8 Ocak 2009 Perşembe

TAKSAV'ın 12 Mart Faşizmi Kültür Bakanı Talat Sait Halman'a "Emek Ödülü" verdiği bir süreçte, Büktel, Kazmacıbaşı'nın sansürcülüğünü tescil ediyor!

Coşkun Büktel
8 Ocak 2009



Kenan Işık'ın, Orhan Alkaya'yı yıpratmaktan çekinmeksizin, "Yedi Tepeli Aşk"ı "faşizan ve incitici" bulduğunu açıkça söyleyebilmesine rağmen; (Can Doğan'ın "dosdoğru bir adam" olduğuna "şehadet" ettiği) Kazmacıbaşı Orhan Alkaya, peyniri ağzından bırakmaya bir kez daha cesaret edemiyor":


Bana "Kenan Işık oyunumuzu faşizan buldu", dedirtemezsiniz! Bana bir oyunu süresiz kaldırmamın "sansür" olduğunu söyletemezsiniz! Ben sansüre sansür demem, "idari bir karar" derim.


"Yedi Tepeli Aşk" adlı oyuna yönelik mahalle baskısına boyun eğen Kazmacıbaşı Orhan Alkaya, baskılar karşısında, kurum çalışanlarının emeği ve halkın parası harcanarak ortaya çıkarılmış sahne eserini sansür etmekten başka "önlem" düşünemediği için, oyunu süresiz olarak gösterimden kaldırdı. Milliyet'ten Miraç Zeynep Özkartal'a verdiği röportajda Kazmacıbaşı, süresini belirtmediği bu kaldırmanın bir sansür ya da iptal değil, bir "ara verme" olduğunu söylüyor ve bu "ara verme"yi sansür değil, "idari bir karar" biçiminde tanımlıyor.

Bilindiği üzere, "sansür" de "idari bir karar"dır ve sevimsiz çağrışımlardan sakınmak için "idareciler" sansür kararlarını sansür olarak nitelemeye asla yanaşmazlar. Örneğin, on yılı aşkın süre önce, Erol Keskin'in İstanbul DT'de konuk yönetmen olarak yönetmekte olduğu "Cem Sultan" adlı oyun da, DT yönetimi tarafından iptal edilmiş, ama bu iptal kararı kamuoyuna iptal olarak değil, "erteleme" olarak duyurulmuş, yine süre verilmemişti. O süresiz ertelemenin süresi, on yılı aşkın zamandır hâlâ daha dolmuş değil. Sizce Erol Keskin o ertelemenin sona ermesini beklemekten kaç gün sonra vazgeçmiştir? (Bu konuya on yıl önce de değinmiştim. Bakınız: Büktel, "Türk Tiyatrosundan İnsan Manzaraları", Dramatik Yayınlar, 1998, sayfa 349.)

Özkartal'ın soruları karşısında, Süleyman Demirel'den öğrendiği taktikle, "peyniri ağzından bırakmamak" ya da hakikati ağzından kaçırmamak dışında hiçbir şey yapmayan Kazmacıbaşı Orhan Alkaya, belli ki, genel sanat yönetmenliği koltuğunda kendini bir rodeocu gibi hissediyor ve koltuğun üstünde birkaç saniye daha kalabilmek için, her türlü "kıvraklığa" tenezzül etmeyi "idarecilik" sanıyor.

Alkaya'ya hayat dersi: Siz sansüre ister "idari bir karar" deyin, ister "karpuz" ya da "peştemal" deyin; sansür, sansür olmaktan çıkmaz.

Özkartal'ın Kazmacıbaşı'yla yaptığı "Sansür yok sadece önlem" başlıklı röportajını tiyatroyun sitesinde gördük. Gördüğümüz sayfaya link veriyoruz:

Sansür yok sadece önlem