Cumhuriyet gazetesini satın almamı gerektiren somut nedenlerim kalmadı. O denli sığ sularda yüzüyor ki Cumhuriyet, okura birşey verdiği konusunda kuşkuluyum. Otuz yıldır, handiyse her gün satın aldığım Cumhuriyet'i, birkaç yıldır, haftada ikiye indirdim. Genellikle pazar günleri almakla birlikte, mutlaka perşembeleri alıyorum. Bunun tek bir nedeni var: Ahmet Cemal...
Okurla yazar arasına giren o denli yarı aydın ruhban sınıfı var ki ülkemizde, Ahmet Cemal'in, Oğuz Atay'dan yaptığı "ruhban sınıfıyla ilgili" alıntıları dikkatinize sunma gereksinimi duydum... (HB):
Düşündürülmeyen Gençliğe Mektuplar (5): Oğuz Atay'dan...
Ahmet Cemal
14 Ağustos 2008
(...)
Bir zamanlar Oğuz Atay diye bir yazar vardı bu toplumda. Düşünmeyi, sürekli sorgulamayı seçmiş ender kişilerdendi. Bundan otuz yıl önce, kırk üç yaşında öldü. Tıbbi olarak beyin tümöründen. Gerçekte ise düşünmeyi çoktan rafa kaldırmış bir toplumdan ve özellikle o toplumun karanlık aydınlarından kaynaklanma bir tür toplumsal kanserden. Ölümünden iki yıl kadar önce, Asmalımescit'te bana ilk defa şalgam suyu eşliğinde rakıyı tattırırken: "Bir gün yazdıklarımı anlayacaklar herhalde..." demişti. Pek umudu yoktu.
Peki neydi yazdıkları? Bakın mesela şöyle demişti: "...Türk romanının sorunu kişiliktir. İnsanımızın kişilik kazanma savaşının önemini henüz kavrayamamış olmasıdır. Kendisiyle hesaplaşma diye bir kavramın varlığından habersiz oluşundandır. Bunun için romanımız düzmecedir. Diyalektik gibi gerçekten büyük kavramların gerisine sığınan cüceler ordusu oluşundandır... Halka büyük doğrular adına yalan söylemekten kurtulamamaktır sorunlardan biri. Ve en önemlisi ne kendini, ne gerçeği sezememektir. Sezgisizliktir. Duyarsızlıktır. Kültür kopukluğudur..." ("Günlük", 1976)
Atay, uyarılarını neden kaleme aldığının gerekçesini de vermişti: "Kişilik kazanmamış bir yarı aydınlar ortamında, kimsenin kendi edinimleriyle hesaplaşmaya niyeti yoktur... Herkes kendinden o kadar memnundur ki, bütün endişesi esnaflığı nasıl sürdürebileceğidir... Esnaf için bu sözlerin sarsıcı bir etkisi olacağını sanmıyorum. Ancak henüz çetelerin şartlamadığı gençler varsa, yaşı ne olursa olsun, kafası yüreği genç kalmış olanlar varsa, belki bu sorunlar üzerinde düşünür diye umuyorum. Belki henüz gerçekleri okuyarak, düşünerek kendi bilinci ile sezecek insanlar vardır bu ülkede. Belki.. kitabı karşısına alıp, araya hiç bezirgan sokmadan, kitapla tek başına hesaplaşacak insanlar vardır. Sahte eleştirmenlerin koltuk değneklerine dayanarak yürüyenlerin, edebiyat reklam ajanslarının gürültüsüne kapılarak şartlananların dışında kalanların varlığına inanmak istediğim için yazıyorum bunları..." ("Günlük", 1976)
Evet, sevgili düşündürülmeyen gençler; ya siz kimlerdensiniz? 'Kim' olmak istiyorsunuz?
Haftaya görüşmek üzere...
(Kaynak: Cumhuriyet gazetesi)