8 Şubat 2010 Pazartesi

Antikomünizmin Ajda Pekkan'ı: Nazlı Ilıcak


Onur Caymaz
7 Şubat 2010


Cemal Süreya, 99 Yüz’de Nazlı Hanım’ı böyle tanımlamış. Okuyacaklarınız bunu doğrulayacak. HaberTürk’teki son balyoz programını izlediniz mi? Hani Can Ataklı’ya ‘oğlum’, ‘hayatım’; Yiğit Bulut'a da ‘güzelim’ diyerek programa renk katan usta kalem! Ali Kırca, Uğur Mumcu’yu anarken davetliler arasındaydı Ilıcak, Mumcu için çok şeker bir insandı, diyordu... Sanırsınız rahmetlinin can dostu. Mumcu’nun 80 öncesi yazıları, Ilıcaklara ve meşum gazetelerine veriştirmelerle doludur.

Ilıcak HBB’de program yaparken Bahçelievler Katliamı’nın sanığı Haluk Kırcı ile telefon bağlantısı kurmuş, 30 Ekim 1999’da da: “Sanırsınız, Kırcı, 70 yıl hapiste kalsa Türkiye çetelerden kurtulacak...” yazmıştı. Hanımefendi ve ‘demokrat’ saz arkadaşları balyoza dair basın toplantısı düzenledi geçen. Derdim, insanların geçmişlerini kurcalamak değil. Herkes hata yapar, insanlar değişir. Kimlerden neler oldu Türkiye’de. Artık Ilıcak da demokrat, sadece öncesini hatırlayalım istedim.

27 Aralık 1978, Maraş Katliamı sonrası başyazar olduğu Tercüman manşeti: “13 ilde sıkı yönetim yürürlüğe girdi. Huzura susamış milletimiz yürekten sesleniyor: Merhaba asker!” Köşeyazılarına bakalım. 17 Haziran 1979: “Bir, iki, üç... Ama bir gün gelir ordu, madem tek başına beceremiyorsun, şöyle çekil kenara çekil de gölge etme deyiverir.” 8 Aralık 1979: “Bırakalım ikinci sınıf meselelerle hükümet uğraşsın, halkta antipati doğacaksa, o üzerine çeksin. Yıpranacaksa ordu değil, siyasi iktidar yıprasın. Zira iktidarların alternatifi her zaman bulunur ama silahlı kuvvetlerimiz tek ve alternatifsizdir.” 27 Temmuz 1980: “Kızıl ahtapotların kolları ülkemizi yavaş yavaş sarıyor. Ve hâlâ at gözlüğü takanlar, faşizmin tırmanışından söz ediyor. Faik Türün’ü faşistlikle mi suçluyorsun, MİT’e kontrgerilla damgasını mı vuruyorsun, devlet teröründen mi bahsediyorsun, işkence iddiaları ile yeri göğü inletiyor musun, faşizm geliyor diye yaygarayı mı basıyorsun... Geç kardeşim uzatma o eli bana, çünkü o el, kızıl ahtapotu boğmak yerine onu besliyor. Ben o kirli eli sıkmam."

1 Mayıs 1977’de ne yazdılardı? Güya, Maocular birden ateş etmeye başlamış da onların ateşine, DİSK’çi işçiler cevap vermiş... 11 Temmuz 1980’de, devlet Fatsa’ya girip halkın oyuyla ‘seçilmiş’ başkan Fikri Sönmez ile birlikte yüzlerce insanı, maskeli sivil faşistlerin aracılığıyla tutuklayıp işkencelerden geçirdikten 3 gün sonra, kanımca eski bir fotoğraf kullanılan Tercüman haberi: Sokaklarda teyzeler, yönetimi ele geçiren asker şerefine baklava börek açıyor.

Terzi Fikri’nin, dava tutanaklarında Tercüman’a dair söylediklerini unutmadık. 1982’de, Fatsa Devrimci Yol davası başladığı zaman attığı “Terzi Fikri ve Yoldaşları Yargılanıyor’ manşetine askeri savcı bile dayanamamış, “Bazı gazeteler bu davada yargılanan bir sanığın mesleğini isminin önüne koyarak küçültücü haber yazmaktadır” demişti. Ah ki ah!

Harold Pinter ile Arthur Miller 1985’te, 48 sanıklı Barış-2 davasını izlemek ve yazarlara destek için ülkemize gelir. Konuklar şerefine akşam yemeği. Dönemin Amerikan büyükelçisi Robert Strausz-Hupé, Ilıcak ve yazarlar arasında geçen tartışmayı, Erbil Tuşalp’ın Bin İnsan’ından özetleyelim. Ilıcak, bir yazar olarak Türkiye’den malzeme topladığını söyleyince Pinter “Bu sözleri senin suratına çarparım,” karşılığını verir ve “Senin cinsel organına hiç elektrik bağlandı mı?” diye sorar. Hupé araya girerek “Türkiye’de demokrasi var şükür" dedikten sonra, “Aramızda Sovyet ajanı yok hiç olmazsa” diye espri yapar. Pinter, “Ama CIA ajanı var” karşılığını verir. Büyükelçilik müsteşarı Trinka ortalığı yatıştırmak için Türkiye’nin stratejik konumuna değinir. Pinter, “Demokrasi her ülkeye göre değişmiyor, demokrasi demokrasidir’ der. Hupé, imdat istercesine Miller’e bakar. Ne ki Miller, Pinter’ı onaylamaktadır. Ortamın tadı kaçar. Sonrasında Bulvar’da yazdıklarını hatırlar mı Ilıcak: ‘Kendini beğenmiş İngiliz ve demokrasi tartışması’. Yazıda bu ayrıntılar yok tabii.

Fatsa’dan devam, 13 Temmuz 80: “Hem Türkiye’de kurtarılmış bölgelerin mevcudiyetinden yakınacaksın hem de TSK’nın önderliğinde girişilen harekatı kınayacaksın. … Komünizmin kızılına değil, bayrağın alına sevdalılar için Fatsa’da olay vardır. İstiklal Marşı’nı Enternasyonal’e tercih edenler için olay vardır. ‘Ben ezelden beridir hür yaşadım hür yaşarım / Hangi çılgın bana zincir vuracakmış şaşarım’, diyenler için Fatsa’da olay vardır ve elbette devlet kuvvetleri Fatsa’ya girecektir.”

Ve şanlı darbemiz 12 Eylül 1980 sonrası; 18 Eylül: “12 Eylül bir darbe değildir, diyen Orgeneral Kenan Evren’e tamamiyle katılıyoruz. 12 Eylül ne bir darbedir, ne de bir ihtilâl.”

Türkiye tarihinin en aşağılık olayı 12 Eylül’ün birinci yıldönümü. Ana akım gazetelerin manşetlerine bakıyorum ve faşizmin katlettiği herkes için, herkes adına, hepsinden utanıyorum. Keşke onlar da katilleri kadar ünlü olaydı! Buyrun, 12 Eylül 1981 Hürriyet: El ele, kol kola mutlu günlere gidiyoruz. Milliyet: Sağol Mehmetçik ve Ilıcak’ın Tercüman'ı: Huzur, 1 yaşında...

(Kaynak: ONUR CAYMAZ)