30 Eylül 2010 Perşembe

Bir LİNÇÇİ iç sıkıntılarını yüzümüze tükürüyor!

OYUN'un notu: Aşağıdaki yazıyı, LİNÇÇİ İsmail Can Törtop'un sahibi olduğu LİNÇÇİ tiyatrodunyasi.com sitesinden alıp olduğu gibi yayınladık. Ancak, yazıda bulunan LİNÇÇİ ada biz link verip, bu adı kırmızı renkle biz belirginleştirdik. Ayrıca, yazıdaki bariz yazım yanlışlarını kırmızı renkle belirtip, doğrularını yeşil harflerle biz yazdık. Kahverengi sözcükler bize ait!

Yazının hiçbir müdahaleye uğramamış, "tertemiz" ve özgün hâlini okumak isteyenler, aşağıda verdiğimiz linki tıklayabilirler...


***


Neden Tiyatro Kutsaldır?


LİNÇÇİ Tuncay Özinel
29 Eylül 2010


Batı bir ortaç (Orta Çağ) karanlığı yaşamıştır. Din adına insanlar yakılmış, bilime karşı gelinmiş ve işkenceler yapılmıştır. Batıyı bütün bunlardan kurtaran Rönesans’tır. Nedir Rönesans? Floransa’da Medici ailesi tarafından başlatılan sanat akımıdır. Bu sanat akımı tüm Avrupa’ya yayılmış ve kurtuluşu olmuştur.

Avrupa’nın ortaç (Orta Çağ) karanlığı yaşadığı dönemlerde Osmanlı imparatorluğu (İmparatorluğu) neredeyse bu günkünden daha aydın bir yaşam içersindeydi. Çünkü şimdilerde "Geleneksel Türk tiyatrosu (Tiyatrosu)" dediğimiz sanat vardı. Köy seyirlik oyunları sergilenebiliyordu. Bilim ise gözde idi. Bu dönemlerde yetişen denizcilerden tutun tüm alimlerin kitap ve haritaları bu gün kullanılmakta hala.

İşte ne olduysa olmuş, sanat ile kalkınan Avrupa ileriye doğru giderken bizler ne yazık ki geriye doğru yol almaya başlamışız.

Osmanlı döneminde görülmeyen ırk ve din ayırımı savaşlarını, insanların yakılmasını ne yazık ki Osmanlı’nın sonu ve cumhuriyet döneminde gördük. Demek ki bizim ortaç(Orta Çağ) karanlığına gömülmemizi isteyen güçler var! Bunları emperyalist amaçlarda aramak gerek.

Demek ki aynı düzeye gelmeyi çok istediğimiz ama onların oyunlarına gelmek de istemediğimiz bir batı toplumu var! Ve bu batı toplumu kurutuluşu olan sanata sıkı sıkı sarılmış. Çağdaşlığın ve medeniyetin sanatla olabileceğini öğrenmiş bir kez.

Tüm Avrupa ülkelerinde öncelikle tiyatro sanatına destek var. Bir örnekle açıklayalım. Fransa’da tiyatronuzu açıyorsunuz. Birinci yıl devlet sizi izliyor. İkinci yıldan itibaren, birinci yılda ne kadar hasılat yaptı iseniz devlet bu parayı her yıl size veriyor. Ta ki siz "Tiyatromu kapattım" diyinceye (deyinceye) kadar. Buna benzer biçimlerde tüm Avrupa ülkelerinde ve bir biçimde de Amerika’da destek var.

Peki neden tiyatro. (Peki, neden tümcenin sonunda kullanılması zorunlu olan soru işareti yok?) Bir insan için en önemli şey hayal kurma gücüdür. Bir söz var, diyor ki "Bütün büyük buluşlar önce bir hayaldi!" evet aya gitmek Jül Vern'nin (Vern'in) (Bir Fransız bilim kurgu yazarı olan "Jül Vern" şöyle yazılır; Jules Verne) hayaliydi. Müsahipzade (Musahipzade) Celal’in bende bir oyunu var, adı: SELMA YA DA İSTANBUL'UN İMARI. 1920’li yıllarda yazılmış. Müsahipzade (Musahipzade) bu oyunda İstanbul’a yapılacak çevre yollarını, boğaz köprüsünü (Boğaziçi Köprüsü'nü) ve Kadıköy ile Sarayburnu arasına yapılacak tüp geçidi anlatıyor. Yani çevre yollarının yapılmasından otuz beş, boğaz köprüsünün (Boğaziçi Köprüsü'nün) yapılmasından da 50 küsur yıl önce.

