KRİZ YÖNETİMİ
LİNÇÇİ Ertuğrul Timur
aetimur@gmail.com
13 Nisan 2010
Afyon konusunu gündeme getirirken Afyon Belediyesi’ne karşı bir kamuoyu oluşturmakla, haberin derinliğine inmeye çalışmakla kalmayacak, sonuçta bir yere varabilecek, sonuç alabilecek bir noktaya da varmayı hedefleyecektik. Ama bunlardan da ötesi bir kriz yönetimini de sabırla başarmak zorunda kalacaktık.
Belki işin en önemsiz kısmı buydu. Sonuçta kişilerle çekişmek ya da kısır çekişmelere aldırış etmemek işin en kolay yolu olsa gerek. LİNÇÇİ Tiyatrom bu konuda rüştünü ispatlamıştı ve bu tür konularda parti, belediye, tanıdık, dost, arkadaş gibi kıstaslara aldırmaksızın objektif olma çabasını daha önce defalarca sergilemişti.
Bu kriz yönetimini ya da kişisel sabırları gösteremesek konunun nasıl saptırılabileceği ya da kamuoyunda nasıl da kişiler arası husumet, çekişme gibi yansıma bulacağını ve asıl konunun üstüne çıkıp gölgeleyebileceğini tahmin etmek zor değildi.
Meselenin hem Afyon hem de İstanbul boyutu vardı.
Afyon'dan başlarsak bir yanda mağdur sanatçılardan LİNÇÇİ Sultan Örenkaya diğer yanda belediyenin icraatını savunuyor görünen Gülçin Çetinkaya arası bir çekişme görüntüsü vardı. Biri biraz daha genç de olsa her ikisi de genç, dolaysıyla da her duygusunu, heyecanını had safhada yaşayan bunu da yansıtmaya hazır arkadaşlarımızdı. Gülçin Çetinkaya'nın geçmişten gelen üzüntüleri, küskünlükleri ve bugün yeniden çok sevdiği tiyatroya bir şekilde dönmüş olma sevinci vardı. LİNÇÇİ Sultan Örenkaya'nın ise gün itibarıyla yaşadığı mağduriyet. Neyse ki baştan itibaren bizim muhatabımız kişiler değildir, bu kişiler kendilerini cansiperane belediye icraatını savunmaya vakfetmiş olsa bile bizim o kişilerle sorunumuz yok, bizim muhatabımız sanatçıları işten çıkaran ve tiyatro binasını yıkmaya kararlı belediyedir şeklinde yaklaşımımız ve gerektiği an kişilerle birebir haberleşmelerimiz sonucu bu konuyu bir kaç küçük istisna dışında kişiler arası çekişmelere dönüşmekten ya da böyle bir görüntüden uzak tutmayı başarabildik sanırım. Tabii işin süren yasal boyutu ayrı bir konudur. Bizim konuya dahil olmamızdan önce yaşanmış ve sahte adlarla yayın yoluyla karalamaya dönük girişimlerden dolayı mağdurlar savcılığa suç duyurusunda bulunmuş ve işlemler de sürmektedir, kapanmamıştır.
İstanbul hattına döndüğümüzde de beni de direkt ilgilendiren ikinci bir kişisel çekişme tuzağı vardı ve buna da düşmemek zorundaydık, zorundaydım. Bu da meseleyi ilk günden itibaren adeta mağdurlara karşı bayrak açmış bir şekle büründüren LİNÇÇİ Ömer Faruk Kurhan'ın Afyon konusunda tavrının yanı sıra bu konu üzerinden ya da bu konu dışından bana yönelik yayınlarıydı.
