12 Haziran 2010 Cumartesi

LİNÇÇİ Savaş Aykılıç, 16. yüzyılın ikinci yarısından beri ORATORYO (İtalyanca: Oratorio) olarak yazılan sözcüğü "OROTORYO" olarak yazmayı uygun gördü!

Oyun'un notu: Aşağıdaki yazıyı, LİNÇÇİ Yaşam Kaya'nın editörlük yaptığı LİNÇÇİ tiyatronline.com sitesinden alarak olduğu gibi yayınladık. Ancak, yazıda bulunan LİNÇÇİ adlara biz link verip, bu adları kırmızı renkle biz belirginleştirdik. Ayrıca, yazıdaki bariz yazım yanlışlarını kırmızı renkle belirtip, doğrularını yeşil harflerle biz yazdık.

Bunun yanı sıra, yazar(!) LİNÇÇİ Savaş Aykılıç, virgül ve/ya nokta işaretinden sonra, bir aralık vermesi gerekmesine karşın, bu aralığı vermeyi unutmuş olduğu yada ihmal ettiği ve aralık vermemesi gereken yerlerde anlamsız bir biçimde aralık verdiği için, onun yapması gereken bu işleri, okurlarımıza saygımız nedeniyle, bir hamal gibi, bir eşek gibi biz yaptık. LİNÇÇİ Savaş Aykılıç'ın yazısını, özgün (bozuk) bir biçimde okumak isteyenler, yazının altında verdiğimiz linke tıklayıp, LİNÇÇİ tiyatronline.com sitesine misafir olabilirler!

LİNÇÇİ Savaş Aykılıç'ın anlaşılması güç ve okunamaz hamlıktaki yazısını, biraz olsun olgunlaştırıp okunur hâle getirmek için yaptığımız müdahaleleri de kahverengi harflerle yine biz yazdık!!!


***


GSM AMATÖR TİYATRO FESTİVALİ'NDE, FATİH REŞAT NURİ GÜNTEKİN SAHNESİNDE, İSTANBUL KÜLTÜR ÜNİVERSİTESİ TİYATRO TOPLULUĞU'NUN SERGİLEDİĞİ "TROYA GEÇİLMEZ" OYUNUNUN ELEŞTİRİSİ


LİNÇÇİ Savaş Aykılıç.
savas_aykilic@mynet.com
12 Haziran 2010


YAZAN : LİNÇÇİ SAVAŞ AYKILIÇ
YÖNETEN : ZAFER KAYAOKAY
DEKOR : İLAY TUNCER-RUMİ GÜNGÖR
KOSTÜM : BUKET AKÇA DANS-SEVİNÇ ARIKAN
MÜZİK : CAN ATİLLA
KOREOGRAFİ : SEVİNÇ ARIKAN
TASARIM : SANAT TASARIM 2. SINIF ÖĞRENCİLERİ
REJİ ASİSTANLARI : BUKET AKÇA-BERFİN KARAKAYA-TUĞÇE ORAL-CAN SAĞIROĞLU
TEKNİK SORUMLU : ÇAĞRI KAYAOKAY
OYUNCULAR :
GÖKHAN YILDIRIM
DERYA ERDOĞAN
SELEN KIRKGÖZ
GİZEM DERİCİ
SENA KAYA
BİHTER PACCI
İLAY TUNCEL
EDA YAYLAKLI
TUĞÇE ORAL
CAN SAĞIROĞLU
MİR AKKAYA
SERPİL GÜNE
ŞAYLİN DAL
ŞEYDA GERÇEK
AYKUT YILMAZ
RUMİ GÜNGÖR
OĞULCAN AYAN
TAYLAN ERSOY
AYGÜL KAKIRMAN
HÜSEYİN MERİÇ
AYŞENUR SEÇKİN
VOLKAN TOSUN
SEDAT ÇOŞKUN
AYŞENUR GÜLMEZ
GİZEM ATLI
BÜŞRA YAZICI
BUKET AKÇA
HAKAN ORUÇ
MÜŞERREF ÇETİN

