20 Haziran 2010 Pazar

"İşte bu kötü!"

Bulunmaz Tiyatro sanatçılarından; şair, yazar, oyuncu, oyun yazarı, film yönetmeni, fotoğraf sanatçısı Oğuzcan Önver, öykülerini yayınlatabilmek için, bu hafta Varlık Dergisi'ne gittiğinde, bu derginin Genel Yayın Yönetmeni Enver Ercan, Oğuzcan Önver'in Bulunmaz Tiyatro'da çalıştığını öğrenir öğrenmez; "İşte bu kötü!" diyerek, Bulunmaz Tiyatro'yu kötülemiş. Henüz on altı yaşında bir lise öğrencisi olan ve yaklaşık olarak bir yıldır Bulunmaz Tiyatro'da görev yapan Oğuzcan Önver, Enver Ercan'ın bu küt tavrından sonra, Bulunmaz Tiyatro'daki varlığını bir kulaç daha derinleştirerek, bu tiyatroyu biraz daha benimsemiştir.

Tiyatro dünyasındaki karşıtlarımızın yetersiz sayıda olduğunu varsaymış olmalı ki, Enver Ercan kardeşimiz de "Karşıtlar Bölüğü"ne piyade yazılmış. Enver Ercan, her zamanki sekter ve küt tavrıyla, sadece başkanı olduğu Türkiye Yazarlar Sendikası'nı uçurumun kenarına dek getirmekle kalmamış, anlayabildiğimiz kadarıyla, Varlık Dergisi'ni de uçurumun dibine dek sürüklemiş.

Enver'in, Oğuzcan Önver'e takındığı bu kötücül tavır sonrası, uzun, hem de çok uzuuun yıllardır satın alıp okuma gereği duymadığımız, özellikle Enver Ercan'ın Genel Yayın Yönetmeni olarak atanmasından sonra, (fiyatının 9 TL olmasına karşın) bizim paramızla "beş kuruş" etmediği için, "beş kuruş" bile vermek istemediğimiz Varlık Dergisi'nin üç sayısını birden satın aldırıp okumak istedim. Ancak, daha dergileri elime alır almaz, bu dergilerin sadece görünürdeki adının "Varlık" olduğunu, aslında gerçek adının "Yokluk" ve/ya "Hiçlik" olduğunu hemen anladım. Derginin hemen her yerine, acemi bir ressamın "Ben soyut çalışıyorum abi!" demesine benzer bir mantıkla serpiştirilmiş izlenimi veren Zaman gazetesi reklâmları öyle bir cafcaflı biçimde okuru sarmalıyor ki, okur, soyuttan somuta giderek, kendini âdeta çarşaflı bir hayat içerisinde bularak, cafcaftan çarşafa gidiyor!

Bu arada unutmadan Enver Ercan kardeşimize anımsatalım: Bir şeye "İşte bu kötü!" diyebilmek için, insanın elinde çok somut, ölçülebilir nitelikte kanıt/lar olması gerekir. Yoksa, "İşte bu kötü!" sözü çarşafa dolanır ve sözün serencamı pek hayırlı olmaz!

Nâzım Hikmet'in, 3 Haziran 1963'te öldüğü çok geniş bir kitle tarafından bilinmesi nedeniyle, müşteri sayısını artırmak için, Nâzım Hikmet fotoğrafının dergi kapağına, hiç de estetik olmayan bir biçimde monte edildiği hemen sezilen ve içindekileri okuduğunuzda bu sezginin, bir sezgi boyutunda kalmayıp tastamam bir gerçek olduğu anında anlaşılan, özellikle bu samimîyetsizlik gerçeğinin üzerine tüy dikmiş Turgay Fişekçi'nin "BÜTÜN İŞ TAHİR'LE ZÜHRE OLABİLMEKTE YANİ YÜREKTE" başlığıyla, Nâzım'ın "Sevdalınız Komünisttir" duyarlılığını ıskalayan / ıskalatan, neredeyse "Nâzım, sadece bir aşk şairidir!" tavrını bir kez daha burjuva entelijansiyasının piyasasına sürerek, "Haziran ayı, Nâzım ayı olarak bilinir; satışlar artar mirim!" egemen düşüncesine teslim olan Varlık dergisinin Haziran / 2010 tarihli sayısını, elimde tutup okumaya çalışıyorum:

16. sayfadan başlayarak tam beş sayfa Nalan Barbarosoğlu kardeşimiz, Tahsin Yücel amcamızla konuşmaya çalışmış. "Çalışmış" dememin nedeni, Nalan Barbarosoğlu kardeşimiz çok istekli olmasına karşın, kendisinde konuşma / konuşturma yeteneği bulunmadığı için, konuşmayı / konuşturmayı bir türlü başaramamış, becerememiş.