Afyon konusunda LİNÇÇİ TTB'nin hatalı bildiriler ve tavırlar sergilediğini düşünüyorduk ve bunu da eleştirmek hakkımızdı. Daha önce Assitej'i (ASSITEJ'İ) de, Karanlığa Karşı Sanat Cephesi’ni de, İŞTİSAN'ı da başka dernekleri de eleştirdiğimiz olmuştu, dernekler eleştirilemez değildi. Fakat nedense LİNÇÇİ TTB bildirilerini eleştirmemizi diğer herhangi bir LİNÇÇİ TTB'li değil de LİNÇÇİ Ömer Faruk Kurhan adeta kan davası şekline dönüştürecekti. Aynı bildiriden herhangi bir LİNÇÇİ TTB üyesi aynı derece sorumlu değil miydi? Mesela neden Mehmet Esatoğlu ya da LİNÇÇİ Orhan Aydın, ya da LİNÇÇİ Orçun Masatçı bu derece sahiplenme gereği duymuyor ya da eleştirimize karşı bir refleks savunmaya, karşı yıpratma çabasına girmiyor da LİNÇÇİ Ömer Faruk Kurhan bunu vesile sayarak adeta her gün yeni bir yazıyla konuyu ele alıyordu?
Olabilir elbette, bazıları daha duyarlı olabilirdi. Fakat salt yazılmış LİNÇÇİ TTB bildirilerini savunmakla kalınmıyor, adeta daha da ileri gidilerek Afyon Belediyesi’nin gönüllü sözcülüğüne hatta onların istediğinden fazlasına soyunuluyor, salt Afyon konusuyla da kalınmayıp her bakımdan bana yönelik eleştiri bombardımanına, yer yer alaycı, aşağılayıcı noktalara dek varan yaklaşımlara dek varılabiliyordu.
Çok açıktı ki LİNÇÇİ Ömer Faruk Kurhan kendisiyle bir süre önce tamamen başka konularda yaşadığımız tartışma ve sorunlardan dolayı gardını almıştı. Kaldı ki bir yazısından da anlıyoruz ki benim de bu niyette olduğuma hükmetmiş ve normalde Afyon konusunu umursamayacağımı ama sırf onun da içerisinde yer aldığı LİNÇÇİ TTB bildirisinden dolayı karşı tavra girdiğime hükmetmişti.
Oysa biraz araştırmış olsaydı benim yayıncılık konusunda kıstaslarımın dostluk, düşmanlık, kin, öç, yarar bağlamında olmadığımı görebilirdi. Nâzım Hikmet Kültür Merkezi’nin bana plaket takdim ettiğinin ertesi günü plaket verdiler teşekkür ederim çok onurlandım ama... deyip başka konularda yaptığım eleştirilerimi görebilirdi. LİNÇÇİ Nurkut İlhan'a danışsa, onur üyesi yapıldığım ve içerisinde aktif görevler de üstlendiğim ASSITEJ'i kaç defa ciddi şekilde karşıma aldığımı öğrenebilirdi. Ali Taygun imzalı yazıda beni İstanbul Şehir Tiyatroları’na iftiracılıkla suçlayıcı satırlara yer veren LİNÇÇİ Tiyatro Dergisi'yle daha sonra yapıcı çalışmalar içerisinde aynı kişilerle Yayın Kurulu’nu paylaşabildiğimi bilirdi. Çalıştığım kurumda benim üstüm konumundaki bir LİNÇÇİ Orhan Kurtuldu ile panel ya da toplantılarda kimi konularda karşı karşıya geldiğimizi ama pek çok başka konuda da çok iyi anlaşabildiğimizi öğrenebilirdi. Beni hackerlıkla suçlayacak denli ileri gidebilen ve işi mahkeme boyutuna taşımaya kalkan Erbil Göktaş'ın yönettiği bir oyunun tanıtımı geldiğinde bunda bir çok kişinin emeği var ve sonuçta bir tiyatral olaydır deyip haber yaptığımı fark edebilirdi. Bırakın tümünü, bana tüm yaşamım boyunca en ağır hakaretlerde bulunmuş bir Hilmi Bulunmaz'a dahi hak verdiğim bir yaklaşımı konusunda (Halman skandalı) teşekkür edip desteklediğimi görebilirdi. Benim kültürümde aforoz olmadığı için, kişilerin bir ya da birkaç yönüne kızıp tümden yok saymak ve her platformdan attırtmak, dışlatmak, yok etmeye çalışmak olmadığı için ve herhangi bir kişi ya da dernek tümden kayıtsız şartsız her şeyiyle yanlıştır ya da doğrudur yaklaşımında olmadığım için bana göre bu sekterlik değil, olması gereken yöntemdir.
