Hastalıklı bir bünyeye sahip olan Türkiye tiyatrosu, özellikle 12 Eylül Faşizmi'yle birlikte Kültür Bakanlığı çanağı yalayarak yatalak oldu. Kendisine, halka güvenmeyip devletin verdiği avantaya güvenen Türkiye'deki tiyatrolar, iyice kötürüm hâlde. Tiyatroların bu denli hasta, yatalak ve kötürüm olmasının müsebbiplerinden biri de, yalancılığı, küfürbazlığı, linç girişimciliğini meslek hâline getiren Mustafa Demirkanlı ve onun sahibi olduğu Tiyatro... Tiyatro... dergisidir! (HB)
Köpek Kalbi romanından küçük bir tadımlık:
"Olayları hep kötü yönüyle görüyorsun, Philip Philippovich," dedi yakışıklı ısırılmış adam. "Komitedekiler son zamanlarda oldukça değiştiler."
"Sevgili dostum, beni biliyorsun. Ben gerçeklerin adamıyım, gözlem yaparım. Sağlam temele dayanmayan varsayımların düşmanıyım. Bunu yalnız Rusya'da yaşayanlar değil, Avrupa'dakiler de iyi bilir. Eğer ben bir şey söylersem, bu söylediğimin kesin kanıtlara dayandığından emin olabilirsiniz. Ve işte size kanıtlar: evimin içindeki palto ve çizme dolabı."
"İlginç..."
(Kaynak: Köpek Kalbi, Kaknüs Yayınları, Şubat 2002, sayfa 42)