu zaman maddi manevi kayıplara neden olmakta.

Senaryo tekniği konusunda elbette bağımsız sinema çok başarılı. Son dönemde Türkiyeli sinemacıların öyküleri, senaryoları ve çekilen filmlerdeki başarı yadsınamaz. Ancak bu filmlerin de bir senaryo doktoruna neden ihtiyaçları olmasın?

Senaryo yazmak kitaplardan öğrenilseydi çok kolay olurdu kanımca. Elbette kitaplar uygulamalarda size ilham vermenin köşe taşları olabilir. Yazılmış senaryo denemelerini incelemek, okumak ise senaryo tekniğini öğrenmek açısından daha faydalı olacaktır. Ve bu işi profesyonel olarak yapan senaryo doktorlarının sayısı çevremizde hızla artarken bizim de geri durmamamız çok isabetli olacaktır.

Senaryo doktorundan zarar gelmez. Onlar modern insanı sanatla yaratır ve toplumları bir nevi tedavi eder. Bu nedenle tüm sanatçılara olduğu gibi doktor meslektaşlarımıza da aslında çok ihtiyacımız var.

(Kaynak: BİRGün)