Oyunun kritiğine geçmeden önce İstanbul Kültür Üniversitesindeki örnek tiyatro bigbang’inden (büyük patlama) söz etmek istiyorum.
İSTANBUL KÜLTÜR ÜNİVERSİTESİ'NDEN TİYATRO PATLAMASI

Kültür Üniversitesi’nde bir şeyler oluyor! Farkında mısınız?! Nisan ayının son dört gününde “-DEVLET SANATÇISI PROF. CÜNEYT GÖKÇER ANISINA-ÜNİVERSİTELERARASI I. TİYATRO FESTİVALİ” yapıldı. Festivale, İstanbul Kültür Üniversitesi “Troya Geçilmez”, Yeditepe Üniversitesi “Ödipus”, İstanbul Ticaret Üniversitesi “Batakhane Güzeli” ve Sabancı Üniversitesi de “Evet İstiyorum” oyunları ile katıldılar.

Bu büyük (tiyatro bigbang’i) patlamasının mimarı (tasarlayıcısı) ve gerçekleştiricisi Devlet Tiyatroları Rejisörü ve İKÜ Tiyatro Topluluğu Danışmanı” Sn. Zafer Kayaokay, Türk Tiyatrosu’nun gelişimine yaptığı bu idealist katkı için teşekkürü fazlasıyla hak ediyor.

Tabii kendisine destek olan ve bu imkanı veren İKÜ. Müt. Hey. Bşk. Dr. Bahar Akıngünç Günver,

Rektör Prof. Dr. Dursun Koçel ile Rektör Yrd. Prof. Dr. Mahmut Paksoy’a da tiyatromuza verdikleri bu örnek bilinçli ve ışıklı katkıları için minnet ve şükranlarımızı sunmamız gerekiyor.

İstanbul Kültür Üniversitesi Tiyatro Topluluğu Başkanı Tuğçe Oral’ın oyun kitapçığında da belirttiği gibi “Bizim Üstadımızın anısına, Bizim renklerimizle, Bizim Fetivalimiz…” dediği bu güzel şenliğin her yıl büyüyerek gelişmesini ve diğer üniversitelerimize örnek olmasını diliyorum. Emeği geçenleri yürekten kutluyorum.

Şimdi gelelim “Troya Geçilmez” oyununa…

ZAFER KAYAOKAY'DAN OROTORYO (ORATORYO) KONSEPTLİ "TROYA GEÇİLMEZ" YORUMU

“TROYA” ANTİK ÇAĞDA, ÇANAKKALE SAVUNMASINDA VE GÜNÜMÜZDE “GEÇİLDİ Mİ”

Konuya isterseniz, gelin önce isminden başlayalım. “Troya Geçilmez” !

Oysa Troya efsanesi (mitoloji ) böyle söylemiyor! “Troya” filmini izleyenler anımsayacaktır. Tahta at hilesi ile Akhalar (Mykenler) Troya’yı ele geçirirerek yakıp yıkarlar.

HOMEROS'UN İLYADA'SINDA TAHTA AT VE TROYA YIKIMI

Buradaki yerimizin darlığı nedeni ile uzun uzun tartışmak istemiyorum ve kısaca bir girizgah olsun diye değinip geçeceğim: Homeros’un “İlyada”sında –önyargının ve bilinenin aksine-tahta at ve Troya yıkımı yoktur! Evet, destan Hektor’un Akileus tarafından öldürülmesi, Hektor’un cesedinin babası Priamos tarafından geri alınması ve kutsal bir törenle gömülmesi (o dönemde yakılması) ile biter…

Tahta at ve Troya yıkımı, “Troya Destan Çemberi” adı verilen sonradan yazılan (isimleri ve özetleri kayıtlı ama kendileri günümüze kal(a)mayan) bir düzine kadar destanda geçmektedir.

