18 Eylül 2008 Perşembe

Tudora Arnaut (Тудора Арнаут) yazdı...

Tudora Arnaut (Тудора Арнаут), Türkçe yazmasına karşın, bu dile egemen biri değil. Anadili Türkçe olmayan birinin, bu durumda olmasını anlayabiliyoruz. En sorunlu tiyatro oyunlarından biri olan "Çığ"a güzelleme yapan Arnaut'un, dilimize sonradan entegre olması nedeniyle, yanlış değerlendirme yaptığı kanısındayız. Arnaut, Tuncer Cücenoğlu (Тунджер Джудженоглу) tarafından yazılan "Çığ" (Лавина) oyunu için güzelleme yaparken, hiç olmazsa Coşkun Büktel'in kaleme aldığı "'ÇIĞ' ASLINDA NEDİR, NEYİ SARSIYOR?" yazısını okuyabilseydi!...

Arnaut'un yüzeysel klişelerden ibaret, verimsiz yazısını Tiyatro Dünyası sitesinden aktarıyoruz:


Tuncer Cücenoğlu’nun Birkaç Eserini İnceleme Esnasındaki Düşüncelerim...


Doç. Dr. Tudora Arnaut
18 Eylül 2008


Her insanın yaşamında şanslı günler/durumlar ve olaylar olur. Bu şanslar sayesinde hayatına daha yeni bir bakış ya da bakış kapına daha parlak bir pencere ekleniyordur. İşte böyle bir şanslı gün de benim için doğmuştu geçmişte. İnternet gazetelerinde benim yazılarımı okuyan Tuncer Cücenoğlu bir gün bana yazdı ve onun eserleri ve kendisiyle dostluğum böyle başladı. Onun oyunlarını ilk önce Türkçe sonra da Rusça okudum. Ana dilini bu denli iyi kullanan yazarın kalemine hayran kalmamak elde değil. Ayrıca oyunları, Rus diline de çok ustaca çevrilmişti ve Türkçe kadar akıcı ve edebi niteliğini korumaktaydı. Onun eserlerini okudukça şu cümleyi kurmak yerinde olur:

"Türk çağdaş oyun yazarlarının başında gelen Cücenoğlu’nun kalemi dünya tiyatrosunda bir devrim yarattı."

Bu devrim kanımca şöyle açıklanabilir:

"Toplumlar arasındaki yaşanan, benzer dönemlerin getirdiği sıkıntı ve insanların bu sıkıntıyı atarak devrim yaratmaları için, çığın düşmesini beklemeleri yerine buna karşı çıkmaları, haykırmalarıdır!"

Asya’dan Avrupa’ya, Yakın Doğu’dan Uzak Doğu’ya, Afrika’dan Amerika’ya kadar uzanan coğrafyadaki insanlar; susma ve kendini aşamama acısısıyla yaşıyor. Düzensiz, baskıcı yapılanmalar oluşturan politikalar, toplumları ikiye bölmekte, bir kısmı törelere, eski yasalara uyup sesini çıkarmamakta, baş eğmekte, diğerleri ise (yani genç, çağdaş, geleceğe gönül ve bilim kapısını açmış olan kuşaklar) susmaktan bıktığını haykırmakta ve tıpkı Cücenoğlu’nun “Çığ” oyununda olduğu gibi her şeyi, hatta ölümü bile göze alarak baş kaldırıyı seçmekte.

