12 Temmuz 2010 Pazartesi

LİNÇ KAMPANYASI ana sponsorlarından LİNÇÇİ www.tiyatrodunyasi.com sitesinin sahibi LİNÇÇİ İsmail Can Törtop, gelen yazıları okumadan mı yayınlıyor?

Oyun'un notu: Aşağıdaki yazıyı, LİNÇÇİ İsmail Can Törtop'un sahibi olduğu LİNÇÇİ tiyatrodunyasi.com sitesinden alarak olduğu gibi yayınladık. Ancak, yazıdaki bariz yazım yanlışını kırmızı renkle belirtip, doğrusunu yeşil harflerle biz yazdık!


***


Özel Tiyatro Kim?


Parkan Özturan
11 Temmuz 2010


Yine bir yerlerde özel tiyatroların şu devlet yardımı meselesi konuşuluyor. Çoğu kere denemiş (denenmiş) fikirlerin, ısıtılmış şekli üzerinde duruyorlar. Oysa Özel (özel) tiyatro kim, ne, son durumu ne? Buraya bakmak kimsenin aklına gelmiyor mu? Ben deha değilim ya… Elbette başkaları da bunu düşünmüştür ama neden dillendirilmiyor onu anlamıyorum.

Türkiye profili üzerinden okuyun. Hal (Hâl) böyleyken, zaten Türkiye’de tiyatro yok ki, yardımı olsun. Tiyatro, oyunculuk, oyun yazarlığı ve daha bunun gibi bir çok (birçok) şey, meslek olarak tanımlanmış değil ki. Devlet sizi meslek olarak adam yerine koymazken, neyin yardımını, ne üzerinden tartışacaksınız. Meslek yok, birlik yok, sendika yok, iş disiplini yok, forma aşkı yok. Be adam yardım olsa ne olur, olmasa ne olur.

Hadi bunu geçtim, devlet yardım edecekse, önce kendisine çeki düzen verecek. Devlet Tiyatroları, tüm tiyatro piyasasını etkileyecek kadar, sorunla dolu. Özel tiyatroların çanına büyük ölçüde ot tıkayan, mihrakların başında geliyor. On yıllardır bu mezbelelik, derdest edilmiş değil. Neden?

Yıllar önce bir dublaj stüdyosunda ağabeylerden birine denk geldim. Sarıldık:
-Nasılsınız?
-Şekerim valla harikayım. Altı yıldır oynamıyorum. Dizimi de yapıyorum dublajımı da…

Af buyur? Sayın ağabeyim dublaj teknisyeni değil, yanlış anlamayın. Devletin tiyatrosunda oyuncu. Belki bilmeyenler olabilir, şurada zikredeyim. Devletin tiyatrosunda oynasanız da, oynamasanız da, oniki (on iki) ay çatır çatır maaşınızı alırsınız. İstemeseniz de zorla yatar bankaya.

Epey önce, Devlet Tiyatrosu (Tiyatroları) oyuncu oyuncularının, dizilerde, filmlerde oynamaları yasaklandı. Hepsi ayağa kalktılar, aç kalırız diye. Sinirim bozuldu gülmeye başladım. O zaman ben ne halt edeyim? Bugün devlet tiyatrosunda (Devlet Tiyatroları'nda) kadrosu verilen bir oyuncu ortalama binbeşyüz (bin beş yüz) lirayla başlıyor. Üstelik bir ay çift, bir ay tek maaş alıyor. Bu hesaba göre, yıllık gelirleri de en az, rakamla 13.500 lira eder. Alışamayanlar için, biz buna eski parayla onüçbuçuk (on üç buçuk) milyar diyelim.