TROYA YIKIMINDA MİTOLOJİ VE JEOLOJİ

Son yapılan arkeoloji (kökenbilim) ve jeoloji (yerbilim) araştırmaları MÖ.1200 yıllarında yıkıldığı (yakıldığı kesin değil) tarihte büyük bir depremler kuşağının yaşandığını gösteriyor. Bazı uzmanlar bu bilimsel verilerden yola çıkarak Troya’yı asıl depremin yıktığını, şair ve ozanların imgelem dünyasında Denizler ve Deprem Tanrısı Poseidon’un simgesi at’ın “Tahta At” mitolojisinin uydurulmasına yol açmış olabileceğini öne sürüyorlar.

Dolayısıyla Troya’nın “Tahta At” ile yıkıldığı mitolojisi bilimsel veriler ile uyuşmamakta ve bu konuyu tartışmalı hale getirmektedir. (Troya Geçilmez’in finali.)

TROYA VE ÇANAKKALE SAVUNMALARI BENZERLİĞİ

Tıpkı Çanakkale’de (ve günümüzde olduğu gibi). Tarihin ve talihin garip bir tecellisidir ki 1917 yılında Emperyalist Donanmasının Amiral Gemisi’nin adı da “Agamemnon”dur ve ilk boğazı boylayan da o olur. (Troya Geçilmez’deki Agamemnon’un gemilerle geliş sahnesi…)

FATİH SULTAN MEHMET VE TROYA

Ayrıca Fatih Sultan Mehmet’in “-Ben Troya soyundan geliyorum! İtalyanlar da öyle. Öyleyse neden beni değil de Bizansı destekiyorlar?” dediği rivayet edilir.

ATATÜRK VE TROYA

Tarihçi Cemal Kutay ve Sabahattin Eyüboğlu (Mavi ve Kara) ve daha pek çok yerli ve yabancı uzmanlar –elbette kaynak göster( e )meden Atatürk’ün de Çanakkale Savaşlarından sonra “-Hektor’un öcünü aldım”! dediği söylencesini aktarırlar. (Esasen düşman askerleri için bile “-Onlar da artık bizim çocuklarımızdır!” diyebilecek kadar hümanist ve sevgi dolu bir önderin “öc” gibi bir negatif kelimeyi söylediğine inanmak zordur.)

Böyle olmakla birlikte Atatürk’e mal edilen bu yaygın görüş benim "Troya Geçilmez"i yazmamda; Troya ile Çanakkale arasında bir bağ kurmamda ve özellikle Hektor karakterinde ve oyundaki bazı olaylar örgüsünde Çanakkale’ye atıflar yapmama esin kaynağı oldu. (Bkn. -Bkz.-Oyunda Hektor (da) Batı Ordusu Komutanıdır.)