Afyon konusunda da olması gereken şekilde bir tavır ve bildiri olmuş olsaydı, LİNÇÇİ Ömer Faruk Kurhan'ın kaleminden bu konuda olması gereken değerli bir yazı çıkmış olsaydı bir an bile tereddüt etmeden link verebilirdim.
Fakat sanıyorum ki LİNÇÇİ Ömer Faruk Kurhan'ın olaylara ve kişilere yaklaşımı farklıdır. Onda kişilere karşıtlık farkında olarak ya da olmayarak aforoz etme niteliğine dönüşmüş sanırım. Bunun başkaca örneklerini de gördük. Birkaç örnek vermek gerekirse LİNÇÇİ Tuncay Özinel - Nedim Saban polemiğinde LİNÇÇİ Tuncay Özinel'in ırkçı söylemler de taşıyan açıklamasının ardından kendini savunma ya da bir anlamda niyetini açıklama gereği duyup dergilere açıklama iletmesi ve bunu LİNÇÇİ Tiyatro Dergisi, LİNÇÇİ Tiyatro Dünyası sitelerinin yayınlamasına ateş püskürmüştü. Oysa ki en büyük ırkçı Hitler bile dünyaya yeniden gelecek olsa savunma hakkı verilir, sonra asılacaksa asılır elbette.
Bir başka örnek Hilmi Bulunmaz’la yaşanan polemik ötesi tartışmaların ardından belki de onun yaptığı tek doğru tespite (Taksav'ın -TAKSAV'ın- Talat -Talât- Sait Halman konusu) tekrar yayına geçmemle bu konuya katılmam ve bu konuda kendisiyle bağlantı kurmam (Genel konseptli tiyatro yayıncısı saymasak bile bloğu olan bir tiyatrocudur) LİNÇÇİ Ömer Faruk Kurhan'ı çıldırtabiliyordu. Oysa defalarca açıklamaya çalışıyor ve Coşkun Büktel’in oyunu sahnelenecek ve ben elbette onu haber yapacağım, hatta istiyorsa muhabirlerimiz gidip o konuda onunla röportaj da yapsa hiç ikirciklenmeden yayınlarım ve Hilmi Bulunmaz’ın doğru bulduğum tavrına da ortak olur ya da konunun sahibi olduğu için hem bilgilendirme hem bilgi doğrulatma anlamında bağlantı kurabilirim yaklaşımımı bir türlü anlayamıyor ve tam da onların "Linççi" söylemini haklı çıkaracak, adeta aforoz edecek tümden yok sayacak bir dayatmayı önüme koyabiliyordu. Demek ki LİNÇÇİ Temiz Tiyatro kampanyasında bir paylaşımda bulunmuşsak bile aslında anladığımız aynı şeyler değilmiş. Ben kişilerin tarzını demokratik bir hak sayıp kınadığımızı ve bu türde bir yayıncılığı reddettiğimizi sanıyordum ama bu LİNÇÇİ Ömer Faruk Kurhan için tümden bu kişileri yok sayma, aforoz ve belki de gerçekten bir anlamda linç anlamı taşıyabiliyormuş.
İşte bu kez de LİNÇÇİ Ömer Faruk Kurhan'ın aforoz mekanizması benim için çalışıyordu ve LİNÇÇİ TİYAB bünyesinde Bulunmaz’dan bilgi istemem nedeniyle başlayan çekişmemizi tırmandırıp LİNÇÇİ TİYAB'dan ayrılmamla da yetinmeyip bildiriye eklettiği bir maddeyle LİNÇÇİ TTB'den de sürmeye, yayıncılıktan da gider yine bu diyerek zemin hazırlamaya, kısaca aforoza hazırlanıyordu.
