27 Haziran 2008 Cuma

Coşkun Büktel virgül'de...

Coşkun Büktel denilince, akla ilk önce tiyatro sanatı geliyor. Yazınsal sanatların birçok alanında uğraş vermesine karşın, başta Theope ve Türk Tiyatrosundan İnsan Manzaraları kitaplarıyla tanınan Büktel, yazın dergilerine de konu oluyor. Geçen ay İngilizce baskısı da yapılan Fiyasko romanı için virgül'de yayımlanan değerlendirmeyi okurlarımızın dikkatine sunuyoruz:


Hızlı ve akıcı


Ömer Türkeş
Temmuz 2005


Coşkun Büktel'in, film senaryosu olarak hazırlayıp romana dönüştürdüğü Fiyasko, polisiyeden çok absürdün sınırlarını zorlayan, deli dolu, neşeli bir macera romanı. Daha ilk sayfalarında, çevirmen Mesut'un yanlış çevirileriyle sebebiyet verdiği skandal sahnelerinin komikliği, ikinci bölümde, "parası için evlendiği, kendinden çok yaşlı, seks düşkünü karısını öldürmeye kararlı Özdemir, onun dizginlerini sıkı tutan, uyanık ve kıskanç karısı Müyesser ve Özdemir'i ne yapıp edip Müyesser'in elinden almaya kararlı ama paradan da vazgeçmeyen metres Zehra" tiplerinin abartılmışlığı, hayal kırıklığı yaratmasın. Biraz sabredin. Kriminal dünyaya üçüncü bölümde, "Genelbank Cihangir şubesinin kahverengi üniformalı güvenlik görevlisi, bankanın kapısı önünde yaralı olarak yattığı yerden acı içinde doğrulup, kan dolu avucuyla kavradığı silahını, kaçmak üzere beyaz bir Renault'ya binmekte olan kar maskeli soygunculara doğru, iki el ateşledi. Kar maskeli soyguncuların üçü beyaz Renault'ya binmişti. Dördüncü kişi Muzaffer'di ve çetenin reisi olan Karanlık Cafer'in kardeşiydi. Muzaffer, Renault'ya tam binmek üzereyken (az önce vurdukları ve öldü sandıkları) güvenlik görevlisinin tabancasından çıkan kurşunlarla sırtından vurulunca, haykırarak yere düştü," cümleleriyle gireceğiz.

Sipsi ve Zekai, Kilis'ten kaçıp İstanbul'a ilk geldiklerinde neredeyse yalınayaklarmış. Dolapdere'de Cafer Ağbilerine rastlayana dek aylarca sürünmüş, İstanbul sokaklarında kapkaççılıkla geçinmeye çalışmışlar. Cafer Ağbiyle tanışıp onun himayesine girdikten sonra, adam sıfatına yazılmış, kravatlı, takım elbiseli, nezih gangsterler olmuşlar. Bu nedenle saygı ve itaatte kusur etmiyorlar.

Rastlantılar birbirini kovalıyor. Kardeşi için doktor arayan Cafer, telefonu yanlış çevirdiğinde, işin ciddiyetinden habersiz -ve kadersiz- Mesut tarafından işletilecek, Muzaffer de hayatını kaybedecektir. İntikam almak için şimdi Mesut'un peşindedir Cafer. Aynı sıralarda İstanbul'daki sinagog baskınlarından esinlenen Özdemir de, karısını öldürmek için bombalı bir saldırı planı yapmakta, terorist rolü için tesadüfen tanıştığı Mesut'u uygun bulmaktadır. Oysa yanlış telefonların adamı kırık kalpli çevirmen Mesut, nostomani hastalığından mustarip babasını son bir kez mutlu etmek için onun, vaktiyle küçük bir rol aldığı Tek Kollu Canavar filminin afişini arayan iyi kalpli Ayten'le tanışıp hayat trenini yeniden yakalamıştır. Ne yazık ki, Cafer'e de yakalanacaktır.

Coşkun Büktel Fiyasko'nun, birbirinden ilginç roman kişileriyle zenginleşen, kara romanları hatırlatan, ciddi bir üslupla yazılmış olsa, en sürükleyicilere taş çıkartacak kadar hızlı akan hikayesini, baştan sona renkli ve esprili bir dille anlatıyor. Trajik anları abartılı karakter çizimleriyle traji-komik, hatta komik bir hale getirmiş, yer yer durum komedisini de kullanmış. buna rağmen merak duygusunu tetikte tutmayı da başarıyor. Ancak yazarın bir söyleşisinde sözünü ettiği "gerçek"leri yakalayabilmek için, hayli uğraşmanız gerek. En çıplak "gerçek"le, şiddeti tasvir ederken kullandığı ifadeler sayesinde karşılaşıyoruz, ki bu ifadeler 2005'i romanda şiddetin yılı yapan roman külliyatıyla uyum içerisinde. Affınıza sığınarak örnekliyorum: "Karanlık Cafer, ne yapması gerektiğini tekrar hatırlamış gibi hakeretlerini yeniden hızlandırdı. Güvenlik görevlisinin kafasına bir kurşun sıktıktan sonra, kurbanın parçalanmış kafasından kaldırıma sıçrayan kanlı beyin ve kemik kırıntılarını intikam hazzıyla seyretmeye vakit ayırmaksızın arabaya koştu." Böylesine sevimli bir hikaye için sizce de çok sevimsiz değil mi?

(Kaynak: virgül, sayı: 86, sf. 75)