TROYA GEÇİLEBİLİR Mİ

LİNÇÇİ tiyatronline.com yazarı LİNÇÇİ Savaş Aykılıç, bu koskoca ve kalın harflerle yazılıp ara başlık oluşturan ve her hâlinden "soru" olduğu açıkça belli olan sözün hemen sonuna "soru işareti" koyması gerekmesine karşın, kanıksanmış ve alışılmış biçimde davranmayıp "soru işareti" koymamakla, okurun ilgi odağı olmayı yeğliyor olabilme ihtimali söz konusu. Çünkü, LİNÇÇİ Savaş Aykılıç, hangi tümcenin sonuna "soru işareti" konulacağını bilecek kadar donanımlı olduğu izlenimi veren bir vitrine sahip. LİNÇÇİ Savaş Aykılıç, ilk, orta ve liseyi bitirip, İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Felsefe Bölümü'nde okumakla birlikte, Bilsak Tiyatro Atölye ve İstanbul Büyükşehir Belediyesi Şehir Tiyatroları Tiyatro Araştırma Laboratuarı'nda asitanlık görevi üstlendiği, LİNÇÇİ Mehmet Ergen'le çocuk tiyatrosu yaptığı, bu arada Turgut Özakman, Nurhan Karadağ, Sevda Şener, Ayşegül Yüksel v.b. akademisyenlerden dersler aldığı, LİNÇÇİ Mitos-Boyut'dan iki adet kitabında toplam altı oyunu yayınladığı, Ankara Üniversitesi Dil-Tarih ve Coğrafya Fakültesi Tiyatro Bölümü'nden mezun olduğu için böyle bir vitrine sahip. Toplumun benimsediği bir vitrine sahip olan LİNÇÇİ Savaş Aykılıç, yukarıdaki koskoca ve kalın harflerle yazılmış ve her hâlinden "soru" olduğu açıkça belli olan sözün hemen sonuna bilerek "soru işareti" koymamıştır kanısındayız. Yoksa, sadece bir kısmını yazdığımız meziyetlerle süslenmiş bir vitrine sahip bir insanın, "soru işareti" koymayı unutacak kadar dangalak olacağını asla sanmıyoruz!

"Troya Geçilmez” sözünü ironi ile “Hah Geçilmez! Çoktan geçildi bile!” diyenler olabileceği gibi , benim gibi, gerçekten de, buna izin veril( e)meyeceğine inananlar da az olmasa gerektir.

Tahta At ve Troya yakımı ve yıkımı efsanelerini göz önüne alarak “Çoktan geçildi bile!” diyen (pes-imist) lere 1917 Çanakkale Savaşlarını bir daha okumalarını öneririm. Günümüz için de böyle bir tehlike varsa veya gelecekte varolacaksa; muhtaç olduğumuz direnme azmi, cesareti ve bilinci Çanakkale’de mevcuddur, derim.

Bir Çin atasözünün de dediği gibi: "Ölenlerin gözünü biz kaparız ve ölenler bizim gözümüzü açar!" İbret gözüyle bakmayı bilenlere bu sözde nice hikmetler olduğu açıktır.

Dolayısıyla buradaki “Geçilmez”; bir tespit değil bir dilek ve dolaylı uyarı olsa gerektir ki tarih boyunca ozanların/şairlerin/yazarların yaptığı da aslında; vermek istediği hisseye (mesaj) göre kıssayı (hikaye/mit) düzenlemekten başka bir şey değildir.

OYUNDAKİ ÜÇ DÜZLEM; DÜN-BUGÜN-YARIN

Oyunumuz da işte yukarıda sözünü ettiğimiz bu üç düzlemde (Troya, Çanakkale ve günümüzde) geçer. Anlatıcılar günümüzü; canlandırılan (dramatize) edilen sahneler ve destan çemberi Troya’yı (dönemini) ve Hektor karakteri ile Çanakkale (Savunması dönemi) vurgulanır.

İLYADA'DA HEKTOR NİÇİN KORKAK YA DA AKİLEUS NİÇİN KAHRAMAN

Peki ama Homeros’un Akileus karşısında titrettiği ve korktuğunu alenen söylettiği Hektor’u biz niye tam tersi kahramanlaştırdık? Bunun cevabı bizzat Homerosta. Homeros ya da Homeros oğulları ozanlar ocağı yüzlerce (belki de binlerce) yıl bu destan parçalarını (şiir-türkü-orotoryo) (oratoryo) sözlü edebiyat olarak kuşaktan kuşağa çalıp söylediler. (Tıpkı bizim (kökeni binlerce yıl önceye dayalı sözlü –göktanrı dinli-Oğuz Destanlarının; islamiyetten sonra yazıya ve -müslüman-Oğuznameye dönüşmesi; Kazakistantan Anadoluya kadar pek çok Türki ülkede Nasreddin Hoca’nın, Yunus Emre’nin, Köroğlu’nun mezarları olması gibi).

