13 Nisan 2008 Pazar

soL'dan bir sayfa...

İnsanların, emperyalizmin iletişim ağı facebook bataklığına sürüklenmek istendiği bir süreçte, Özge Denizci gibi gençlerin yaşadığını bilmek, bize büyük sevinç veriyor. Fakir Baykurt adının silinip, sanal ilerici Münir Özkul adının tiyatro sanatının temeline yerleştirilmek istendiği bir süreçte, Özge Denizci'nin varlığını bilmek, bizi gönendiriyor. Yalan Makinesi, Sansür Makinesi, İftira Makinesi gibi robotların tiyatro sanatını kirlettiği bir zamanda, Özge Denizci adlı bir gencin, emeği savunan yazılar yazması yüreğimize su serpiyor. HB


Özge Denizci
24 Ağustos 2001
(7 yıl önce)


Datça, ölümünün ikinci yılında Can Yücel’i anıyor
Can Şenliği


Tüm Datçalılar Datça’nın dünyanın en güzel yerlerinden biri olduğu konusunda hemfikirdirler. “Allah sevdiği kulunu Datça’ya gönderir” sözü bir numaralı özdeyiştir Datça sınırları içinde. Baba tarafından Datçalı olmakla birlikte Datçalılık psikolojisine sahip olmayan biri olarak söyleyebilirim ki, bu düşüncenin “kargaya yavrusu şahin görünür” mantığının ötesinde bir nesnel temeli vardır. Datça yarımadası Akdeniz ve Ege’yi birleştiren o eşsiz coğrafyası ve denizden esen rüzgarları sayesinde sahip olduğu bol oksijenli, nemsiz havasının yanı sıra, insanı, yaşamı ve içkiyi seven dost canlısı sıcak insanlarıyla da günceldir.

Kanımca Can Yücel “mekanım Datça olsun” derken, en çok da insanlarından etkilenmiştir. Can Baba’nın “Şarabi Gerillalar” dediği Datça insanının dinle, imanla, parayla, pulla pek işi yoktur. Zannımca memleket sınırları içinde imama minareden türkü söyletebilmiş yegane topluluk Datçalılardır.

Datça iki yıl önce biricik hemşerisini, Can Yücel’i kaybetti. Öfkenin, coşkunun ama aynı zamanda sadeliğin şairiydi Can Yücel; öfkeli, coşkulu ve sade bir yaşam sürdü. Ömrünün son yıllarını Datça’da, öyle denize nazır bir villada değil, Eski Datça’da bir taş evde geçirdi. Datçalıların dostu, Can Babası’ydı. Son nefesine kadar inatçı, kavgacı ve çok keyifli bir adamdı. “Sanat tarafsızdır” diyenlere inat, tarafını şiir tadının ve estetiğinin zirvesine taşıdı. Shakspeare’e “Seni yalnız komak var, o koyuyor adama” dedirten bir adamdı Can Yücel, siz düşünün gerisini.

İki yıldır Datça-Knidos Kültür ve Sanat Etkinlikleri, Can Şenliği adıyla sürdürülüyor. Bu yıl da 17-20 Ağustos tarihleri arasında Can Yücel birçok etkinlik, söyleşi, dinleti, panel ve konserle anıldı Datça’da. Ağustos de-yince çoğumuzun aklına Can Yücel’in ölüm tarihi olan 13 Ağustos gelecektir, hayır, festival Can Yücel’in ölüm değil, doğum tarihine denk getiriliyor. 20 Ağustos Can Yücel’in doğum günü. Maksat, Can Baba, dostlarıyla her yıl yeniden doğsun Datça’da.

Genel Sanat Yönetmenliği’ni Vecdi Sayar’ın üstlendiği Can Şenliği, Datça Belediyesi ve Yücel ailesinin işbirliğiyle düzenleniyor. Bu memlekette Can Yücel gibi, egemenler tarafından kolay hazmedilemeyecek, hayatı boyunca düşündüklerini söylemekten hiç kaçmamış ve fikirlerinden asla geri basmamış bir şairin adıyla şenlik organize etmek, biraz güç bir iş. Organizasyonu üstlenenler bu güçlüğün altından kalkabilmişler mi, ileride değineceğiz, fakat Can Yücel isminin bir ayrım yarattığı doğru; Datça’da her tür gerici, sağcı unsur bu isme karşı çıkıyor, orada burada bilumum homurtu duyuyorsunuz, fakat Datça halkının büyük bir kısmı bu ismi sahipleniyor.


