14 Ağustos 2008 Perşembe

Coşkun Büktel
13 Ağustos 2008


GÜNCELLEME
14 Ağustos 2008

OYÇED, KIZAMIK ÇIKARDI

OYÇED bir meslek örgütü olarak yetersizliğini ve kalitesizliğini yalnızca ahlaksal defolarla değil, mesleksel defolarla da, iki kere iki dört gibi somut biçimde kanıtlıyor:

Güya bir "yazar" örgütü olan OYÇED yalnızca en vahim iftirayı bile umursamamakla kalmıyor, en vahim oranda imla yanlışlarını dahi umursamıyor

OYÇED'in, aşağıda verdiğimiz haberle ilgili tiyatronline.com'da yayınladığı basın bildirisini, Hilmi Bulunmaz, kendi sitesinde de yayınlamış. Ama yayınlarken, farklı bir uygulama yapmış: Güya bir yazar örgütü olan OYÇED'in o kısacık bildirisinde yer alan imla yanlışlarını, kırmızı harflerle belirgin kılmış.

Güya bir yazar örgütü olan OYÇED'in bildirisinde o kadar çok imla yanlışı var ki, bildiri metninde kırmızı kırmızı lekeler yaratan bu yanlışlara şöyle karşıdan baktığınızda, bir an için OYÇED metninin kızamık çıkardığını sanabiliyorsunuz.

İşte Bulunmaz'ın hazırladığı "kızamıklı" OYÇED bildirisi:


Yazar , Yönetmen Nazif USLU, İBŞBT Repertuar Kurul Üyeliğine Atandı...

ıÜüYönetim Kurulu üyemiz Nazif Uslu, teklifimiz üzerine, Ağustos 2008'de İstanbul Büyükşehir Belediyesi Başkanlığınca OYÇED temsilcisi olarak Repertuar Kurulu üyeliğine atandı.

Bilindiği gibi, derneğimiz bütün ödenekli sahnelerimizin repertuar kurullarında temsilci bulundurmak için çalışmalarını sürdürmekte ve bunu oyun yazarları ve çevirmenlerinin haklarını koruma misyonumuzun bir parçası olarak görmektedir.

OYÇED (Oyun yazarları ve Çevirmenleri Derneği) Yönetim kurul üyesi olan Uslu, Ülkemizin tek yazar örgütünü temsilen istanbul şehir tiyatroları repertuar kurul üyeliğine seçilmiş oldu.

İstanbul Üniversitesi Edebiyat fakültesi Felsefe Bölümü Mezunu olan Nazif USLU yazarlığın yanı sıra Yönetmen ve oyunculukta yapmaktadır.

1963 İstanbul doğumlu olan USLU, Tiyatronun dışında bir çok sinema filmi ve dizilerde rol aldı.

Sivil toplum ve mesleki örgütlerde çalışmalar yürüten Nazif USLU Özerk Sanat Konseyi Danışma kurul Üyeliği de yapmaktadır.


Ahlak kaygısı bulunmayan, imla kaygısı bulunmayan güya yazar örgütü OYÇED'in, bir tek kaygısı var: Halkın vergileriyle yaratılmış devlet olanaklarının başına, asla hak etmemiş OYÇED üyelerini geçirmek, böylelikle suyun başını tutmak, suyu kendine doğru hortumlamak...

Yukarıdaki kadar kızamıklı (özürlü) bir bildiriye imza atabilen OYÇED'i, ancak Orhan Alkaya kadar "kızamıklı" (özürlü) bir genel sanat yönetmeni ciddiye alabilir ve vasatların dayanışması (ittifakı) adına, OYÇED'i yazar örgütü sayabilirdi.

Sevgili halkımız parti diye AKP'yi ciddiye alıyor; AKP, kültür bakanı diye Ertuğrul Günay'ı ciddiye alıyor; Günay, tiyatrocu diye Orhan Alkaya'nın ciddiye alınmasına ses çıkarmıyor; Alkaya da yazar örgütü diye OYÇED'i ve yazar diye Nazif Uslu'yu ciddiye alıyor. Anlayacağınız, balık en baştan kokuyor.

Balığın nasıl koktuğunu iki kere iki dört gibi somut biçimde belgeleyenlere ise herkes fena halde kızıyor. Ve sırf yalnız ve desteksiz kaldığı için, belgelenmiş somut hakikati hiç kimse ciddiye almıyor. Herkes hakikati aforoz ediyor.

Kısacası, sanatın tüm alanlarındaki tüm aktörler, "başlarına gelenlere ve geleceklere" layık olduklarını kanıtlamak için, ne gerekirse onu yapıyor.


İftira yandaşları ittifakı

İftiracı Özdemir Nutku'yu önce başkan sonra "onur"(?) kurulu üyesi seçmiş OYÇED'de yönetim kurulu üyesi olmaktan zerre kadar utanmayan Nazif Uslu; Muhsin Ertuğrul sahnesinin yıkımını gerçekleştirmek üzere İBŞT'nin genel sanat yönetmenliği koltuğuna oturtulmuş olmaktan zerre kadar utanmayan Orhan Alkaya yönetimince, İBŞT Repertuar Kurulu üyeliğine getirildi.