İZMİRLİ (SMİRNA'LI) (SMYRNALI) HOMEROS VE İLYADANIN (İLYADA'NIN) KAYIP İLK NÜSHASI

Daha sonra MÖ. 500’lerde Peisistratos zamanında Helen birliğini kurmak amacı ile Homer şiirleri yazılı edebiyata dönüştü. İşte İzmir (Symirna) doğumlu (İon’lu) Homer’in (veya bu adı taşıyan okul/ocak/ekol ozanları) İlyada ve Odisea’yı ilk olarak Eol ya da İon dilinde yazdıkları fakat Bergama Kütüphanesi yangını ile bu dildeki ana kaynakların yandığı söylenir.

Gerçekten de Homeros’un Troyadan yana olduğu herkesçe kabul edilen bir gerçektir. Yunan devletinden (Atina site-devletin-den) imparatorluğa (emperyalizme) geçişte (Peisistratos dönemi) Hector’un aşağılanarak Akileus’un ululanmasını normal görmek gerekir.

İLYADA AÇIKÇA TROYA VE ANADOLU YANLISIDIR

Homeros savaşı anlatsa da aslında barışçıdır. İlyada’nın en güzel bölümlerinden biri; Troyalı ve Akha’lı iki soylu savaşçının teke tek savaş için ortaya çıktıklarında; birbirlerinin adını duydukları zaman atalarının arkadaş ve akraba olduklarının anlaşılması üzerine; savaşmak yerine silahlarını birbirlerine hediye etmek sureti ile savaşa lanet ve barışı takdir ettikleri sahnedir. (Oyunda bu sahneye de bir atıf vardır.)

OYUNUN ÖZETİ

Troya Rahip ve Rahibelerinden oluşan Kutsal Koro, Troya halkına “Yusuf Kıssasını” anlatarak Troya’yı bekleyen felaketlere karşı (seyirciye doğrudan seslenerek-parabasis-orotoryo (oratoryo) giriş- uyarırlar. Anlatı bölümünden sonra rahip ve rahibeler “Troya Efsanesi”nden epizodlar/sahneler oynamaya başlarlar.

Troya kraliçesi Hekabe/Hekube (Bek-Ebe/Beg-Aba/Bey-Ana…)'nin gördüğü kabusta; karnından çıkan bir ateş topu Troyayı yakıp yıkar. Kahinler bu düşü hamile Kraliçenin doğuracağı çocuğun Troya’nın yıkımına yol açacağı şeklinde yorumlarlar. Bunun üzerine bebek doğar doğmaz öldürülmek üzere bir çobana verilir. Fakat çoban çocuğa kıyamaz ve gizlice çocuğu (Paris) büyütür.

Zamanla kehanet unutulur. Bu sırada Zeus, Olimposta üzerine “en güzeline” yazdığı bir elmayı (altın portakal) ortaya atınca başlıca tanrıçalar; Athena, Hera ve Afrodit kavgaya tutuşurlar. Zeus seçimi yapmak üzere Kaz dağlarındaki “dünyanın en yakışıklı erkeği olan” Paris’i görevlendirir.

Anadolu erkeği Hera’nın önerisi olan güç ve Athena’nın önerisi olan iktidar yerine Afrodit’in önerisini (dünyanın en güzel kadınının –Güzel Helena-aşkı) kabul eder ve altın elmayı Afrodit’e verir. Bunun üzerine Athena ve Hera, Afrodit’ten (ve dolayısı ile Paristen, Troya’dan ve Anadolu’dan) intikam almaya yemin ederler. (Batının (site tanrıçalarının) doğuyu (tanrıçasını) çekememesi ve kıskanmasına; Paris’in ise “güzellik/estetik !” tutkusuna dikkatinizi çekerim.)

Hera ve Athena intikam planlarını uygulamak üzere kahin Kalhas’ı ve Myken Kralı Agamemnon’u seçerek kader ağlarını örmeye başlarlar.

