22 Nisan 2011 Cuma

DETİS, ortaya çıktığı ilk andan beri Sümeyye Erdoğan Skandalı'nı acımasızca eleştiren sitemizin "yargısız infaz" tanımlamasına yakın tespitte bulundu!

.......................................DETİS Başkanı Şahin Ergüney


Seyircinin yorumu itham haline dönüşmemelidir!

Devlet Tiyatroları, kuruluşundan bu güne kadar ülkenin her köşesine her koşulda turne yapmış, halkın genel eğitimini, dil ve kültürünü yükseltmek, ülkemizi çağdaş uygarlık seviyesine ulaştırmak inancı ile hareket etmiştir. Bu ilkeler çerçevesinde, bizzat halkın içinden çıkan sanatçıları ile perdelerini açan Devlet Tiyatroları, aynı havayı soluduğu halkını, hiçbir zaman, hiçbir hal ve durumda, kılığına kıyafetine, kültürel seviyesine ve inancına göre sınıflandırmamıştır.

Bu kendi doğası gereği böyledir, böyle olmak durumundadır.

Ankara Devlet Tiyatrosu'nun Büyük Tiyatro'da sahnelenen "Genç Osman" adlı oyunu da, bu inanç ve düşünce ile üç yıldır "kapalı gişe" olarak seyirci önüne çıkmaktadır.

Adı geçen oyunun yaklaşık iki yüz (200) gösterimi sırasında halkın her kesiminden, işçi-köylü, zengin-fakir, başörtülü-başörtüsüz on binlerce insan, seyircimiz olmuştur. Bu seyircilerimiz zaten bütün oyunlarımızın da takipçisidir.

Bir oyunda, bir düşünceyi, bir konuyu seyirciye iletirken seyirciyi kişisel olarak rahatsız etmek, hele hele hakaret etmek gibi bir düşünce, Devlet Tiyatroları'nda asla düşünülemez.

Oyundaki "Curcuna Sahnesi", disiplinsizlik nedeni ile yitirilmiş savaşlarda askerin zıvanadan çıkmasını, eleştirel bir şekilde dile getirmesi ve seyirciyle paylaşması üzerine kurgulanmıştır. O akşam, salonda sakız çiğneyerek oyunu izleyen başörtülü hanım seyircimiz, oyundaki sözlerin ve tavrın şahsına yönelik olduğunu, daha önceki oyunlarda yapılmayıp, kendi izlediği oyuna mahsus olduğunu zannedip incinmiş ve oyundaki eleştirileri kendi üzerine almış olabilir.

Buna tepki göstermesi de bir yere kadar anlaşılabilir. Ama sadece kendi 'zan'nının doğru olduğundan yola çıkarak bütün bir kurumu ve sanatçıları yargılamak ve hoyratça eleştirmek ne kadar hakkaniyetli bir davranıştır?

Sakız çiğnenmesi ile ilgili tek bir söz bile söylenmediği hatta başörtüsünün ima dahi edilmediği halde, seyircimizin hangi düşünce dizgesini takip ederek oyuncunun "Aslen sakıza değil başörtüsüne takmış…" olduğuna hükmettiğini anlamakta zorluk çekiyoruz.

Oyunun herhangi bir yerinde ne söz olarak, ne de tavır olarak olmayan şeyleri zihninde çoğaltarak "başörtülüleri tiyatroda görmeye tahammül edemeyen" sanatçılar varmış gibi göstermek ne kadar doğrudur? Bütün oyunlarımızı izleyen seyirciler arasında her zaman başörtülü seyircilerimiz vardır. Ve bu kişilerden hangisi şimdiye dek herhangi bir oyunda hakarete uğradığından şikâyet etmiştir?

Başörtülü kişileri "başörtülü yobaz" diye nitelemek ve "bu ülkenin yüzde 80'ini, yani halkı, tiyatroda istememek..." hiç kimsenin, en azından Devlet Tiyatroları sanatçılarının düşüncesi değildir. Olamaz da…

Böyle bir düşünceyi taşımak ya da dile getirmek ayrımcılıktır.

Ayrıca bir tiyatro oyununu izlerken "sakız çiğnemenin" ne kadar doğru bir davranış olduğu da düşünülmesi gereken bir konudur. Nitekim ustamız Muhsin Ertuğrul yıllar önce "Bilmeyenlere" üst başlığı ile seyirciye dağıtmak zorunda kaldığı "Tiyatro Adabı" adlı broşürde; tiyatro salonlarındaki bu ve benzeri davranışların yapılmayacağını gene tiyatro sanatçılığına yakışan bir nezaketle anlatılmaktadır.

Devlet Tiyatroları sanatçılarını "tahammülsüz, medeniyetten nasibini almamış kişiler" gibi göstermek ve çok daha ağır olan "bu nasıl bir şımarıklık, nasıl bir kabalık ve faşistlik, hatta nasıl bir cahillik ve medeniyetten nasibini almamışlık?!" sözleri son derece yanlış ve bütün camiaya yöneltilen ağır sözlerdir.

"Kimsenin kimseye hakaret etme hakkı olamaz…" Bunu söylerken de bir yandan hakaret içeren ifadelerde bulunmak… Ciddi bir çelişki… Kimsenin kimseye hakaret etme hakkı olamaz, konumu ne olursa olsun!

İşte bunun için seyircinin yorumu bir itham haline dönüşmemelidir.

Yaşanmış olmasından üzüntü duyduğumuz bu olayın, Devlet Tiyatroları Yönetimi tarafından tüzel kişiliğimiz çerçevesi içinde, ilgili taraflara gereken söz hakkı verilip ve anlayış gösterilerek soruşturulacağına inancımız tamdır.

Yoksa bazı çevrelerin alelacele yaptığı gibi soruşturması henüz başlamamış bir konuda bir anlamda yargısız infaz yapılarak, sanatçı arkadaşımız tek kelime etmeden cezalandırılacak mıdır?

DETİS Yönetim Kurulu