27 Şubat 2011 Pazar

400 yıldır dünya tiyatro sahnelerini kirleten William Shakespeare adlı sahtekârın izinden giden LİNÇÇİ Mimesis, tiyatroyu kirletmeye devam ediyor hâlâ

Oyun'un notu: LİNÇ KAMPANYASI ÖRGÜTÜ Boğaziçi Üniversitesi Gölgesinde Yetişenler Hizbî tiyatral fraksiyonerlerinin yayın organı LİNÇÇİ Mimesis'ten alıp, olduğu gibi aşağıya aktardığımız yazının içeriğindeki LİNÇÇİ kuruluşların LİNÇÇİ sıfatlarını biz ekledik! Bunun yanı sıra, LİNÇÇİ kuruluşların adlarını, daha net ve daha çabuk anlaşılsın diye kırmızı renkle biz belirginleştirdik.


***


400 yıldır dünya tiyatro sahnelerini kirleten en büyük tiyatral sahtekâr William Shakespeare'in torunları, sosyalist kültürün engellenmesi için, ellerindeki tüm olanakları sonuna dek kullanıyorlar. Canları sıkıldıkça bana noter onaylı ihtarname gönderip beni savcılığa şikâyet ederek beni mahkemeye veren 1100 alçak içerisine sızmış LİNÇÇİ kişi ve LİNÇÇİ kuruluşların her türlü tehditine açık bir coğrafyada yaşasam da, aşağıdaki LİNÇÇİ Mimesis yazısının hiçbir halta yaramadığını, bu yazının, osuruk kadar bile bir değere sahip olmadığını, açık seçik ve ivedilikle belirtmem gerekir!

400 yıldır dünya tiyatro sahnelerini kirleten en büyük tiyatral sahtekâr William Shakespeare'in torunları, kraldan çok kralcı, padişahtan çok padişahçı, şahtan çok şahçı, çardan çok çarcı, burjuvadan çok burjuvacı, Amerika'dan çok Amerikancı bir ideolojinin tutsağı olarak, Türkiye tiyatro sahnelerini kirletme işini üstlendiklerinden bu yana, somut ve anlaşılır sözler etmek yerine, soyut ve anlaşılmaz sözlerle kafa karışıklığı yaşanmasına neden oluyorlar!!

400 yıldır dünya tiyatro sahnelerini kirleten en büyük tiyatral sahtekâr William Shakespeare'in torunları, kralcı Shakespeare dedelerinin kayığına bindikleri, onun kayığının küreğini çekip onun söylediği sahte türküleri söyledikleri için, sosyalist kültürün gelişmesinin önündeki en ciddi barikat militanları olarak varlıklarını ilelebet muhafaza ve müdafaa etmek istiyorlar!!!

400 yıldır dünya tiyatro sahnelerini kirleten en büyük tiyatrol sahtekâr William Shakespeare'in torunları, işçi sınıfının sanatına büyük katkı sunan ve sahtekâr Shakespeare'i kündeye getirip tuş eden Lev Tolstoy'un kaleme aldığı "Sanat Nedir?" kitabını kitlelere mal etmek isteyen sosyalist sanatçı Hilmi Bulunmaz'ın noter onaylı ihtarnameler, savcılık şikâyetnameleri vakit kaybetmesini, mahkeme koridorlarında ömür çürütmesini ve böylelikle, en büyük tiyatral tabu Shakespeare'in ipliğini pazara çıkarmasını engellemek istiyorlar!!!... (HB)


***


Alternatif Mekânlar Tiyatronun Geleceği İçin Bir Model Oluşturabilir mi?


Birkaç yıl önce, genelde ana akım medyada, kadim bir sanat olarak tiyatronun miadını doldurup doldurmadığı tartışılıyordu. Aynı dönemde farklı bir kesim ise bırakın tiyatronun ölmesini, farklı biçimde bir Rönesans’a hazırlandığını iddia etmekteydi. Aslında ölen, oyuncu ve seyirci arasında “profesyonel” bir sınır çizgisi çeken, ürünlerin belli bir bedel ödenerek seyirci tarafından “tüketildiği” klasik işbölümüne dayalı modeldi. Rönesans yaşamaya aday olan ise tabana yayılan pratiğin kendisiydi. İnsanlar kafelerde, otel odalarında, evlerin salonlarında, bazı kültür merkezlerinin arka odalarında tiyatro yapmaya çalışıyorlardı. Bu girişimler belki büyük zorluklarla ilerliyordu, çoğunlukla medyanın bilinçdışımıza sızarak dayattığı manipülatif kalıpların esiri oluyordu, hatta zaman zaman sanat endüstrisinin yeni yüzler bulmak için uğradığı bir arka bahçe niteliği kazanıyordu, ama kesin olan şuydu ki tiyatro kabuk değiştiriyordu.

Tabii böyle bir değişimin egemen sistemin paradigmasını gerçekten kökünden sarsabilmesi için çok daha fazlası gerekiyordu. Öncelikli olarak arka bahçe olmaktan kurtulmak için sağlam bir duruş sergilemek ve alternatif dayanışma ağları ortaya koyabilmek çok önem kazanıyordu. Bunun yolu da tiyatro faaliyetini günübirlik pratiklerden kurtarmak ve alternatif kurumsallaşma yolları aramaktan geçiyordu. Ancak son derece kaotik bir atmosferde varoluş kazanan bu yeni tiyatroların belki de en önemli zaafı bu atılımı ilerletmekte yetersiz kalmaları ve egemen paradigmayı sarsacak bir potansiyeli hayata geçirme yolunda atıl kalmalarıydı.

Ancak geride bıraktığımız iki yıl içinde bu durumda bazı değişimler yaşanmakta. Sessizce ama ısrarlı biçimde yürütülen bazı faaliyetler sonucu tiyatro dünyasında son on yıldır yaşanan sosyolojik dönüşümün meyveleri yavaş yavaş toplanmaya başlandı. Bunun en iyi göstergelerinden birisi bazı tiyatroların kendi mekânlarını açarak kurumsallaşma yolunda ciddi bir hamle yapmaları. LİNÇÇİ Kumbaracı50, İkinci Kat, Mekan Artı, Galataperform, Krek’ten sonra bir süredir atıl durumdaki Maya Sahnesi’nin, alternatif kurumsallaşma anlamında oldukça zengin bir deneyime sahip olan LİNÇÇİ BGST tarafından işletilmeye başlanması bu konudaki yönelimlere ciddi bir adım olarak eklendi. Elbette egemen paradigmayı köklü bir şekilde sarsabilmek için alternatif mekanların varlığı ve örgütlülüğü tek başına bir kriter olamaz. Ancak alternatif alanın bağımsızlığını koruyabilmesi için bu mekanlar önemli bir model oluşturabilir. Eğer alternatif mekân işletmecileri ve alternatif tiyatronun eyleyicileri bu hamleyi birlikte olma ve gerçekten örgütlü bir tavır gösterme yolunda bir fırsata dönüştürebilirlerse bir süredir egemen paradigmayı tehdit eden bu eğilimin gücü işte o zaman ortaya çıkacaktır.

(Kaynak: Mimesis)