9 Mart 2010 Salı

Taraf Bu Kadar Düştü mü?


Önceleri her sabah Taraf alırdı, sosyalist bir dostum... Oturup yandaşlık geyiği yapar, Türkiye’de resmi ideolojinin altını oyma işini sanki ‘biz’den çok ‘onlar’ın becerebiliyor olmasından yakınırdık. O bir süredir gazetesiz, Taraf’ın samimiyetine inanmıyormuş artık. Ümit Kıvanç olmasa benim de pek okuyasım yok. Bir de Ramazan Çanakkaleli diye birisine Tekel işçileri için ‘yazdırdıkları’ bir yazı vardı ki öğürmemek elde değil.

Şimdilerde Taraf’ın internet baskısında kabak gibi duran bir reklam kafamı karıştırıyor: 'Önyargılı ve korkak değilseniz’ yazısı. Ortalama İslamcı estetiği: Gökyüzü, bulutlar falan, handiyse nur yağacak! Mehmet Ali Şadoğlu’nun blog sitesi. Başlığa gelin; ‘Mustafa Kemal Atatürk Laiklik Rejim Cumhuriyet Devlet AKP CHP Şeriat Şehit Kemalizm Genel Kurmay İlahiyat Asker Din Siyaset’. Kelimelerin arasında bir işaret de yok, hepsi birden yani, toplu halde!



Bir gazete, birinin kişisel sitesine reklam versin, ilginç. Kim bu Şadoğlu? Sivas Katliamı’ndan sonraki günler, 13 Ağustos 1993. Flash Ekip adlı televizyon programına çıkmış bir ‘müslüman işadamı’, Aziz Nesin’i öldürene 250 bin dolar verip katilin yedi sülalesine de bakacağını ifraz etmiş. İşadamı olduğundan dolara daha ya(t)kın tabii. 250 bin doların TL karşılığını bilememiş. Bu miktar o sıralar 2.875 lira; şimdi ne kadar acaba?

Bir de müslüman olduğu özellikle belirtiliyor! Yanlış anlamayın, kimsenin müslümanlığıyla, diniyle, takkesi türbanıyla uğraşmayacağım. Çul çaput mevzusunu epey önce geçtiydim; şimdilerde önceliğimiz, darbe yapmışlar yerine darbeye tenezzül etmişler! Asker milletiz ama artık kimse çocuğunu paşa olacak falan diye sevmiyordur! Apartmanlara yönetici de bulunamıyordur; zira emekli albay kalmadı! Askerin sütten çıkmış ak kaşık olmadığını halkımızın artık anladığını umarız. 12 Eylül’ün bok yediricileri arasında da bir sürü muvazzaf vardı diyerek bu bahsi geçiyoruz. Şadoğlu’nun bu cinai davetine o sıralar 10 yıl istenmiş. 22 Eylül 1993’te başlamış dava. Şadoğlu mahkemede özetle ‘Allahıma, peygamberime, vatanıma, milletime aşığım’ demiş. Ülkesini parçalamak isteyenlere karşıymış. Milletinin kaosa sürüklenmesini engellemiş. Flash Ekip programından sonra binlerce kişi onu arayıp Nesin’i öldürmek istediğini söylemiş. Bu katil adaylarından kaçı acaba 'Şimdiki Çocuklar Harika’yı, 'Rıfat Bey Neden Kaşınıyor’u okudu? Aman canım ben de, kim ne okuyor ki? Şadoğlu, bu katilleri engellediğini de eklemiş, sağ olsun!


16 Ekim 1993, dava sürüyor! Aziz Nesin ‘Ben Allah’ı da, peygamberi de, Müslümanları da severim, bunların hiçbirine küfür etmedim, Salman Rüşdü’nün Şeytan Ayetleri kitabını da ben çevirmedim,’ diyor.

