17 Eylül 2008 Çarşamba

"Defolun" dedi

Mustafa Kemal Üniversitesi Tiyatro Grubu'ndan Ali Gezgin, Masatçı'ya karşı Koçak'ı destekliyor...

Yorumsuz aktarıyoruz:


Merhaba ben Ali GEZGİN.

Ben de "2. Tiyatro Buluşması"na Mustafa Kemal Üniversitesi grubuyla katıldım. Ben de orada olan bir tiyatrosever olarak Alpdoğan Esenoğlu arkadaşımızın yazdıklarına cevap vermek istiyorum.

"Sayın Vecdi KOÇAK buluşmaya katıldığı günden itibaren her şikayeti sudan, çadırdan, ayakyolundan, güneşten, sıcaktan, yemekten ve tuvaletten olmuştur. Sevgili Koçak Hocam buluşmanın daha 1. gün değerlendirme toplantısında bu şikayetlerini gayet kibarca dile getirmiş, kendisine de aynı nezaket çerçevesinde İzmir genelinde suların kesik olduğu, buna rağmen belediye ile yapılan görüşmeler neticesinde tankerle günde üç defa su getirildiği cevabı verilmiştir. Hatta çevre işletmelerle görüşüldüğü, deposu olan işletmelerin duşlarını ve ayakyollarını buluşmadaki herkese açtıkları da Vecdi Hocam'a, sabah herkese duyurulmasına rağmen tekrar hatırlatılmıştır. Bütün bu yanıtlara Vecdi Hocam'ın söylediği söz, 'Daha teatral bir su olamaz mıydı?' olmuştur."

Buradan başlayayım: Bu şikayetlerin aynısını dile getiren başka insanlar da vardı. Ben de çoğuna kulak misafiri oldum; bundan çok rahatsızlardı ama akşamki toplantılarda hiçbiri dile getirmiyordu. Benim önümde: "Hocam siz akşam konuşun eksik kalan yanları biz ekleyelim biz de söyleyelim şikayetlerimizi" diyorlardı. Ama demek ki içlerinde en mert ve açık sözlü olan Vejdi KOÇAK’mış. Bence asıl sorgulanması ve korkulması gerekenler o kişilerdir. Benim inandığım güzel bir söz var: "İki yüzlü dostum olacağına, delikanlı düşmanım olsun." Tiyatral su olayına gelince; sayın KOÇAK bu cümleyi kurduğu zaman esprili bir tavırla söyledi ve etraftaki herkes güldü. Burada sorun ne? Benim fark edemediğim bir şey mi var acaba?

"Vecdi Hocam'ın ikinci gün sabah başlayan şikayetleri, akşama kadar devam etmiş hatta açıkhava tiyatrosunda da su olmadığını görünce bizzat bana, 'Böyle iş olmaz, böyle organizasyon olmaz, böyle tiyatro olmaz. Şuna bak su bile yok. Sizi ben Hatay'da bir ağırlıyım da siz görün nasıl olurmuş buluşma.' olmuştur."

Açıkhava Tiyatrosu'nda ben de lavabolar bölümündeydim; hatta Vejdi Bey'in eşi ve benim bir bayan arkadaşım da vardı. Vejdi Bey bu şikayetleri yaptı; evet duydum. Alpdoğan haklısın; hocam İzmir'de su yokmuş dedi. "Sizi ben Hatay'da bir ağırlayayım da siz görün nasıl olurmuş buluşma." dediği zaman Alpdoğan arkadaşımızın; "Çağırın görelim hocam" dediğini de duydum.

"Hatta sevgili Vecdi Hocamın ikinci gün 'Tiyatroların Yerel Yönetimlerle Olan İlişkisi' adlı söyleşide en dikkatimi çeken konuşması 'AK' Parti'nin karanlık yüzüne ve kısıtlamalarına rağmen onlarla çalışmaya devam ettiklerini, çünkü en büyük desteği onlardan gördüğünü söylemesi olmuştur."

Alpdoğan arkadaşım burada durum aynen öyle zamanın CHP’si Şehir Tiyatrosu'nun eşyalarını sokağa atmış ve tiyatroyu kapatmaya çalışmıştır. Zamanın CHP’si başka bir partinin işe aldığı tiyatro emekçisi arkadaşlarımızı işten atmıştır. O karanlık zihniyet dediğin AKP onların başaramadığı tasarıyı meclisten onaylamıştır. Ben bir birey olarak bakıyorum bize yakın illerdeki duruma; Adana Büyük Şehir Tiyatrosu, Seyhan Belediye Tiyatrosu AKP yönetimli; Tarsus Belediye Şehir tiyatrosu MHP yönetimli bir yerdir; ama hepsinin bütçesi ve kadrosu vardır. Yani anlatmak istediğim şudur; yerel yönetimde parti değil, başta olan başkan etkendir. Eğer başkan sanata yakın ve halkın sanata ihtiyacı olduğunu bilen biriyse, parti adı önemli değildir. Evet Alpdoğan kardeşim, sayın KOÇAK kendi bölgesinde olan olayı savundu; ben de bunun canlı şahidiyim. Adam yalan mı söylesin; burada durum bu, inanmazsan araştırabilirsin…

