Biz, her ne koşulda olursa olsun, kapitalizmi inşa edenlerin iktidarda bulunduğu bir süreçte, Kültür Bakanlığı çanağı yalanmasından yana değiliz. Hatta, hiçbir zaman çanak yalanmasından yana değiliz. Eşit güçlerin masada bulunduğu süreçte, tiyatrolar, belki iktidardan seve seve yada söke söke para alabilirler. Ancak, içinde bulunduğumuz süreçte, kesinlikle Kültür Bakanlığı çanağının yanına bile yaklaşılmasından yana değiliz. Kendilerini solcu diye lanse eden, üstüne üstlük, çanak yaladıkları iktidarın balonlarını patlattıklarını sananların, sadece ve sadece kendilerini kandırdıklarına eminiz. Değil somut balon patlatmayı, karikatürlerde bulunan konuşma balonlarını bile patlatmaktan aciz insanların, bir yanda OYÇED temsilcisi olarak Şehir Tiyatroları'ndan sebeplenmeleri (Bakınız: "Kazmacıbaşı Orhan Alkaya'ya OYÇED'li yoldaş!"), diğer yandan Kültür Bakanlığı çanağı yalamaları, iktidarın balonlarının daha yükseklere ulaşmasına ve halkı daha çok kandırmasına yardımcı olmanın ötesine geçemez. "Özdemir Nutku skandalı", "Talat Sait Halman skandalı" konularında iki kelam edip birkaç balon patlatmaktan aciz Nazif Uslu'nun kaptanlığında kayalara doğru hızla yelken açan Mask-Kara Tiyatrosu, slogansı söylemlerle, emekçilerin iktidarını pekiştirmek yerine, onların olası iktidarını da geciktiriyor. Kendilerine sözcü olarak seçtikleri Orhan Kurtuldu, meydanı boş bulmuş, hamasi söylemlerle önce kendini, sonra Mask-Kara'cıları ve ardından da işçi önderlerini kandırmaya, emekçilerin iktidarını bir başka baharın çıkmaz çarşambasına doğru sürüklemeye çalışıyor.
Neymiş?
"Biz balonlarını patlattık, sıra sizde" imiş.
Neymiş?
“biz bu akşam burada, bu iktidarın balonunu söndürdük, şimdi sıra sizde” imiş.
Haydi canım sen de!
Biz, bazı konularda çok inatçıyız. Özellikle Kültür Bakanlığı çanağı konusunda son derecede inatçı ve kararlıyız. Mezardan babamız çıksa, Karl Marks çıksa, bu konuda bizi başka türlü düşünmeye sürükleyemez. Dostluk sözleri, dayanışma ruhu, ortak payda ve aklımıza gelmeyen daha bir sürü şey, Kültür Bakanlığı çanağı konusunda düşüncemizi bir milim sarsamaz.
Kol kırılıp yen içinde kalamaz. Bu sunuş yazısını, hiç de lunaparkta eğlenen şen çocuk ruhuyla yazmadık. İçimiz kan ağlayarak yazdık.
Ama her şeye karşın...
Yazdık!!!
soL gazetesindeki konuyla ilgili haberi okuyunuz:
Velev ki Tartüf…
1664’te “Le Tartuffe”, 1959’da “Tartüf 59.” Yıl 2008, Mask-kara Tiyatrosu, Yılmaz Onay’ın dramaturjisi ve Orhan Kurtuldu’nun rejisörlüğünde, Moliere’in ünlü karakteri Tartüf’ü sahneye taşıyor. “Velev ki Tartüf”...
soL (HABER MERKEZİ) Moliere’in 1664’te yazdığı, Nâzım Hikmet’in 1959’da “Tartüf 59” adıyla dönemin Türkiyesi'ne uyarladığı “Le Tartuffe”, Mask-kara Tiyatrosu’nun 15'inci yılında sahnede yeniden hayat buldu. “Velev ki Tartüf” oyunu her cumartesi saat 20.00’de, her pazar saat 16.00’da Aksaray’daki Su Gösteri Sanatları Sahnesi’nde sergileniyor.
Dramaturjisini Yılmaz Onay’ın ve rejisörlüğünü Orhan Kurtuldu’nun yaptığı oyunda, Renan Bilek, Toygun Ateş, Nazif Uslu, Özlem Toptaş Menligil, Uygur Erol, Tuna Öztunç, Seda Kement, Zeynep Aydemir, Volkan Çolpan, Mehmet Bilen ve Recep Yener rol alıyorlar. Yapımcılığını Nurhan Uslu’nun üstlendiği oyunun genel sanat yönetmenliği Nazif Uslu’ya ait. Sahne tasarımı Cengiz Çakıcı, kostüm tasarımı Zeynep Aydemir, müzik ve remixleri Renan Bilek, ışık rejisi Yüksel Aymaz imzasını taşıyor.
‘Biz balonlarını patlattık, sıra sizde’
Nazif Uslu yönetimindeki Mask-kara Tiyatrosu’nun sahnelediği oyununun basın galasına, Nakliyat-İş Genel Başkanı Ali Rıza Küçükosmanoğlu, Birleşik Metal-İş Sendikası Genel Eğitim Sekreteri Celalettin Aykanat, Atatürkçü Düşünce Derneği Çorlu Şubesi Başkanı Yüksel Gür, DSP il yönetimi temsilcileri, TKP MK üyesi Süleyman Baba, Nâzım Hikmet Kültür Merkezi yöneticisi Tunç Tatoğlu, tiyatro oyuncusu Deniz Gökçer ve Serpil Tamur, yönetmen Aram Güleryüz (Oyun'un notu: Aram Gülyüz olacak), eleştirmen Yaşam Kaya, senarist Kubilay Zerener ve devlet yiyatrosu oyuncularının da aralarında bulunduğu, sanat ve siyaset dünyasından birçok isim ve basın mensupları katıldı. Mask-kara Tiyatrosu oyuncuları, oyunun finalinde Yılmaz Onay, Orhan Kurtuldu ve teknik ekibe birer plaket vererek teşekkür ettiler.
