22 Ocak 2011 Cumartesi

Sahte halk iktidarı Adalet ve Kalkınma Partisi'nin sanatsal tavrına, sahte tiyatral muhalefet LİNÇÇİ Mimesis'ten sisli ve gayet sahtece bir eleştiri!

"Shakespeare'in yapıtlarıysa, başka başka parçaların yapay olarak bir araya getirilmesiyle oluşturulmuş mozaik havasında, iğreti, başkalarından ödünç alınmış, sanatla, şiirsellikle hiç ilgisi olmayan yapıtlardır."

(Bkz: Tolstoy, Sanat Nedir?, çev. Mazlum Beyhan, İş Bankası Yayınları, s. 351)


***


Bir tiyatrocu, tiyatral iktidara karşı çıkamadıktan sonra, siyasal iktidara asla karşı çıkamaz!

Bir tiyatrocu, en büyük tiyatral tabu Shakespeare'in savunduğu güçlülerin iktidarına karşı çıkma cesareti gösteremedikten sonra, halkı aldatarak iktidara gelen Adalet ve Kalkınma Partisi'ne asla karşı çıkamaz!!

Bir tiyatrocu, Shakespeare'in yüzlerce yıldır dünya tiyatrosunu kirleten sahte duygu imalâtçılığına karşı çıkabilme duyarlılığına sahip olamadıktan sonra, sosyalist sanatçı Hilmi Bulunmaz'ın çok açık bir dille ifade ettiği Kültür Bakanlığı çanağı yalama sloganını asla dilinin ucuna getiremeyeceği gibi, Kültür Bakanlığı çanağına asla karşı çıkamaz!!!

Bir tiyatrocu, LİNÇ KAMPANYASI ana sponsorlarından LİNÇÇİ Mimesis'te bir yazı yayımlıyorsa, ister istemez, istençten bağımsız olarak sahte muhalefet yapmak, gerçek anlamda iktidarın çanağını yalamak zorunda olduğu gibi, siyasal ve/ya tiyatral iktidara asla karşı çıkamaz!!!... (HB)


***


Devletin Sanatla Ucube İlişkisi


İki dünya savaşı arasında Batı’da geleceğin sanatının hangi koşullarda yapılacağına dair de bir tartışma sürüyordu: Bir yanda Avrupa’da yükselen totaliter rejimler her konuya olduğu gibi “iyi” sanatın ne olduğuna da ancak devletin karar verebileceğini savunurken diğer yanda yavaş yavaş büyüyen ve savaş sonrasında dünyaya da egemenlik kurmaya başlayacak ABD sanat endüstrisi “özgür” sanatı serbest piyasanın şefkatli kollarına terk etmeyi yeğliyordu. Bu bağlamda örneğin Naziler 1937 yılında Münih’te bir “Dejenere Sanatlar Sergisi” açıp Chagall, Matisse, Picasso ve Van Gogh gibi sanatçıları yeryüzünden silinmesi gereken lanetli “ucubeler” ilan ederken aynı isimlerin eserleri birkaç yıl sonra Okyanus’un öbür yakasında birer servet değerini alacaklardı.

Cumhuriyet tarihinin ilerleyiş sürecinde “karma ekonomi” modelini benimseyerek liberal ve devletçi argümanlardan pragmatik bir sentez (belki de bir ucube) yaratan Türkiye, benzeri bir formülü daha geniş bir zaman dilimi içerisinde sanatın devletle olan ilişkisini kurgularken de devreye sokmayı tercih etti. Özellikle 1980’lerden sonra inanılmaz bir hızla büyüyen bir sanat endüstrisi inşa edilirken –ki bunun son ve en verimli aşamasını şu anki yerli dizi sektörü oluşturuyor– diğer yandan 1930’lardan kalma devletçi modelin yaşatılmasına –devlet tiyatroları, devlet sanatçılığı, devlet yardımı vb. uygulamalar aracılığıyla– devam edildi. Hangi iktidar başa gelirse gelsin devletle sanat arasındaki bu ucube ilişki biçimini istisnasız biçimde korumayı tercih etti. Devletçi olmayan ve gerçek birer muhalif olmayı benimseyen sanatçılar her dönemde hapis cezalarından, “akıllı olsun” tehditlerinden ve aforoz ayinlerinden kurtulamazken, her iktidar kendi “makbul” sanatçısını yaratmayı tercih etti.

Şu anki iktidar partisinin sanat komiserliğine soyunan önemli isimleri –beğenelim ya da beğenmeyelim sonuçta estetik kriterlere bağlı biçimde ele almamız gereken– çeşitli sanatsal ürünleri, bir uzman edasıyla eleştirip muktedir olmaktan gelen güçle yerin dibine batırırken, aslında Cumhuriyet geleneğinde sağlam bir yere sahip olan bu tavrı yeniden üretmekten başka bir şey yapmamış oldular. Sonuçta şu gerçeği bir kez daha hatırlamakta fayda var: Özgürce üretmek isteyen sanatçının her şeyden önce –hangi görüşü savunursa savunsun– iktidarla arasına bir mesafe koyarak işe başlaması gerekiyor. Yoksa söz konusu ucubenin bir ucu da ister istemez size dokunur.

(Kaynak: Mimesis)


***


Ayrıca bakınız:

İstanbul Büyükşehir Belediyesi Şehir Tiyatroları Genel Sanat Yönetmeni Ayşenil Şamlıoğlu'nun LİNÇÇİ ortaklarından altı kaval üstü şeşhane bir söyleşi!


***


LİNÇÇİ Ertuğrul Timur, öznesiz tümce kuruyor!

Yalan makinesi ve küfürbaz Mustafa Demirkanlı'nın sözde küfre karşı kampanyasına alet olanların imzaladıkları metni ve alet olanları teşhir ediyoruz!

Linç imzacıları listesi