Nalan Barbarosoğlu kardeşimizin konuşma / konuşturma yoksunu olduğunu anlatabilmek, onun bu başarısızlığını, bu beceriksizliğini okurların gözünde anlaşılır kılabilmek için, en az beş sayfa da benim yazı yazmam gerekir. Ancak, bizim yazınsal paramızla "beş kuruş" etmez, toplumsal anlamda "yok hükmündeki" bir dergiye beş sayfa "beyin akıtmak", benim için, bizim için, hiç de akılcıl bir tavır olmaz. Ben, şimdilik sadece, Tahsin Yücel'in yazıp Can Yayınları tarafından yayınlanan "Sonuncu" adlı romandaki başkişinin Serencam adlı biri olmasına karşın, Nalan Barbarosoğlu kardeşimizin bu kişinin adını anarken, sürekli olarak Seremcam / Seremcan demesinin altını çizmekle yetinmiş olayım:


..........Nalan Barbarosoğlu - "Son romanınız
..........Sonuncu'nun başkişisi Seremcam (...) Biz okurlar
..........Seremcam (...) yapılan yorumlardan Seremcan
..........(...) Sonuncu'da Seremcam..."


Serencam, "[1] Bir işin, bir olayın sonu, akıbet [2] Başa gelen bir durum veya olay." anlamlarına gelir.

Seremcam ve/ya Seremcan ise hiçbir anlama gelmez!

Tıpkı Varlık dergisinin hiçbir anlama gelmediği gibi!!

Varlık dergisi hakkındaki bu kısacık değerlendirmemden sonra, sizleri, hızla pembeleşen bu dergimizin, pembeleşmekle asla yetinmeyip şimdi de şimşek hızıyla yeşilleşen serüvenine davet ediyorum!!! (HB)


***


VARLIK DERGİSİ’NİN CEMAATLE NE İLGİSİ VAR


Cemaat Varlık'a neden para verdi


Varlık Dergisi’nin kapak sayfasının arka yüzünden Varlık okuyucularına artık derginin kurucusu Yaşar Nabi Nayır değil, Fethullah Gülen gülümsüyor. Derginin Kasım sayısında, ön-kapak arkasında Zaman Gazetesi’nin reklamına yer veriliyor. Ancak bu reklamla çelişkili bir biçimde, derginin iç sayfalarında okuyuculara, “cumhuriyet kültürünün sacayaklarından biri olarak nitelendirilen Varlık’la dünyaya açılmak … ister misiniz?” sorusu yöneltiliyor. Dergi yönetiminin bu sorusunu, Varlık okuyucusu olduğundan kuşku duyduğumuz Zaman Gazetesi, her nasılsa, duyuyor ve dergi yönetimine para karşılığında Zaman Gazetesi reklamı yapmasını arzuladığını, Varlık ile yeni bir aleme açılmak istediğini bildiriyor. Derginin Kasım sayısındaki ön-kapaktan anlaşıldığı kadarıyla, Zaman Gazetesi’nin bu arzulu teklifi yönetim tarafından kabul ediliyor. Böylece bu ay elinize ulaşan Varlık Dergisi Zaman Gazetesi’nin parası ve reklamıyla takviye edilmiş bir biçimde yayımlanıyor.

Peki, bu kararı alan Varlık’ın yönetiminde kimler yer alıyor? Dergi yönetiminde asıl olarak üç kişinin sözü geçiyor: Ekin Nayır, Filiz Nayır Deniztekin ve Enver Ercan. Şair Enver Ercan’ın bundan on yıl kadar önce, bir başka gazete tarafından, Zaman Gazetesi’yle arasında husumet olduğu bilinen Cumhuriyet Gazetesi tarafından verilen Yunus Nadi Şiir ödülünü kazandığı hatırlanacaktır. Nayır soyadını taşıyan diğer yöneticilerin ise, Yaşar Nabi Nayır’ın kızları olduğu tahmin edilebilir. Demek ki, Cumhuriyet Gazetesi ödüllü şair Enver Ercan ile cumhuriyetçi Nabi Nayır’ın kızları Ekin ve Filiz Nayır aldıkları kararla, Zaman Gazetesi’nin Varlık Dergisi’ni reklamlar aracılığıyla finanse etmesine razı oluyorlar.

Varlık’ın kurucusu Yaşar Nabi Nayır ise derginin ilk sayısında okuyucularına şu sözü veriyor: “VARLIK, Cumhuriyeti en büyüğümüzden emanet alan bir Türk gençliğinin, yaratıcı bir İnkılâp neslinin sanat sahasında da var olduğunu göstermek ve onun için çalışmak istiyor.” Şu halde, gazeteci olarak bizlere, Varlık’ın bugünkü yöneticilerinin, Nabi Nayır’ın bu sözünün arkasında durup durmadıklarını ve Zaman Gazetesi reklamına dergi yazarları tarafından bir tepki gösterilip gösterilmediğini öğrenmek düşüyor.

(Kaynak: odatv.com)


***


Ayrıca bakınız:

Kendi örgütü Türkiye Yazarlar Sendikası'nda "kendi derdi"ni anlatmakta zorlanan yazarlar, ülke sorunlarını ve halkın derdini nasıl anlatacaklar?! (HB)

Sennur Sezer'in kırk beşinci sanat yılı kutlanıyor

Beş kişilik Yönetim Kurulu'nda, Üstün Akmen de dahil dört LİNÇÇİ barındıran Tiyatro Eleştirmenleri Birliği'nin gönderdiği bir e-postayı yayınlıyoruz!

Enver Ercan, "yazarlık onuru"nu anımsadı!...