Tiyatro insanın hayal kurma gücünü geliştirir. Oyun başlayınca kendinizi kırmızı perdeye bırakırsınız. Artık bir hayal dünyasındasınız. Bir tek odadan bir ev yaratır, sahnedeki tiplerin davranışlarının nedenlerini kurarsınız. İşte tiyatro hayal gücünü geliştirdiği için kutsaldır.

Şu anda üzülerek söylüyorum sadece Paris’te her gece 500 tiyatro perdesini açıyor. Londra’da falanca oyun on yılı aşkındır oynuyor. Peki biz ne yapıyoruz? Şimdi gençlere anlatıyorum, inanmadan dinliyorlar: "Biz bir zamanlar haftada altı gün oyun oynardık, pazartesi günleri de turneye giderdik. Tiyatromu açtığım 1980-81 sezonunda tam on bir ay bu tempoda çalışmıştık. İtiraf edelim kendi salonunda haftada iki veya üç oyun oynayabilen tiyatro başarılı tiyatro oldu.

Oturup nedenlerini araştırarak çözüm getirmek zorundayız. Ama biz ne yapıyoruz. Çok üzülerek söylüyorum birbirimizi harcıyoruz. Birbirimize hakaretler ediyoruz. Ve sanki takım tutar gibi saflar oluşturup taraf tutuyoruz. Genç oyuncular usta oyunculara hakaret ediyor. Bütün bunları dehşet içersinde izliyorum. Ama birileri de var ki, göbeğini kaşıyarak gülerek izliyor bizleri. Çünkü onların bile yapamadıklarını bizler birbirimize yapıyoruz. Sanırım bunlar da onları çok sevindiriyor.

Şimdi hepimiz oturup düşünmek zorundayız. Biz karanlık güçlerden yana mıyız. Yoksa aydınlık bir gelecek için mi çalışmak istiyoruz. O zaman Van Gogh’un söylediklerine kulak verelim.

"Gemi tayfaları ağır bir yük taşımak ya da demiri kaldırmak işine giriştikçe, daha ağır bir yükü, daha büyük bir çaba ile kaldırabilmek için hep birlikte türkü söyler. Böylece desteklermiş birbirlerini. Sanatçıların yoksun oldukları, işte bu dayanışmadır."

Haydi gençler hep birlikte türkü söyleyin istiyorum.

LİNÇÇİ Tuncay Özinel

Yazarın Tüm Yazıları

Bu Yazıyı TAVSİYE ET!


***


Yorumlar

Semra Topal
Ortaçağ, karanlık bir dönem değildir. Bu bir klişe düşünme biçimidir. Tüm halk şenliklerinin kaynağı Ortaçağ'dır. Yani şenliğin, eğlencenin en yüksek olduğu bir zamandır da. Böyle beylik laflarla düşünce üretmekten vazgeçin artık. Eğer bir karanlık varsa, o da Rönesans'la başlayan Protestan ahlakının -çalışma ahlakına- kutsallık atfedip, insanları disipline eden kültürüdür. Yapmayın kardeşim; klişelerle düşünmekten vazgeçin.

Mesut Ünal
Bir diğer klişe de, Avrupa'da tiyatronun her şeyden önce geldiğidir. Bizden iyi durumda olsalar da, dünya tiyatroları da, seyircinin tiyatroya ilgisinin azaldığı yönünde bizimkiler kadar dertliler. Bence, bizim tiyatrocular önce iyi oyunlar yapmalılar. Seyircinin ilgisi sonraki aşama...

LİNÇÇİ Tuncay Özinel
İlahi Semra Topal; çok yaşa sen, bizi çok güldürdün. Okuyup gülüştük. Yüzyıllardır Rönesans'a karanlık dönem diyen ilk kişisin. Başkası çıkar mı bilemem?...

Ayla Aslancan
Son derece gerçekçi ve çok doğru bir bakış açısı... Hadi çocuklar, hepimiz Tuncay'ın önerisi etrafında el ele verip türkü söyleyelim; tiyatroyu yine olması gereken yere taşıyalım... Bizlerdeki bu güç, damarlarımızdaki asil kanda mevcuttur; Mustafa Kemal Atatürk'ümüzün belirttiği gibi...

(Kaynak: tiyatrodunyasi.com)


***


Ayrıca bakınız:

Bir LİNÇÇİ tiyatronun patronu, bir başka LİNÇÇİ tiyatronun patronunu eleştirir gibi yaparak piyasasını artırmaya çalışan meta rolüyle sahneye çıkıyor!


***


LİNÇÇİ Ertuğrul Timur, öznesiz tümce kuruyor!

Yalan makinesi ve küfürbaz Mustafa Demirkanlı'nın sözde küfre karşı kampanyasına alet olanların imzaladıkları metni ve alet olanları teşhir ediyoruz!

Linç imzacıları listesi