8 Şubat 2008 Cuma

Bir düşkünün hatıra defteri

Hilmi Bulunmaz
9 Şubat 2008


Önce Demirkanlı zırvalarından bir demet sunalım:

“Büktel'in SaçmalıklarıNeden bu linki sunuyorum? Sırça köşke çıkıp, elle tutulur –doğru veya yanlış- hiçbir şey üretememiş, kendi hayal dünyalarında önüne gelen herkese küfreden Coşkun Büktel ve onun kuyumcu arkadaşını, hiçbirimizin yapamadığı bir kararlılıkla gözler önüne seren Burak Caney’in çabalarına teşekkür için sunuyorum. Her ne kadar bugüne kadar kendisini fiziki olarak tanıma şansımız olmasa da, her ne kadar zaman zaman yaptığı yayıncılığa itirazlarımız olsa da, zaman içinde Büktel ve kuyumcu arkadaşının üslubundan sıyrıldığı için ve son saptamasını önemsediğimiz için, Büktel’in daha iyi tanınması ve kavranması için bu yazının okunmasını öneriyoruz. İki şey dikkatmizi çekti; kendilerine gelen maili okurlarından saklamaları -yani sansürlemeleri- ve Büktel'in oyunu sahnelensin umuduyla, Başbakan Erdoğan'ı bile "demokrat" tanımına ısrarla sokmaya çalışmaları, yani Büktel'in demokratlığının (!), muhalifliğinin (!) tanınması için. Ben kendi adıma sıkılmış ve ilgimi kesmiştim ama biri çıktı, eksik kaldığımız yeri tamamladı.

Coşkun Büktel yorumu için… tıklayınız.

(Kaynak: Demirkanlı, "Büktel'in Saçmalıkları"

***

Bazı insanlar, hatıra defteri tutarlar. Mustafa Demirkanlı da hatıra defteri tutuyor. Yaşamı estetize eden insanların toplumla buluşmasını engelleyip, yaşamı karartan kötücül insanlara katkıda bulunmak isteyen Demirkanlı, elindeki olanakları toplumsal düşkünlük oluşturmak için kullanıyor. Demirkanlı’nın tuttuğu hatıra defterinde düşkünlükler var!...

Demirkanlı, bir düşkün…

Tiyatro… Tiyatro… dergisi düşkünlerevi… Bu dergiye omuz verenler aciz insanlar. Bu dergiden medet umanlar; darülacezeye girmiş, elden ayaktan kesilmiş insanlar…

Dergi ve sitesini lağım olarak kullanan Demirkanlı, tiyatronun boka batması için yemin etmiş biri. Türkiye tiyatrosunun bok çukuruna düşmesi için tüm gücünü kullanan Demirkanlı, yetersiz kaldığı yerde, lağım sıçanı Burak Caney’den yararlanıyor…

Bok atmadığı, yalan söylemediği, kalleşlik yapmadığı zamanlar rahatsız olan Demirkanlı, yazdıklarıyla orta yerde duran Coşkun Büktel ve yaşadıklarıyla ödüncül davranmamış Hilmi Bulunmaz’a karşı, yoğun bir karalama içerisinde…

***

Şimdi, Demirkanlı’nın bok kokan paragrafını satır satır açımlayalım, değerlendirelim:

Demirkanlı - Neden bu linki sunuyorum?

Bulunmaz - Neden?...

Demirkanlı - Sırça köşke çıkıp, elle tutulur –doğru veya yanlış- hiçbir şey üretememiş, kendi hayal dünyalarında önüne gelen herkese küfreden Coşkun Büktel ve onun kuyumcu arkadaşını, hiçbirimizin yapamadığı bir kararlılıkla gözler önüne seren Burak Caney’in çabalarına teşekkür için sunuyorum.

Bulunmaz - Bir İngiliz atasözüyle başlayalım: “Sırça köşkte oturan, taş atmaktan çekinmelidir.” Sana ve senin temsil ettiğin lağım sıçanlarına, her zaman taş atabilecek yürekliliğe sahip olmamızın en büyük nedeni, taş atılmasından ürkebileceğimiz sırça köşke çıkmamamızdır. Dikkatini çekerim; çıkamamamız değil, çıkmamamız. Olanağımız bulunmasına karşın, sırça köşkte değil, halkın içinde yaşıyoruz. Gelelim Büktel’in “-doğru veya yanlış- hiçbir şey üreteme”diği konusuna; Theope, Shakespeare’siz Herifler, Eleştiren Oyunlar, Türk Tiyatrosundan İnsan Manzaraları, “Yönetmen Tiyatrosu”na Karşı, Fiyasko yapıtlarını kim üretti?...

