9 Nisan 2009 Perşembe

Dilenci

Hilmi Bulunmaz
25 Şubat 2006


Yalan söylüyordu. Yalan söylemeyi gazete, radyo ve televizyonlardan öğrenmişti. Çok televizyon izliyordu ve çok yalan söylüyordu…

Dilenciydi. Her dilenci gibi yalan söylüyordu. Allah diyordu, peygamber diyordu, Kuran diyordu…

Sabah erken saatte kalkar, gece geç saatte evinin yolunu tutardı. Her an yalan söylemekten öyle bir duruma gelmişti ki, evinin yolunu şaşırdığı günler, başka evlerin kapısını çalar ve oranın kendi evi olduğunu iddia ederdi. Sert çıkan ev sahiplerinin hışmından kurtulmak için de hemen “Allah, peygamber, Kuran” sözleriyle süslediği acındırma seansına başlardı…

Astım olmamasına karşın, elinde astım hastalarına özgü ilaçlarla dolaşırdı. Hiçbir değer yargısına sahip değildi. Halk düşmanı iktidarlar gibi sürekli yalan söylerdi. Adeta bir tür yalan makinesiydi…

Hiçbir işyerini boş bırakmaz. Her bir yere tek tek uğrardı. Kovulmanın ne demek olduğunu ve nasıl kovma jestleri ile bertaraf edilebileceğini çok iyi bildiğinden, hemen önlemini alır, has tiyatro sanatçılarının takınmakta zorlanacağı mimiklere bürünür ve mutlak muzaffer bir edayla o işyerinden ayrılmayı başarırdı…

Yatırımlarını banka, banker, borsa ve altınla değerlendirirdi. Birikimlerinin hesabını LCD ekran bilgisayarda tutardı.Yastığının altına gizlediği büyük bir defterde, tipik bir muhasebeci titizliğiyle aktif-pasif bölümlerini doldurur ve geceleri rüyasında hep mavi kaplı muhasebe defterini görürdü…

Oyunu, genellikle manevi ve milliyetçi duyguları pazarlayan partilere verirdi. Bilirdi ki, bu tür partiler sayesinde halkın acıma duygusu pazar payını artırırdı. Seçim dönemlerinde mitinglere gider, hatta bazen yerel yönetimlerde delege olurdu…

Ramazanlara ayrı bir önem verir, her türden yanılsama oluşturan süreçlere katılır, insanların acıma duygularının, onları cennete taşıyacağını iddia ederdi…Her dilenci gibi yalancı, her yalancı gibi dilenciydi…

Bir gün uyudu. Bir sabah uyanamadı. Paraları bankalarda kaldı. Kimsesi olmadığı için, o paralardan sadece bankalar yararlandı. En çok parasının bulunduğu banka, aynı zamanda yayınevi sahibi olduğundan, “Dilenci temalı şiir yarışması şartnamesi” hazırladı ve adını da ölen dilenciden “ödünç” aldı. Ülkenin bütün kelli felli şairleri sıraya dizilip, jüri üyesi olmak için birbirinin gözlerini oydu…

(Kaynak: hilmibulunmaz.com)