Oyunun rejisörlüğünü yapan Orhan Kurtuldu, konuşmasında, halkı uyutarak iktidara hizmet eden Tartüf'lerin her dönem var olduklarını ve olacaklarını, ancak onları yenmenin yollarının da her zaman mümkün olduğunu söyleyerek, “biz bu akşam burada, bu iktidarın balonunu söndürdük, şimdi sıra sizde” dedi.
Oyunun ardından düzenlenen kokteylde görüş aldığımız Birleşik Metal-İş Sendikası Genel Eğitim Sekreteri Celalettin Aykanat, oyunun günümüz iktidar yapısını ve ılımlı İslam anlayışını gözler önüne sererek, “din toplumlar üzerinde bir afyondur” önermesini doğruladığını söyledi. Aykanat, oyundaki rollerin bugün var olan gerçek kişilere benzediğini, özellikle ılımlı İslam göndermelerinin oldukça başarılı olduğunu belirtti.
17. yüzyıldan günümüze Tartüf yine sahnede
Yazıldığından bu yana güncelliğini koruyan oyunda Moliere’in ana karakteri olan Tartuffe, Nâzım Hikmet’in 1959 uyarlamasında "Tartüf 59" adını alıyor. Yeni Tartüf, 17. yüzyıldan 60’ların Türkiyesi'ne kadar uzanmış, din kurumunun temsilciliğini yapan ve halkı uyutarak iktidarın emellerine hizmet eden bir karaktere bürünmüştür.
Nâzım’ın Tartüf’ü, 2000 yılında Yılmaz Onay’ın katkılarıyla güncele bir adım daha yaklaşıyor. Bu kez oyunda Aziz Nesin ve Sivas katliamı da var. “Velev ki Tartüf”, yazarlarının iktidar tarafından cezalandırılmayı göze alarak ortaya koydukları bir sesleniş. Bu kez Müslüman bir karaktere bürünen Tartüf soruyor: Du bakali n’olucek? Onunla mücadele eden sınıf adına işçi Dorina yanıtlıyor: Biz oldukça bu mücadele sürecek…
‘Velev ki Tartüf, n’apacaksın?’
Tartüf dindar, Tartüf iyilik yolunda ne gerekiyorsa yapar, Tartüf hak yolunda acı çekmeye hazır, Tartüf olmasa insanlar rehbersiz bin perişan. Tartüf bu, “sizin iyiliğiniz ve demokrasi ve adalet ve kalkınma uğruna” kendini feda etmekten çekinmeyen. Ama Tartüf türlü yalan dolanla halkı kandıran da. Bir elinde tespihi, diğer elinde tek tek topladığı kozlarla, Tartüf halka yutturulan zoka.
Tuna Öztunç görünüyor önce sahnede. Tartüf, efendisinden (Nazif Uslu) icazet alıyor ve yanında uşağıyla Orgon’un (Toygun Ateş) evine yerleşiyor. Amacı Orgon’un ailesine girmek ve servetini de, iktidarını da ele geçirmektir. Uşağı “bizim Tartüf” (Renan Bilek) elindeki bavulunda türlü icatlar taşıyor. Bunlar, insanlığı uyutmada, şantajda ve kandırmada en iyi silahlarıdır.
Evine yerleştikleri Orgon iktidardır. Varsıldır, sermayedir. Bir yanda akıl, yetenek ve gücü elinde bulundurur güya, öte yandan Tanrı’nın sesini duyduğuna inanacak kadar hazırdır kandırılmaya. “Bizim Tartüf”, kendisine yol gösteren ana karakteri de oyunlarıyla tuzağa düşürecek ve “demokrasi, hak, hukuk” derken oybirliğiyle ailenin rehberliğine seçilecektir. Kurnaz eşi (Seda Kement) ve saf aşık kızı (Zeynep Aydemir), çıkarları uğruna mücadeleden sıvışıveren oğlu (Mehmet Bilen), kargaşa günlerinde ortada bitiveren “ben demiştimci sosyal demokrat” kayınbiraderi (Uygur Erol) ve oyunun merkez karakteri olan evin hizmetçisi “işçi” Dorina’sıyla (Özlem Toptaş Menligil) Oregon ailesi, Tartüf’ün oyunları sonucu her şeyini kaybetme noktasına gelir.
İşçi Dorina iş başında
Herkes Tartüf’ün oyununa geliyor, ona kanıyor da, Dorina, ah o akıl küpü hizmetçi Dorina, işte o, ilk günden itibaren bir türlü inanmıyor Tartüf’ün iyilik için o evde bulunduğuna. Hoş kafasına iktidarı koymuş olan Tartüf, ilk zamanlar Dorina’yı da durduracak kozlar yaratıyor. Ancak, “zincirinden başka kaybedecek hiçbir şeyi yok” işçi Dorina’nın. Sonunda Tartüf’ü tuzağa düşürerek aileyi kurtarmanın yolunu buluyor. Son sözünü haykırıyor sahnenin ortasında: Biz işçiler oldukça bu mücadele sürecek…
Su Gösteri Sanatları Sahnesi:
Adres: Gureba Hüseyin Ağa Mahallesi Vezir Çeşmesi Sokak No:3 Aksaray (212) 621 45 53
(Kaynak: soL)
***
Ayrıca bakınız:
"TÖS salonunun adı Fakir Baykurt olmalı!"
"28.000 YTL'lik çanakçı Mask-Kara'dan Tartüf"