Demirkanlı - Her ne kadar bugüne kadar kendisini fiziki olarak tanıma şansımız olmasa da, her ne kadar zaman zaman yaptığı yayıncılığa itirazlarımız olsa da, zaman içinde Büktel ve kuyumcu arkadaşının üslubundan sıyrıldığı için ve son saptamasını önemsediğimiz için, Büktel’in daha iyi tanınması ve kavranması için bu yazının okunmasını öneriyoruz.

Bulunmaz - Burak Caney’i fiziksel olarak tanımana gerek yok. Geç aynanın karşısına, ne görüyorsan Burak Caney odur. Sağ elinle (Caney’in eliyle) yazdığın yazıya, sol elinle (Demirkanlı eliyle) onay veren biri olarak, zaten ikiniz birsiniz. Ruh ikizisiniz…

Demirkanlı - İki şey dikkatmizi çekti; kendilerine gelen maili okurlarından saklamaları -yani sansürlemeleri- ve Büktel'in oyunu sahnelensin umuduyla, Başbakan Erdoğan'ı bile "demokrat" tanımına ısrarla sokmaya çalışmaları, yani Büktel'in demokratlığının (!), muhalifliğinin (!) tanınması için.

Bulunmaz - Gelen mailler, Burak Caney kod adıyla geliyor. Burak Caney olarak yolluyorsunuz. Burak Caney olarak yolladığınız mailleri, hemen çöpe yada bok çukuruna atıyoruz. Okumuyoruz.

Büktel’in Başbakan Erdoğan’ı demokrat diye nitelediği hiçbir satır anımsamıyorum...

Ayrıca ben, yani Hilmi Bulunmaz, hiçbir zaman, hiçbir kapitalist politikacıya demokrat demedim. Benim tek bir demokrasi anlayışım var; sosyalist demokrasi. Kapitalist demokrasiye inanmadığım için, hemen hemen hiç oy kullanmadım. Kapitalist demokrasiye inanmadığım için; Anayasa’ya hayır oyu verdim. Kapitalist demokrasiye inanmadığım için, Siyasal Partiler Yasası ve Seçim Yasası’na nefretle bakıyorum. Kapitalist demokrasiye inanmadığım için, devlet çanağı yalayanlarla işbirliği yapmıyorum. Kapitalist demokrasiye inanmadığım için, AKBANK yada FORTISBANK çanağı yalamıyorum...

Sosyalist demokrasiye inandığım için, FORTISBANK’ı kuran ülke Belçika’nın hunharca öldürttüğü Kongo Başbakanı Lumumba’nın kavgasını sürdürüyorum. Sosyalist demokrasiye inandığım için, Şehir Tiyatroları Genel Sanat Yönetmenleri’nin kıçını yalamıyorum. (Bakınız: ...VE KARGA PEYNİRİ BIRAKMADI!) Sosyalist demokrasiye inandığım için, kapitalizmin beşinci kolu olarak BirGün gazetesine sızıp, kalleşçe kapitalist imgeler oluşturmuyorum. Sosyalist demokrasiye inandığım için, Büktel’in dediği gibi “losyonlu ve kravatlı eleştirmenler”in sümüğünü sildikleri kağıt mendil olmuyorum. Sosyalist demokrasiye inandığım için, T.C. Turizm ve Kültür Bakanı Ertuğrul Günay’ın çömezi Lemi Bilgin’in çanağının kulpuna sinen pisliğin üzerindeki sineklerin bokunu yalamıyorum…

Demirkanlı - Ben kendi adıma sıkılmış ve ilgimi kesmiştim ama biri çıktı, eksik kaldığımız yeri tamamladı.

Bulunmaz - Sen kendi adına hep sıkıldığını ve ilgini kestiğini dile getiriyorsun. Ve her zaman sözünü yutuyorsun. Yılan dili gibi bir dile sahip olduğundan, öldürücü zehrini zerk edip, hemen dilini deliğinden çıkarıyorsun. Dilin bok yalamadığı zamanlar, zehir saçıyor…

Son olarak; bundan böyle her kim ki Burak Caney ağzıyla konuşur; ona şerefsiz diye hitap edeceğim. Ona pezevenk diye hitap edeceğim. Hele Burak Caney’e teşekkür eden olursa, ona orospu çocuğu diye hitap edeceğim. Şerefsizliği, pezevenkliği, orospu çocukluğunu kabul eden Burak Caney’i destekler. Burak Caney’in yüzdüğü bok çukurunda yüzer…

Tiyatral evreni lağım çukuruna çekmek isteyen Demirkanlı ve tüm Demirkanlıgilleri sıçtıkları yere dek kovalayacağım. Hiç kimsenin kuşkusu olmasın!...