Myken hayranı ve yoz Paris Afrodit’in yardımı ile Helenayı kaçırmaya suyun öte yanına gitmiştir. Menelaos rüyasında karısı Güzel Helena’nın kendisini bırakıp doğduğu topraklara; Anadoluya kaçtığını görür. Bu düşünde Helena suyun öte yanına bakarak “Yüksek yüksek tepelere ev kurmasınlar” türküsünü söyler.

Hera ve Athena’nın yardımı ile Agamemnon, Güzel Helenayı hapsettirerek onun yerine bir Sahte Helenayı Paris’in karşısına çıkartır. Troyaya varana kadar yüzünü göstermemeye yemin ettiğini söyleyen Sahte (Çirkin) Helena, Paris’i kucaklar ve Troyaya kaçırır !

Böylece Agamemnon, Troyaya savaş açma bahanesi bulmuş olur. Fakat gemilerin ihtiyaç duyduğu rüzgar için Poseidon bir kurban isteyince Agamemnon kızı İphegenia’yı kurban ederek kendisinin sonunu başlatacak olaylar zincirini başlatır.

Troya Prensi Paris, Sahte Helenanın da yardımı ile –tam da Yusuf Kıssasında kehanet edildiği gibi-Troyayı Mykenlere borçlandırır. Batı Orduları Komutanı Hektor, Paris’i uyarır ama Paris borçlanmaya ve borç denizinde yüzmeye devam eder. Agamemnon ve Mykenler yaklaşmaktadır.

Bunun üzerine Hektor Kübele Tapınağına giderek Anadoludaki Kübele ocaklarında kurtuluş direnişi başlatır. Sonunda savaş başlar ve ilk savaşı Troyalılar kazanır. Fakat Hektor bu uğurda kurban olmuştur.

Cephede yenemeyen Mykenler Troyayı tahta at hilesi ile ; borçlandırma yöntemi ile Troy’u esir alırlar. Paris , Çirkin Helena tarafından katledilir. Koro, Hektor’a bir ağıt yakar “Hektor ne yatarsın günlerin geldi.”

Sonuçta kehanet gerçekleşmiş, Yusuf Kıssasındaki gibi, yedi yıl (aşama) içinde Troyalılar borçları için sırası ile paralarını, mallarını, hayvanlarını, topraklarını , çocuklarını, karılarını ve son olarak da özgürlüklerini kaybederler ve Mykenlere esir olmuşlardır.

OYUNUN TEMEL DRAMATURGİSİ

Diğer tarihi ve mitoloji konulu oyunlarımda olduğu gibi, bu oyunumdaki temel dramaturgi; dün,bugün ve yarın içiçeliğidir.Troya’nın dünü, bugünü ve yarını iç içe geçer; birleşir ve tekleşir. Oyunda “geçmiş” (Troya) anlatılırken (izdüşümleri, paralellikleri, benzerlikleri; atıf-gönderme-çağrışım vb. yöntemlerle) “günümüz” ve (yağma ve borçlanma ile parçalanma ve yokolma tehlikesine karşı uyarılarla) “gelecek”e projeksiyon/ışık tutulmaya çalışılır.

REJİ DE (BU) ÜÇ DÜZLEM ÜZERİNE OTURMUŞ

Sayın Kayaokay da rejisini bu üç düzlem üzerinden yürütmüş. Birinci düzlem; Anlatı Bölümleri; Anlatıcılar (çağdaş giysili bir genç erkek ile aynı anda hem çağdaş hem de antik efekti veren ; sandaletli ve tek parça giysili genç bir bayan) ile bütün oyuncuların katıldığı, oditoryum ya da tiyatro basamaklarından seyirciye (orotoryo konseptinde) seslenen Troya Korosu bölümleri seyirciye doğrudan seslenerek günümüzden (Troya’nın) geçmiş(in)e bakıyorlar.