Bir kez karşıt düşmenin bedelini LİNÇÇİ Ertuğrul her ne yaparsa, her ne söylerse karşısında olunmalı, söz hakkı, yaşam hakkı tanınmamalı gibi bir refleksle karşılamaya başlıyordu. İşte ne yazıktır ki Afyon konusunda da tam da bu mantıkla davranmayı seçti. LİNÇÇİ TTB bildirisindeki hatalı tutum bazı LİNÇÇİ TTB'lilerce çok çabuk fark edilip telafi edici gönül alıcı yaklaşımlar sergilenirken LİNÇÇİ Ömer Faruk Kurhan kişisel hırsının, öfkesinin, hıncının yakıcılığı ile adeta batağa battıkça battı, hata yaptıkça yaptı. Mağdurlara saldırılarının dozu da Afyon Belediyesi’nde yapılan oldu bittilerin ve göz boyamaların savunusunu da artırdı.
Neyse ki Afyon’lu tiyatrocu dostlarla, LİNÇÇİ Mustafa Demirkanlı ile oluşturduğumuz kolektif çalışmalarda birbirimizin adeta dizginleyicisi olduk ve bir sabır küpü gibi sabırla bu ucuz kişisel polemiklere girmedik. LİNÇÇİ Ömer Faruk Kurhan kendi hırsı öfkesi için kendi cümlelerinin ardına önüne LİNÇÇİ TTB'yi de bolca yerleştirse de biz sabretmeyi seçtik. Evet hata edilmişti ama yine de LİNÇÇİ TTB örgütlülüğü daha fazla yıpratılmamalı ve ondan da önemlisi Afyon’da tiyatro adına bir dram yaşanırken konu saptırılıp LİNÇÇİ Ertuğrul-LİNÇÇİ Ömer Faruk çatışması gibi bir şekle dönüşmemeliydi, başlayan örgütsel ve kitlesel desteğin önünde bu manzara verilmemeliydi.
LİNÇÇİ Ömer Faruk Kurhan yazılarına elbette verilecek çok yanıtım vardı. Zaten hırsa ve öfkeye dayalı olmasından ötürü birçoğu kendisiyle çelişen mesnetsiz, sırf karşıt olmak adına öfke eseri yazılardı. Sadece Afyon konusuyla sınırlı kalmayıp adeta LİNÇÇİ Ertuğrul ne yazmışsa karşısına dikilme kini, öfkesi çok netti. Örneğin, kendileri de çeşitli kereler imza kampanyası düzenlerken ve imza kampanyaları hiçbir şeye yaramasa bile en azından biraz daha fazla insanı konuyla ilgilendirmeye yarayacakken akıl almaz aşağılayıcı yaklaşımlar sergileyebildi. Benim mazeretim çok net ortadayken ve bunu da önceden açıklamama karşın Haldun Açıksözlü duruşmasına gidemeyişimi malzeme yapmaya çalıştı. Çok sayıda kişi katıldı açıklamasını tamamen Haldun Açıksözlü’nün geçtiği maile dayalı olarak birebir onun ifadesiyle yayınlamama karşın yalan yayınla niteleyebildi. Hafta içi bir aktiviteye katılma şansım olmamasını, bana karşı defalarca aşağılama vesilesi yapabildi, Beni "sanal kişi", "olmayan kişi" ilan edebildi. Oysa ki son üç dört yılda yapılan tiyatral eylemlerin tümünde eksiksiz ben vardım ama ne LİNÇÇİ Ömer Faruk Kurhan ne de LİNÇÇİ İATP-G den katılım hiç olmadı. Kendisi daha kitlesel olunması kararı alınan ve kendi örgütünün de organize edenlerden olduğu 27 Mart’ta mazeret bile açıklama gereği duymadan gelmeyebiliyordu. Oysa bırakınız kendi gelmesini yapması gereken örgütünü her iki yere de taşımaktı. 6-7 tane tiyatro topluluğuyla LİNÇÇİ İATP-G den (İATP-G'den) söz ederken bu her bir topluluktan sadece onar kişi bile taşısa 60-70 kişiyle orada olmalıydılar. Tıpkı NHKM ya da diğer katılan topluluklar gibi.
