13 Eylül 2008 Cumartesi

Genç tiyatrocular, Antalya'yı tiyatralize ediyor...

Gençleri, gençliklerini yaşamadan ihtiyar insan kılığına sokan burjuvazi, özellikle açıklanmış yada açıklanmamış darbelerle, onları iyice Oblomovlaştırmak istiyor. Top ve popla ehlileştiremediklerini de jopla tutsak almak isteyen kapitalistler, emellerine tam anlamıyla ulaşamayınca, birbirini yemeğe başlıyorlar. Erdoğan - Doğan yapay çelişkisi bunun bir göstergesi. Kırk katırdan yada kırk satırdan yana olmayan, olmak istemeyen gençler de yönlerini ileriye dönüyorlar. Umarız, Antalya Tiyatro Festivali, yüzlerini ileriye, güneşe, denize dönen insanların egemenliğinde yürür. Gençlerin sitemize yolladığı aşağıdaki e-postayı, bu niyetimizle okurlarımızın dikkatine sunuyoruz:


Tiyatrolar Sonbaharda Antalya’da Buluşuyor


Hey Antalyalı!

Biz bu yaz İzmir’in Güzelbahçe’sinde seni düşündük.

Ülkemizin dört bir yanından topluluklar bir araya gelmiştik.

Buluştuğumuz için sevinçli, ülkemizi sevdiğimiz için dertliydik.

Herkesin ilinden bir torba derdi vardı.

Sanatçıyız ya. Dertleniyoruz ülkemiz için, insanımız için…

Ya televizyonda her gün gördüğünüz medya maymunları gibi vur patlasın çal oynasın diyeceğiz.

Ya da gerçek sanatçılar gibi bakacağız çevremize, yanımıza yöremize ve diyeceğiz ki “insanımızın hali nice?”…

Bunu demekle de kalmayacağız yazıp çizeceğiz. Çıkıp sahneye bir güzel oynayacağız.

Bunu niye yapacağız? Herkes izlesin ve demesin ki bu dert sade benim başımda var. Herkes aynı derdin farkına varırsa belki kolları sıvar dertlere çare bulmaya yollara düşer.

Seçerken seçim meydanında iki yalana, bir pilava tav olmaz. “Ben bu oyu atacağım ama yarın benim başıma neler gelecek? Çoluğum çocuğum nasıl yaşayacak” diye düşünür..

Mesela kanserden kırılıyoruz. Amerika’da günde 1500 kişi kanserden ölüyor. Bizim ülkede son 10 yılda ölen sayısı tam 1 milyon kişi.

Şimdi yok mu bir aklı başında sorsun dünyaya bize; Ey insanoğlu neden böyle kırılıyorsun kanserden? Seni kimler kanser ediyor? Sen niye seni kanser edenleri alkışlamaya, seçmeye devam ediyorsun. Sen bu kadar mı canından vaz geçtin? diye…

Şimdi biz sanatçıysak medya maymunu değilsek alıp elimize kalemi yazıp çizmemiz gerekiyor.

İnsanımızı kimler neden kanser ediyor. İşsiz bırakıyor. Bu ülkede 25 yıldır neden oluk oluk kan akıyor? Bütün bu sorulara yanıt aramalı sanatçı. Bir de alıp sizin önünüze getirmeli ki hep birlikte çare arayalım dertlere.

Şimdi sevgili Antalyalı! Uzaktan kumandayı bırak bir kenara. Kalk televizyonun karşısından…

Patronlarla siyasiler arasındaki kayıkçı kavgasını da bir yana bırak. Onlar dövüşür sevişir ama sonunda kazığı yiyen biz oluruz.

Onun için diyoruz ki kalk gel sahnemize. Bir güzel konuşalım. Ne olup ne bitiyor dünyamızda. Güzel bir dünyaya hangi yoldan gidilir diye konuşalım, söyleşelim. Oyunlar oynayalım.

Sonbaharda Antalya’ya tiyatrolar geliyor.

Oyunlar oynayacaklar.

Sanat sohbetleri yapacaklar.

Eğer elinde uzaktan kumanda, koltuğunda golü kim atacak diye ekranın karşısında saf saf oturursan golü sen yersin ona göre.

Biz ise perdeleri açacağız, gerçekleri saçacağız. I. ANTALYA TİYATRO FESTİVALİ 24 - 26 EKİM 2008 de “Biz buluşması gecikmiş aşıklarız” sloganıyla perdelerini açıyor.

Amacımız ve hedefimiz şudur:

Antalya’nın bütün güzel insanlarını buluşturacağız sahnelerin etrafında…