26 Ocak 2010 Salı

(Orta) İskender Pala, ninni söylemeyi sürdüyor!

[Kültürel Meselelerimiz - 15] Kültürün bittiği yer


"Kültürel Meselelerimiz" başlığı altında yazdığım bu son yazı. Kültür konusundaki meseleler bitti mi dersiniz? Hayır! Daha ileride yazılacak çok şey var.

Toplumun kültür algısı, kültür adamlarına karşı bakış açıları, insanların onlara verdiği değer(sizlik), kültür adamlarının eksik veya hataları, kültür organizasyonu yapanların halleri, kültürel etkinliklere katılım, kurumların yıllık kültürel program zorunluluğu, zoraki veya zorlama kültür, kültür hizmeti olsun diye yayınlanan kitaplar, tarihin kültürel bağları, yerel yönetimlerin (belediyeler) kültür hizmetleri, vakıflar ve derneklerin kültürel çalışmaları, kültür programına katılımın şartları, bu programlarda tarafların yapması gerekenler, ihale edilmiş kültürel etkinlikler, kültür üzerine sempozyumlar, konferanslar, seminerler, konserler vs. vs. On beş haftadır sizlerle paylaştığım konular kadar önemli daha birçok konu ve o konulara ilişkin dev gibi büyümüş sorunlar... Bir de kültürü ikinci derecede ilgilendiren ama mutlaka yazılması gereken konular var: Şehirleşme kültürü, kültür ve yerleşim, trafik sorunları ve kültür, toplumsal hayatta kültür, nezaket, zarafet, zevk, eğlence, boş vakitler vs. vs. Her birinin gelecekteki halini hatırladıkça ruhumun daraldığı konular bunlar. Tüketim kültürü ve popüler kültür ise başlı başına bir vahamet... Velhasıl söylenecek binlerce söz üst üste yığılmış, ama kelimeler boğazlara düğümlenmiş durumda.

Kültürel meseleler kendiliğinden düzene girmeyecek elbette. Daha yolun başlangıcındayız. Biz bu yazılarda yürünecek yolları belirlemeye çalıştık; şimdi o yola koyulacak erler lazım. Her yaştan, her seviyeden, her katmandan erler. Efendiliğe değil, kulluğa talip erler.

Biz kültürel meseleleri ele alırken ülke gündemindeki gelişmeler, maalesef insanların kültürel meselelere dönüp bakmasına fırsat bırakmadı. Darbeler, darbeciler, Ergenekon, hukuk tartışmaları derken kültür asla güncel listenin başına yerleşemedi. Buna rağmen sizlerle paylaştığım kültür yazılarından beklediğim iyi neticeleri aldığımı söyleyebilirim. Sevinerek söylemeliyim ki okuyucularımın sonucunu benimle paylaştıkları olumlu pek çok gelişme oldu, kişi veya kurumsal alanda bazı fikirler değişti, küçük de olsa kültür adına bazı adımlar atıldı. En azından insanların veya kurumların kültürel konulara daha itina ile yaklaşacaklarına dair umutlarım arttı. Maksadım, kişilerin kültürel açlıklarını giderme adına bir gayrete kapılmaları idi, bunu tam anlamıyla başarabilmiş sayılmam, ama hiç olmazsa bazı okuyucularım, kültürün de bir açlığı olduğu fikrine artık inanmış durumdalar. Tıpkı midemiz gibi ruhumuzun da, aklımızın da, gönlümüzün de acıkabileceğini, bunları doyurmadan asla bahtiyar bir ömür sürülemeyeceğini, bunun da ancak kültüre yakın durmakla başarılabileceğini artık biliyorlar. Yine biliyorlar ki gönle giden yollar sevgi kapısından girdikten sonra kültür bahçesinde eğleşir; akla açılan pencere kültürel koridorların sonunda bulunur, kendi ruhuna ulaşmak isteyen kişi kültür havzasından geçerek iman ile oraya varır. Kültür diye bir kaygısı olmayan insanların, çatık kaşlar ve somurtan bir çehre ile ömür geçireceklerine de inanıyorlar artık.

Kültür, insanın maddesine değil manasına yöneliktir ve her kim manayı maddenin önüne alırsa uzun vadede kazançlı çıkar. Kendisiyle barışık bir hayat sürmek, kimliğinden şikâyeti olmadan yaşamak, hele de bu çağda, az şey midir?!..

Biliyorum, bu yazıyı okuduğunuz sırada hâlâ siyaset gündeminde toz duman esiyor, ekonomi yürekler burkuyor, işsizlik almış başını gidiyor ve televizyonlarda derin tartışmalar yapılıyor olacak. Bırakınız bütün bu tartışmaları, akşam kapatınız televizyonunuzu, ya aile fertleriyle bir parça sohbete dalınız veya bir kitap alıp başlayınız okumaya. Yüreğinizi çizik çizik eden sorunlar da, sizi öfkelendiren gündem de geride kalsın azıcık. Bunu birkaç gün, birkaç hafta, birkaç ay devam ettirin. Okuduklarınız ve konuştuklarınız sayesinde içinizdeki kavgalardan sıyrıldığınızı ve insanların size gülümseyerek baktıklarını göreceksiniz. Belki siz farkında olmayacaksınız ama başkaları da size bakınca gülümseyen bir dosta bakıyor olacaklar.

Kültürel meseleler cüzdanınıza katkı sağlamayabilir ama vicdanınıza çok şey katacağından şüpheniz olmasın. Kültür ile zenginleşen insanın sandıklar dolusu hazineye ihtiyacı olur mu sanıyorsunuz? Kültüre gönül bağlamış adamın belki Boğaziçi'nde bir malikânesi olmayacaktır, ama nereye gitse gönül kaşânesi yanınca gelecektir. Kültür zengini ile borsa zengini arasında bir mânâ ve madde farkı vardır çünkü!..

Siz hangisinden olma azmindesiniz?. i.pala@zaman.com.tr

26 Ocak 2010, Salı

(Kaynak: Zaman)


***


Ayrıca bakınız:

AKP'nin kültür teorisyenlerinden İskender Pala, sonunda ağzındaki baklayı çıkardı: "Tiyatroları dönüştürecek bir Kültür Bakanı aranıyor?"

İstanbul Belediye Başkanı Kadir Topbaş'ın danışmanlarından Prof. Dr. İskender Pala, AK Parti'nin tiyatroya yönelik ajandasıyla ilgili baklayı nihayet ağzından çıkardı

Toplumu meşgul eden meşhur iskenderler!

Zaman aşımına uğramış fikirlerin gazetesi Zaman yazarı ve zamane adamı Orta İskender'in yayın yönetmeni Ekrem Dumanlı!

Orta İskender'den ortaya karışık laf salatası yada kapitalizmin ilelebet muhafaza ve müdafaa edilmesi için yırtınan bir adamın dök içini rahatla hâli!

Zaman aşımına uğramış gazete Zaman'daki sade suya tirit yazılarını sürdüren (Orta) İskender Pala, şimdi de Milli Eğitim Bakanlığı'na servis yapıyor!!!