Özel tiyatro köleleri ne alır? Artık maaş falan hak götüre. Yevmiye geçerli. Bir oyuncu özel tiyatroda alsa alsa 200 lira alır. Eğer şanslıysa kasım aralık 16 oyun, ocak şubat 8 oyun, şubattan sonrada (sonra da) hazirana kadar on oyun oynarsa ne ala (âlâ). Bu da yıllık toplamda, altıbindörtyüz (altı bin dört yüz) lira eder. Biraz önce söylediğim gelirin yarısı değil. Bozdur bozdur harca. Onlar açlıktan ölüyorsa ben ne yapayım?

Sende (Sen de) dizide çalış, diyeceksiniz. Çalışmayan namerttir de, orada da bir devlet tiyatrosu (Devlet Tiyatroları) problemi çıkıyor karşımıza. Beylerin tuzu kuru. Nasılsa oniki (on iki) ay maaş çalışıyor. Piyasadan topladıkları da ev araba olarak geri dönüyor. Dolayısıyla ne yapıyorlar? Piyasa fiyatlarını kırıp paramparça ediyorlar. Ek gelirdir diye üç kuruşa oynuyorlar. Siz yaşam mücadelesi verirken, onlar işin kebabında.

Şakir’in (Gürzumar) En (en) azından önsöz olarak şık bir fikri var. Bütün herkes, oyuncu yönetmen ne varsa, asgari ücret alsın, kurum içinde yaptıkları çalışmalara göre de, hem nitelik, hem sayısal olarak, pirim (prim) alsınlar. Hiç fena fikir değil ilk bakışta. Bak bakalım o zaman altı sene yatabiliyor mu (yatabiliyorlar mı)? Dublajdan diziden daha fazla kazanıyorsa (kazanıyorlarsa), gidip onu meslek seçsin (seçsinler).

Şakir’in (Gürzumar) söylediği korkunç bir şey daha var. Devlet tiyatrosu (Devlet Tiyatroları) oynadığı her oyunda koltuk başına yetmişbeş (yetmiş beş) lira zarar ediyor, diyor. Boş koltuk değil. Salon dolu da olsa zararda. E, bu para nerden çıkıyor? Sizden benden. Niye besliyorum ki ben dizi oyuncularını? Benim burada özel tiyatro olarak, oyuncularımın sigortalarını ödemeye gücüm yetmiyorken, onları niye besliyorum kardeşim?

Elbette bu yazı içerisinde gereksizce size ağlamamın, kimseye bir faydası yok. Ağlanacak yer, meslek birlikleri. Ama ortalığa baktığım zaman, öyle bir meslek birliği göremiyorum. Meslek birliği olduğunu iddia eden, hiçbir yaptırım gücü ve resmi sıfatı belli olmayan, bazı dernekler var. Başında da söylediğim gibi, meslek tanımı yapılmamış. Bu işlerin çözümü, tiyatroyu sevenler derneği ile değil, sendikal mücadele ile olur. Sendikal mücadele için, tiyatronun mesleki hüviyetinin tanımlanması gerek.

Eskiden TODER vardı şimdi BİROY oluşturuluyor. Tamam da kardeşim, bu birlikler tabela olmanın ötesinde hiçbir yere varamaz. Bu konuya tekrar zaman zaman döneceğiz. Bir anlamda, bu yazı devam edecek yani. Ta ki tuğla gibi bir kitap olana kadar.

Bende (Ben de) öneriyorum anasını satayım. Devlet yardım olarak, bize para vermesin, sendika kursun. Nasılsa biz bir başımıza bunu yapamayacağız. Sakı (Sakın) bu sözümü ciddiye almayın. Maksat sinir dağılsın, ben de gırgırımı geçeyim.

(Kaynak: tiyatrodunyasi.com)


***


Ayrıca bakınız:

LİNÇÇİ Ertuğrul Timur, öznesiz tümce kuruyor!

Yalan makinesi ve küfürbaz Mustafa Demirkanlı'nın sözde küfre karşı kampanyasına alet olanların imzaladıkları metni ve alet olanları teşhir ediyoruz!

Linç imzacıları listesi