Can Şenliği 2001

Şenlik 17 Ağustos Cuma günü kaymakamlıktan ilçe meydanına yapılan açılış yürüyüşüyle başladı. Sonra cümbür cemaat İsa Çelik’in “Bilim, Sanat ve Kültür İnsanları” başlıklı fotoğraf serisi açıldı. Başta Can Yücel; Aziz Nesin’den Rıfat Ilgaz’a, Cahit Arf’tan Oğuz Atay’a, o güzelim insanların güzelim fotoğraflarından başımı bir kaldırdım ki, bir sürü şairin, yazarın arasında Erdal İnönü’nün kel kafası parlıyor. “Fesuphanallah” demeye kalmadı yanında Ufuk Uras’ı gördüm. Yavru ile katip misali birbirlerinden hiç ayrılmadan dolaşıyorlar.

Şenliğin ilk söyleşisi, bu iki “ünlü şahsiyet”in yanı sıra Talat Sait Halman’ın katılımıyla “Sanat, Bilim ve Politika” başlığında gerçekleşti. Panel yöneticisi Vecdi Sayar’ın “politikadan bahsetmeyelim” uyarısını İnönü ve Uras tebessümleriyle onaylamazlar mı, “aha” dedim Can Yücel dönecek şimdi mezarında.

CHP küskünlerinin zorla başlarına getirdikleri, politika sözcüğünün zihninde bir şeyler canlandırdığından şüpheli olduğum İnönü ile iflas etmiş bir siyasi projenin silik genel başkanı Uras yanyana gelince, söyleşinin en renkli siması, kaçınılmaz olarak Talat Sait Halman’dı. Halman gelecek yıl Can Şenliği’nde Can Yücel’in yanı sıra Nazım Hikmet’in de anılacağını dile getirip, Nazım’ın vatandaşlığı için toplanan 500 bin imzadan söz etti.

Ben sistemle asla barışmamış, şiirini “öfke şiiri” olarak tanımlamış Can Yücel’in anısını yaşatmak, Sivas’ta diri diri yakılan canlarımızın kanını ellerinden temizleyememiş İnönü’ye mi düştü diye düşüne durayım, söyleşinin sonunda Güler Yücel mikrofonu eline alıp “Can, Erdal’ın CHP’ye girdiğini duyunca ‘yazık olmuş’ demişti” dedi de içim rahat etti.

Etkinlikleri uzun uzun anlatsam yazı bitmez. Can Yücel’in yanı sıra Orhan Veli de anıldı bu yıl Can Şenliği’nde. Çok etkinlik vardı, çok insan vardı. Güzel insanlar vardı; Ahmet Telli vardı, Sunay Akın vardı, Genco Erkal vardı, Müşfik Kenter vardı. O küçük dağları ben yarattım havasıyla Rutkay Aziz de vardı, o rahatsız edici sululuğuyla Küçük İskender de vardı. Olsun. Can Şenliği İnönü’ye, Küçük İskender’e rağmen keyifliydi.

Büyük şehirlerde rastlamadığım bir şeye küçücük Datça’da tanık oldum; ilk gece ücretsiz Bilkent Senfoni Orkestrası konserinde koca amfitiyatro tıklım tıklım doldu, ilk kez CSO’da ya da Bilkent’in kendi salonunda olduğu gibi, hediye paketi gibi giyinmiş, boya küpüne batmış burjuvalar ya da burjuva özentileriyle değil, sıradan emekçi insanlarla klasik müzik konseri izledim. Şortla, terlikle Verdi, Bizet dinledik, çok keyifliydi.

Söyleşilerin köy meydanlarında, çınar diplerinde yapılması, tüm etkinlikler sırasında ücretsiz şarap dağıtılması, çoğu etkinliğin sonunda türkü söylenip zeybek oynanması, Güler Yücel’in Can Yücel’e dair anlattıkları, Can Evi’nin açılışı... Çok güzeldi. Düşündüm de bu ülke baştan sona değiştiğinde kimi katılımcıları elense bile öz itibariyle değişmeyecek nadir organizasyonlardandır Can Şenliği. İnsanla, şarapla, aşkla, çok yaşa Can Baba!..

(Kaynak: soL)