İkinci düzlem; Troya Olaylar Örgüsünde canlandırılan/oynanan/dramatize edilen sahneler üzerinden günümüze(ekonomi savaşlarına ) ışık tutulması.

Üçüncü düzlem; ( geçmişteki hataların neye malolduğu gerçeğinden hareketle gelecekte de bu yanlışların “tekerrür” etmemesi/tekrarlanmaması için bir ibret oyununu üzerinden daha aydınlık bir gelecek üzerindeki engellere vurgu yapıldığı) Anlatı ve Oyun bölümlerinin birleştiği-bağlandığı alanlar ile; müzik ve danslarla da soyutlanarak geçmişin ve bugünün bireşiminden geleceğ(imiz)e bir hisse sunulduğu müzik ve dans bölümleri.

CAN ATİLLA'DAN MİNİ (TROYA) SENFONİSİ

Can Atilla’nın bu oyun için özel olarak bestelediği müzikler ise mini bir senfoni ziyafeti sunuyor izleyiciye. Sahne geçişlerindeki / dekor değişimlerinde karanlıkta dinlediğimiz bu güzel müziğe (ki her biri 1-2 dakika sürüyor) göz; -mavi sahne ışığında veya çıra veya mum ışığında veya black leight (mor-fosfor) ışık altında- tarihin akışını/değişimini/ters yüz oluşunu/yıkılışını ya da kuruluşunu/koşuşturulmasını vb. (art anlamlar ile) belli belirsiz/silüet halinde de olsa- görmek istiyor.

EPİK OROTORYO (ORATORYO)

Sn. Kayaokay oyunu Epik (epik) bir Orotoryo (oratoryo) yorumuyla sahneye taşımış. Dekoru da bu yorumu belirginleştirecek parçalarla tümlemiş. Perde açıldığında karşınızda (Troya) anfitiyatrosu ya da anfi şeklinde düzenlenmiş bir oditoryum. (Not : Antik tiyatronun minyatürü olan bu oditoryumlarda meclis toplantıları yapılır site-devlet- (savaş ya da barış) kararları burada alınırdı.)

DEKOR

Bu tasarımla- yarım ay şeklindeki-sahne (üzerindeki oditoryum) ile seyirci koltukları aynı anfitiyatronun iki ayrı bölümüdür. Ortada (sahne ; proskene) bir “boş alan”.Yanlarda sütunlar. Her sahnenin ihtiyacına göre biçim alan mermer blokları ile taht, yatak, katafalk, kayalık ola(bile)n dekor parçaları …

OTUZ KİŞİLİK OYUNCU KADROSU

Oyun, oyun kişilerinde hiçbir budamaya gidilmeksizin neredeyse bir opera genişliğinde bir kadro ile (otuz pırıl pırıl genç) ile, gençliğin enerjisi ile, bir “Gençlik Oyunu” çerçevesinde sahneleniyor.

(AMATÖR İDEALİZM VE) PROFESYONEL BİR BAŞARI

Rejide müzik, dekor, kostüm, dans (koreografi), aksesuar vb. hiçbir masraftan kaçınılmadığı gözlemleniyor. Ödenekli tiyatrolar ile yarışan bir profesyonellik, ciddiyet, özen, kalite ve titizlik hemen göze çarpıyor.

Emeği geçen herkesi, özellikle oyunun yönetmenini, kompozitörünü, dekor ve kostüm tasarımcılarını ayrıca kutlar başarılarının devamını dilerim.

(Kaynak: tiyatronline.com)


***


LİNÇÇİ Ertuğrul Timur, öznesiz tümce kuruyor!

Yalan makinesi ve küfürbaz Mustafa Demirkanlı'nın sözde küfre karşı kampanyasına alet olanların imzaladıkları metni ve alet olanları teşhir ediyoruz!

Linç imzacıları listesi