Diğer söylemlerini kopyalamayacağım bile direkt cevaplayacağım: Vejdi KOÇAK saldırgan bir üslupla konuşmaya başlamadı. Evet yine su ve duş sorunundan bahsetti; hatta Adem ATAR’ın HUZUR OPERASYONU adlı oyununda geçen ‘’sıçma özgürlüğümü istiyorum’’ cümlesini kullandı ve yarın ayrılacağını söyledi. Daha sonra sayın Masatçı sinirinden olsa gerek "defolun gidin ya kimseyi zorla tutmuyorum" dedi. Hatta Vejdi KOÇAK emekçi ve özverili bir tiyatrocu olduğunu söylediğinde: "Yalancısınız, omuriliksizsiniz. Bir insan ancak bu kadar omuriliksiz olabilir." cümlesini kullandı sayın Masatçı. Daha sonra gerginlik azaldığında ve sayın Masatçı sakinleştiğinde: "Biz kimseyi kovamayız. Gitmek istiyorsanız şimdi de gidebilirsiniz. Kalmak istiyorsanız da size kimse 'buradan gidin' diyemez. Buluşmanın bitimine dek bizlerle kalabilirsiniz. Bu sizin kendi tercihiniz." dedi. Evet bu cümlelerin aynısı o ortamda söylendi. Hatta Alpdoğan arkadaşımız bizim topluluğumuzun yanında oturuyordu; bütün bu cümleleri duymuşken, bazı cümleleri nasıl duymamış ve nasıl işitmemiştir? Hatta bir ara biz grup olarak ayaklandık ve o toplantıyı terk ediyorduk. Bizi Azerbaycan’dan ve Mardin'den iki sanat ve insan dostu olan arkadaşlarımız durdurdu. Gitmeyin sakin olun dediler; biz de bu konuşmaların hoş olmadığını, ne olursa olsun ev sahibinin daha nazik ve daha sakin olması gerektiğini söyledik onlar da halısın ama giderek bişey çözülmez oturun dediler. Hatta Mardin Kızıltepe grubundan biri sayın Masatçı’ya: "Devrimci bir yapıda olduğunuzu hatta, sokak tiyatrosu yaptığınızı söylüyorsunuz; peki sizce bu faşizan tavırla hareket etmeniz doğrumu?"diye sordu. Bunun üzerine faşizan bir tavır içinde asla olamayacağını, ama arkadaşımızın haklı olduğunu, sinirlendiği için böyle davrandığını söyledi sayın Masatçı. Alpdoğan arkadaşım bunları da duymadın mı? Neden sadece duymak ve görmek istediklerini anlatıyorsun? Neden objektif olmuyorsun? Bazı arkadaşlarımızın bu konuşmalardan bıktığını ve tiyatro yapmak istediklerini, tiyatroyu öğrenmek istediklerini belirttiğini söylemiyorsun? Ben tiyatro buluşmasında bulunduğum süre içerisinde ne sayın Masatçı'ya, ne de diğer hocalarıma veya orada bulunan arkadaşlarıma terbiyesizlik yapmamış, yanlış bir cümle kurmamışımdır. Buluşmaya veda edeceğimiz günün akşamı durum değerlendirmesinde, topluluk adına konuşmuş ve teşekkür etmiştim. Sayın hocamız Mehmet ESATOĞLU ile tiyatro üzerine konuşup ondan fikir almışızdır. Ve gerçekten orada güzel dostluklar edindim ve hala birçoğuyla görüşüyorum. Şimdi sayın Masatçı, diğer hocalarım ve arkadaşlarımdan özür diliyorum; belki bazılarına göre terbiyesizlik etmiş olabilirim. Ama kusura bakmasınlar; ben doğrudan yanayım, orada ne yaşanmışsa onu yazdım. Ben ne "sandalyeden alçak ne de çukurum" ben bugüne kadar hep başım dik ve anlım açık yaşadım; öyle yaşamaya da devam edeceğim. Tüm tiyatro emekçilerine ve tiyatro severlere saygılarımı sunuyorum.

. . . RAĞMEN TİYATRO

***

Ayrıca bakınız: “2. Türkiye Tiyatro Buluşması”nın ardından…/1