Coşkun Büktel'in kitaplarını ve yazılarını izleyenler çoktan beri biliyor ki: Devlet, her alanda olduğu gibi, tiyatro alanında da üretim araçlarını (salonları, kadroları, yetki ve ödenekleri) liyakatli olanlara değil, itaatli olanlara emanet ediyor. Ve biliniyor ki, devletin bu lütfuna mazhar olmanın utanç verici ön şartlarını ancak utanma yeteneği olmayan vasat faniler kabul edebiliyor. Devlet bu vasat fanileri (adı sanatçıya çıkmış olduğu halde, gerçekte hiçbir sanatsal özelliği ve yeterliği bulunmayan, sanatsal üretimi en küçük bir yaratıcılıktan yoksun olan) kıtipiyozlar arasından özenle seçip, halkın vergileriyle onları (yalnızca o "kıtipiyozları") besliyor. O nedenle, devletin burnunu soktuğu her alanda olduğu gibi, seçimler ve tercihler halkın yararına değil, halkın ve ülkenin zararına işliyor. (Örneğin, bakınız: Büktel, "Bu Engizitörler Tarafından Elenmiş Olmaktan Gurur Duyuyorum" ve "Ölüleri Gömün skandalı").

Muhsin Ertuğrul sahnesinin yıkılıp yerine on bir katlı bir kongre merkezi kondurulmak üzere özel teşebbüse devredilmesi için İBŞT'nin başına getirilen Orhan Alkaya, repertuar kurulu üyeliğine bir OYÇED üyesinin (yani Özdemir Nutku'yla onur duyabilen bir derneğin üyesinin) getirilmesine olur vermekle; Özdemir Nutku iftirasına da olur vermiş oluyor! "Büktel'e iftira etmekte sakınca yoktur" demiş oluyor. Orhan Alkaya, Nazif Uslu ve onlar gibi Özdemir Nutku iftirasını (iftirada sakınca bulmayarak)destekleyen herkes, topluma şu mesajı vermiş oluyor:

Sanat başka, hayat başka!.. Sanat yaparken, örneğin şiir yazar ya da oyun yönetirken iftiranın kötü bir şey olduğunu vazediyor, okurları ya da seyircileri iftira gibi kötülüklerden arındırmak iddiasında bulunuyor olabiliriz; ama hayatın gerçekleriyle karşılaştığımızda o "saf" okurlara ve "saf" seyircilere verdiğimiz talkınları kendimize uygulayacak (yani o talkınları aşırı ciddiye alacak) değiliz herhalde... Çünkü hayatın gerçekleri ve gerekleriyle, sanatın gerçekleri ve gerekleri aynı değil... Hayatın gerçekleri, eğer Özdemir Nutku'nun iftiracı ve Coşkun Büktel'in iftira mağduru olduğunu kanıtlıyorsa, biz bu durumda, sırf sanat yaparken iftira gibi her türlü kötülüğe karşı çıkıyoruz diye ve sırf Özdemir Nutku iftiracı diye, Özdemir Nutku'ya karşı çıkıp da, herkesi ve bizi eleştiren Coşkun Büktel'in değirmenine su taşıyacak kadar enayi değiliz. Evet, "saf" okurlara ve "saf" seyircilere, iftiraya kayıtsız şartsız karşı olmayı vazediyor olabiliriz, ama bizler ne de olsa "saf" okur ya da "saf" seyirci değil, hayatın gerçeklerine göre politika belirleyebilen olgun ve "esnek" bireyleriz. Biz, sanat yaparken ne dersek diyelim, aslında biliyoruz ki: Sanat başka, hayat başka!..

Sanatı yalandan ibaret, ahlaksal ilkeleri ise don lastiği kadar esnek olan, devlet destekli kıtipiyozlar sanatın tüm kalelerini ve Ertuğrul Günay'ın Kültür Bakanlığı'nı ele geçirmiş ve sanatı da hayatı kadar gerçek olan Büktel'i her alanda sansür ve aforoz etmiş olsalar da (Bakınız: Büktel, "Bu Engizitörler Tarafından Elenmiş Olmaktan Gurur Duyuyorum" ve "Ölüleri Gömün skandalı") biz, gerçek sanatın bir dilim ekmek kadar somut ve gerçek olduğunu; iftira yanlısı ahlaksızların (adı her ne kadar sanatçıya çıkmış olsa da) sanatçı olamayacağını, yalansız sanat yapamayacağını ve halkın yararına hiçbir tercihte bulunamayacağını, sitemizin ulaşabildiği yaygınlık ölçüsünde haykırmaya devam edecek; "tiyatro yapmak için ahlaklı olmaya gerek yoktur, ahlaksızlar da tiyatrocu olabilir, iftira yandaşları da halka yararlı olabilir" propagandasına asla onay vermeyecek; halka talkın verirken kendisi devletten salkım yutan iki yüzlü cingözleri daima teşhir edeceğiz.

Orhan Alkaya yönetiminin, iftiracı Özdemir Nutku'yla gurur duyan OYÇED üyesi Nazif Uslu'yu Repertuar Kurulu'na getirdiğine ilişkin haberi tiyatronline.com'da okuduk. Aşağıda, haberin sayfasına link veriyoruz:

Yazar , Yönetmen Nazif USLU, İBŞBT Repertuar Kurul Üyeliğine Atandı...

NOT: Konuyla ilgili Hilmi Bulunmaz yazısı için, aşağıdaki başlığı tıklayınız:

Orhan Alkaya'ya OYÇED'li yoldaş!...