Bir başka örnekle madem ki Haldun Açıksözlü ile dayanışma için çağrı yaptın hadi çık bir salonda R.T.Erdoğan fıkrasını sen de anlat da görelim gibi basit, çiğ bir provokasyona soyunabiliyordu. Oysa ben fıkrayı köşe yazımın içine yerleştirerek zaten bu bir suçsa, suçu işlemiştim hem de bir salonda kaydedilmezse havaya karışıp gidecek şekilde değil kalıcı ve bir salon dolusu insandan çok daha fazlasına ulaşacak şekilde ve tam bir belge niteliği taşıyacak yazıyla. Kaldı ki salonlarını bir gün (seyircili olarak) tahsis ederlerse fıkrayı da anlatırım ve fıkradan çok daha ciddi eleştirilerimi de dile getirebilirim elbette.
Kısaca daha onlarca örnekle LİNÇÇİ Ömer Faruk Kurhan konuyu kişiselleştirme, belden aşağı vurma, rencide etme, kışkırtma ve LİNÇÇİ TTB'yi de içine katacak bir kör dövüşüne çevirme çabasını son güne dek sürdürdü, belki sürdürecek de. Bize düşense sabretmek oldu birkaç ufak gönderme, açıklama dışında. Benimle de sınırlı kalmayarak Afyon’lu mağdurlardan herkesin okuyabildiği facebook gibi alanlarda adeta ağız münakaşası denecek münakaşalara kadar yeltenebildi. Herkesin okuduğu duvar yazılarında LİNÇÇİ TTB'yi de dahil ederek münakaşalar başlatırken, onların üzerine kendi imal ettiği suçlamaları kamuoyuna açık blog yazılarıyla yaparken özel maillerden de güya çocuk kandırırcasına "aslında sizi anlıyorum" tarzında etkileme çabalarını da sürdürerek…
Elbette bu kişisel hazımsızlıkların bir tezahürü idi. Ama bunu yaparken hem Afyon’da yaşananların çarpıtılması, gölgelenmesi hem de işin her aşamasında LİNÇÇİ TTB'nin de kendi hatalarına söylemlerine ortak edilmesi, bu hırsa kavgaya dönük söylemlerin LİNÇÇİ TTB sitesi üzerinden başlıklarla girilip linklenmesi, facebook LİNÇÇİ TTB sayfalarında reklamının yapılması gibi LİNÇÇİ TTB'nin kendi hırslarına kavgacı tutumuna alet edilmesi sorunu da vardı. Bu aşamada LİNÇÇİ TTB'li üyeleri kriz yönetimine davet etmek ve en azından LİNÇÇİ TTB'nin başta yaptığı hatayı onarma girişimleri sürerken bu baltalayıcı tavra dur demelerini istemek de hem LİNÇÇİ TTB, hem de Afyon açısından gerekliydi ve kısmen bu çağrıyı yaptık da.
Artık bu konuda yeni bir aşamaya gelinmiştir. Bundan sonrası herkes tavrını daha net ortaya koyacaktır. LİNÇÇİ Ömer Faruk Kurhan hırslarının, öfkesinin önünü alamayıp devam edecekse elbette edebilir. Gerek duyarsam elbet benim de söyleyecek baya çift sözüm olacaktır. Ama umuyorum ki artık LİNÇÇİ Ömer Faruk Kurhan'ın hırsları, öfkesi, hırçınlığı en azından çevresindekilere, örgütüne ve Afyon’a zarar verecek bir nitelikte olmasın.
AFYON'DA KAZANILAN NE VE ASIL VERİLMESİ GEREKİLEN MÜCADELEYE HAZIR MIYIZ?
ARTIK BENİ ASLA ŞAŞIRTAMAYACAKSINIZ!
AHLAKSIZLIĞIN , İFTİRANIN ADI POLEMİK OLDU !
