5 Ocak 2009 Pazartesi

TAKSAV'ın 12 Mart Faşizmi Kültür Bakanı Talat Halman'a "Emek Ödülü" verdiği bir süreçte, Cemal Bulunmaz, Meksika'da izlediği bir oyunu değerlendiriyor






Beyaz perdeden sahneye:
Secreto en la Montana (Dağın Sırrı)
.
.
Yazı ve fotoğraflar: Cemal Bulunmaz
5 Ocak 2009
.
.
2008 yılının Ekim ayında, Meksika’yı ziyaret etmiştim. Mexico City’den sonra, ülkenin ikinci büyük kenti olan Guadalajara’da on gün geçirdim. Guadalajara'nın başkenti olduğu Jalisco Eyaleti’ni de baştan başa görme olanağı bulduğum bu gezide, birkaç oyun izledim. Bu oyunların kuşkusuz en ilgi çekeni, iki eşcinsel dağcıyı konu alıp gösterildiği yıl olay yaratan “Brokeback Dağı” filminden uyarlanmış “Secreto en la Montana”ydı (Dağın Sırrı).
.
"Secreto en la Montana" oyununun, filmden birebir uyarlandığını söyleyebilirim. Filmi henüz izlemedim; ancak Internet’te incelediğim kadarıyla, konusu tamamen aynı. Başroldeki aktörün eşcinsel bir ilişkisi oluyor. On yıl sonra ise bu durum unutuluyor; evleniyor ve bir de çocuğu oluyor. Ancak eşcinsel ilişki yaşadığı arkadaşı, on yıl sonra yeniden çıkıp geliyor ve bunun üzerine hayatında çatırdamalar başlıyor.
.
İspanyolca'yı çok iyi bildiğimi söyleyemem. En azından bir tiyatro yapıtını anlayacak kadar değil. Ancak “Secreto en la Montana”yı izlerken hiç zorlanmadım, oyunu tamamıyla anladığımı sanıyorum. Bunun en büyük nedeni, oyun kurgusunun, film kurgusuna çok yakın yapılmış olması. Sözler kısa tutulurken, hareketlerde abartılı bir oyunculuk sergilenmiş ve konuşulanlar değil, duygular ön plana çıkarılmış. Özellikle başrol oyuncusunun karısı rolündeki Arcelia Maisterrena’nın çok az konuşmasına karşın, oyunculuğu, anlatmak istediği her şeyi gözler önüne seriyordu.
.
Yine Arcelia'nın kızı rolündeki genç oyuncu da, özellikle gördüğü rüyaları canlandırdığı sahnelerde, birbirinden çok farklı süreçleri oynuyordu: Çocukluğu, gençliği ve yalnızlığı.
.
“Secreto en la Montana”nın dekor düzeni de oyunculuklar gibi bir filmi andırıyordu. Özellikle ilk sahnenin geçtiği dağ, tek mekanda geçen filmleri çağrıştırıyordu. Dağın üzerine yerleştirilmiş ayın arkasına ışık sistemi koyarak, sahneyi tamamen ayın aydınlatması, gerçekten yerinde bir buluştu.
.
Yönetmenin oyuncu yönetimi, kurgu vs. bir yana, eşcinsellik gibi hassas ve özellikle Türkiye’ye benzeyen Meksika toplumunda her yöne çekilebilecek bir konu olmasına karşın, denge gerçekten korunmuştu. Öyle ki, bu duruma oyunun başında gülseniz bile, kısa bir süre sonra, bu durumu unutup; arkadaşlık, aile hayatı ve gelenekleri sorgular halde buluyorsunuz kendinizi. Bunun da yazardan çok, yönetmenin başarısı olduğunu sanıyorum.
.
Bu oyunu kaçırmamak için uluslararası tiyatro festivallerinin programlarını takip etmenizi öneririm.
.
***
.