Grizu bile Ergenekon’a bağlanıyorsa dinci-faşist Vakit’ten Ali Karahasanoğlu neden şunları yazmasın: Neymiş, çevirileri Aziz Nesin yapıp Aydınlık’ta yayımlamış Şeytan Ayetleri’ni. O dönem Aydınlık’ın sahibi de şimdi Ergenekon’dan tutuklu olan Doğu Perinçek ya; eh işte, her şey tahrikmiş. Madımak’ın önündeki kara kalabalık, hiçbir şey yapmamış zaten, tahrik olmuşlar sadece! Türkiye’de kimse kirli değildir.

Neyse ki Ahmet Nesin’in resmi sitesi var: Nesin, Rüşdü’nün kitabını, çok sevdiği için değil hükümet yasakladığı için yayımlamak istemiş. Hatta ilk önce Türkiye Yazarlar Sendikası’na bu işi önermiş ancak yönetim reddetmiş. O dönem Aydınlık’ın başında Nesin var. Ama Aydınlıkçılarla gazete çıkarma nedeni, onlarla aynı dünya görüşünü paylaşmak değil; sadece yeni bir gazete adının tescilinin uzun sürmesi ve pahalı olmasıymış... Şeytan Ayetleri’nin Aydınlık’ta yayımlandığını, Nesin de gazeteyi alınca görmüş. Bundan sadece Perinçek çevresinin haberi varmış. Çevirileri yapan kişiyi, Aziz Nesin yaşamı boyunca görmemiş bile. Öğrenmiştir Karahasanoğlu...16 Ekim 1993’e dönelim. (On altı yaşıma iki gün var. O tarihten birkaç ay önce, Aziz Nesin’in Şişli’de fuar eylenmiş bir sokakta imza günü vardı. Gidip tanışmıştım. İki sene sonra da 1995’in 7 Nisan’ında Konya’ya kitap imzalamaya gidecek; o gün taksiler, oteller almayacaktı usta yazarı. 16 yaşım... Yunus Emre’nin şiirlerini keşfetmiştim, Nesin’in yazdıklarıyla eğleniyor, Attila İlhan’dan ‘fena halde’ etkileniyordum.)

Duruşmada Şadoğlu, Nesin’i vatan haini diye suçluyor. Koca yazar, mahkemede... Şimdi aynı şey Ataol Behramoğlu’nun başında. Hükümet Behramoğlu’na dava açtı. Türkiye’nin yazarları olarak e-postalarla kınamak dışında bakalım Ataol Ağabey’in yanında ne kadar duracağız? Savcı Fevzi Yılmaz, vatan hainliğine sen karar veremezsin, diyerek Şadoğlu’nun akli dengesinin yerinde olup olmadığına dair rapor istiyor. Duruşma erteleniyor. Başka bir haberde, 1994 Şubat’ında Şadoğlu’nun ceza aldığı yazılı. Kaç yıl peki? Yıl değil canım, 5 ay! Üstelik 5 ay yatıp çıktı mı, bilmiyoruz. Belki de affedildi. E tabii, o sıralar 28 Şubat yoktu ama 12 Eylül bugün de olduğu gibi sürmekteydi. 12 Eylül daha çok sürer. 28 Şubatların intikamı alındı, alınıyor. Neyse... Şadoğlu’nun sayıklamalarını Taraf sayesinde okuduk. Türban aslında rahibe şeysiymiş, asıl örtünme yüzü tamamen kapatmakmış falan! Herkes düşüncesini söylesin, söylesin de, bu tuhaf bir şey yahu, ne bileyim... İnsan sadece reklam geliri için bu siteye link verir mi? Gerçi Rasim Ozan Kütahyalı’nın bile yazı yazabildiği bir gazetede, Şadoğlu’na neden şaşıralım ki!

Not: Bu arada belirtmek gerek, Taraf, geçtiğimiz cuma itibariyle söz konusu reklamı sitesinden kaldırmış, sitesini yenilemiştir.

(Kaynak: ONUR CAYMAZ)