RAĞMEN SAVUNABİLMEK
TİYATRO ÖRGÜTLÜLÜKLERİ ÜZERİNE 3.GÜN YAZISI
AYNI BAŞLIK ALTINDA İKİNCİ GÜN YAZISI
SON DÖNEMDE YAŞANANLAR, ÖDENEKLİ TİYATROLAR VE TİYATRO ÖRGÜTLÜLÜĞÜ ÜZERİNE
TİYATROM DEZENFORMASYONA(!) DEVAM EDİYOR HALA!
Korkunun sanatı boğmasına izin vermeyin ve 12 Mart saat 9.45'te Beyoğlu adliyesinde olunuz
MAGAZİN ÖĞELERİ TAŞIYAN BİR BİLDİRİ VE DEDİKODULARA GÖRE TAVIR BELİRLEYEN TİYATRO ÖRGÜTÜ TTB
AFYON KONUSUNDA NETLEŞEBİLDİK Mİ?
İstanbul Şehir Tiyatroları Genel Sanat Yönetmenliğine ve Genç Tiyatro Sorumlularına açık mektup
KARANLIĞA KARŞI DURACAKSAK ÖNCE İÇİMİZDEKİ KARANLIKLARDAN , İKİYÜZLÜLÜKLERDEN, ÇİFTE STANDARTLARDAN KURTULMALIYIZ!..
VAKİT YAZARI AMACINA ULAŞMIŞTIR
A.ERTUĞRUL TİMUR KONUYU ILIMLI GEÇİŞTİRMEYİ SEÇEN KUMBARACI50 YE VE BURAYI MÜHÜRLEYEN BELEDİYEYE SORUYOR! OKUYUNUZ
İŞTAH MI BIRAKTILAR
Bu macera yeni değildir ve Recep Tayyip Erdoğan'ın İstanbul Belediye Başkanı olarak ilk kez iktidarla tanışmasıyla başlamıştır.VE BU MACERA ORADA DA KALMADI SÜRÜYOR
EVET VATAN CADDESİNE DE, BOĞAZ KÖPRÜSÜNE DE KARŞIYDIK, HARBİYE'DE YENİ ÇOK AMAÇLI SALONA DA KARŞIYIZ!
KOLTUKLAR VE ONURLAR
BİR PROFESÖRÜN CEHALET HAKKI VE AKP'NİN TİYATROLAR POLİTİKASI
GÜNDEM YİNE DOLU DOLU, YA GÜNDEME TARAF OLACAKLAR?
NİHAYET SANATIN YARIŞTIRILAMAYACAĞINI, YARIŞMA ARACI OLAMAYACAĞINI BİRİLERİ KISITLI BİR ALANDA DA OLSA DİLE GETİRMEYE BAŞLADI!
İstiklal Değişti mi?
GECİKMİŞ BİR YAZIYLA CKM OLAYI VE NEDİM SABAN'A YÖNELİK IRKÇI SÖYLEM ÜZERİNE
YAZSAM MI Kİ?
ÇATI ÖRGÜTLENMESİ "TÜRKİYE TİYATROLAR BİRLİĞİ"
TİYATRO KAMUOYU VE OKURLARA ZORUNLU BİR AÇIKLAMA
(Kaynak: tiyatrom.com)
***
Oyun'un notu: Yukarıdaki metni, LİNÇÇİ Ahmet Ertuğrul Timur'un (nam-ı diğer 3. Abdülhamid) sahibi olduğu LİNÇÇİ tiyatrom.com sitesinden alarak olduğu gibi yayınladık. Ancak, metinde bulunan LİNÇÇİ adlara biz link verip, bu adları biz kırmızı renkle belirginleştirdik. Ayrıca, metindeki bariz yazım yanlışlarını kırmızı renkle belirtip, doğrularını yeşil harflerle biz yazdık!
Ayrıca bakınız:
LİNÇÇİ Ertuğrul Timur, öznesiz tümce kuruyor!
Yalan makinesi ve küfürbaz Mustafa Demirkanlı'nın sözde küfre karşı kampanyasına alet olanların imzaladıkları metni ve alet olanları teşhir ediyoruz!
Linç imzacıları listesi