Cücenoğlu’nun oyunlarındaki temalara göz atacak olursak, insanların korkuları, fitne, jurnalcılık, kadının en uç noktada sömürülmesi, aşkın her olumsuz koşulda bile gerçekleşebileceği realitesi, militarizmin anlamsızlığı, insan hakları ihlallerinin çıkmazı, sevginin her engeli aşacağı gerçeği, en baskıcı düzenlerde bile insanların konuşmanın yolunu bulabileceği, barışın ancak daha yaşanılır bir dünya düzeniyle sağlanabileceği gibi tüm insanlığı ilgilendiren konuların yer aldığı görülür. Bunlar ne yazık ki her devirde ve her ülkede yaşananlardandır. Yazarın “Kadıncıklar”, “Çıkmaz Sokak”, “Dosya”, “Şapka”, “Matruşka”, “Ziyaretçi”, “Neyzen”, “Sabahattin Ali’yi Kim Öldürdü?”, “Kızılırmak”, “Che Guevara”, “Çığ” ve benzeri birçok oyunu da bunun bir göstergesidir.

Yazarın oyunları bir tek devlete ve halka ait oyunlarla sınırlı değildir. O sanki, tüm dünyamızı bir bakışla inceliyor ve evrensel konuları dile getiriyor hep. Bu nedenle de Cücenoğlu, evrensel bir oyun yazarıdır ve tüm Dünyada hak ettiği değeri bulmaktadır!

Son oyununu okuduğumda ise gözlerimden akan yaşlara engel olamadım. Bu yaşlar üzüntü yaşları değildi, hayır, bunlar gurur yaşlarıydı! Tüm dünyanın en başarılı liderlerinin en başında gelen Mustafa Kemal Atatürk’ün yaşamından ilginç anları ele alan “Mustafa’m Kemal’im” adlı oyunu, adeta Türk milletinin gurur zirvesidir! Satırların akıcılığı ve edebi zenginliği yapıtı daha da yükseltiyor okurun gözünde. Diyaloglar sanki ulu önderi canlandırıyor herkesin karşısında. Bir an kendin onunla konuşuyormuş gibi oluyorsun. Diyalogların ustaca kurulması ve gerçekçi malzeme üzerinde işlenmesi, oyunu daha da gerçekçi kılıyor ve okuru olay örgüsüne sürüklüyor. Burada verilen mesaj da çok önemli. Çünkü Mustafa Kemal diğer kahraman yapılmaya çalışılan liderlerle kesinlikle kıyaslanamaz. Bu gerçek bir liderdir ve hiç kimse ona çamur atamaz ve de kirletemez! Onun yaptığı devrimler dünyada eşi benzeri olmayan devrimlerdir. Ancak O, aynı zamanda bir insandır, etten kemikten. İlginç ve ustalık işte buradadır kanımca. Cücenoğlu’nun başarısı da böyle bir önderi teatral bir anlatımla dünyaya göstermesinde yatıyor. Tuncer Cücenoğlu dünya tiyatro literatürüne şunu yazdı böylece "Mustafa Kemal Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu ve ölümsüz lideridir, öldüğünü bilsek bile!”

Oyun bir liderin yaptıklarını sıralarken onun kurduğu Cumhuriyeti ve günümüzdeki gidişatı ile bu yoldan sapmaya çalışılan durumu da irdeliyor ve insanların beyninde birçok soru yaratıyor “Gerçekten bu yoldan saparsak bizi ne bekliyor? Bu ülkeyi yönetenlerin pusulası doğru mu? Ben bir Türk genci olarak bu pusula ile mi gitmeliyim yoksa önderimin pusulasını mı örnek almalıyım kendime?”

Ancak bunun yanıtını da kendisi veriyor. Çünkü Tuncer Cücenoğlu’nun bu oyunu Mustafa Kemal’in pusulasının ne kadar doğru olduğunu gösteren kanıtlarla doludur.

Gerçek bir Türk, gerçek bir insan, adını Türk edebiyatına altın harflerle yazdırmış olan Tuncer Cücenoğlu’nu tüm yüreğimle ve aklımla kutluyor ve yeni yapıtlarını bekliyorum.

İyi ki tanıdım sizi, iyi ki varsınız değerli dost!

Doç.Dr.Tudora Arnaut
Taras Şevçenko Kiev Milli Üniversitesi
Türkoloji Bölümü Öğretim Üyesi

(Kaynak: Tiyatro Dünyası)