Yurdagül Yurtseven, genç bir yazar. Bildiğim kadarıyla, çok yeni bir yazar.
Ancak...
Yurtseven'in çok kısa zamanda, çok büyük yol aldığı kanısındayım. Her ne denli, bazı yazım yanlışlarıyla birlikte yazsa da, yakın zamanda bu sorunu da çözeceği düşüncesindeyim.
4. Abdülhamid'in Tiyatro Dünyası'nda anlamlı yazılar yazan azınlıktan olan Yurtseven'in fotoğrafı, "yazarlar menüsü"nde bulunan Ali Erdoğan, Arda Aydın, İsmail Can Törtop, Melih Anık, Nedim Saban, Rengin Uz ve Üstün Akmen'in vesikalık fotoğraflarının yanına neden iliştirilmiyor? Bayağı merak ediyoruz!
Yurtseven'in aşağıya aktardığımız yazısındaki bazı yazım yanlışlarını kırmızıya boyadık. (HB)
Pera Güzel Sanatlar'da Öğrenci Olmak
Yurdagül Yurtseven
5 Şubat 2009
Yıllar önceydi… Tek kişilik sıralarda kimi zaman yan sınıftan gelen Rodrigo’nun Aranjuez melodisine kulak vererek dersin içinde kayboluyorduk. Sanatın özünü, olgusunu kavramaya çalışıyorduk. Örneğin şimdiye kadar dilimizi nasıl da yanlış konuştuğumuzun şaşkınlığına kapılıyorduk. Harflerin hakkını vermeden kelimeleri nasılda yanlış söylüyormuşuz. Sadece tiyatro için değil bütün sanat dalları için ve iletişim için ne kadar da önemliymiş dilimizi Turkche gibi değil de Türkçe gibi konuşup, yazabilmek… Ve her kelimenin, cümlenin duygusunu yansıtabilmek… Dilimizi yabancı kelimelerle süslediğimizi sanıyoruz fakat kirletip yok ettiğimizin ne kadar farkındayız…
Pera Güzel Sanatlar Okulu’nda sanatı öğrenirken bir yandan da sanatçı ruhunu öğreniyor ve siz de farkında olmadan onlardan biri oluyorsunuz ta ki herhangi bir topluluk içindeki sohbetinizde karşınızdakiler sizi hayranlıkla dinlediklerinde ya da yazdıklarınızı okuduklarında anlıyorsunuz.
Karlı ve soğuk bir Şubat gününde teneffüsün boşluğundan faydalanıp üzeri hafif tozlanmış piyanonun kapağını açmıştım. Hiç kimse yoktu sınıfta. Hayatımda ilk kez dokunuyordum piyano tuşlarına… Önce bemol Do’ya bastım ardından diyezler… Sonraysa güzel bir melodi çıkmıştı ortaya… Karlı kayın ormanı ve Sürgün ardından Renee & Renato’nun Save your love my darling, save your love şarkısı…
Başımı kaldırdığımda bir kaç arkadaşım ve öğretmenim şaşkınlık içinde beni dinliyorlarmış meğer… Her ne kadar “devam et…” deseler de o anki sihir kaybolmuştu sanki...
Yine Şubatın bir gününde Grup Eylül’den Yasemin’le karşılaşmıştık merdivende. Sırtında gitarı, yüzündeki gülümsemeyle selamlaşır sohbetimize hep sanatı katardık... Keşke yine bir araya gelseler ve güzel bir albüm yapsalar… Yeter ki yapsınlar, mezzo-soprano sesimle eşlik ederdim bende söyleyecekleri o güzel türkülere… Tıpkı eskisi gibi…
Çemberimde gül oya…
Gülmedim doya doya…
Ya da,
Kirvem bu yıl bu dağlarda aman…
İşte böyle… Pera Güzel Sanatlar'da sanatı öğreniyor hayata hep bu yönden bakıyorsunuz.
Bir ülkede dinden çok dile, eğitime, sanata ve spora önem verilmeli aslında.
Hayatımızı yaşarken, her konuda özentilikten kaçınıp daha çok dilimiz konusunda özenli olmalıyız oysa.
Alkışlarımla...
(Kaynak: 4. Abdülhamid'in Tiyatro Dünyası)