Hilmi Bulunmaz
2 Ocak 2008
Üç tarafı denizlerle çevrili ülkemizde, ne yazık ki deniz kültürü pek gelişkin değil. Tiyatro kültürü de...
Bilmem nasıl bir ilinek varsa, deniz sözcüğüyle tiyatro sözcüğünü hep birlikte anımsarım...
Deniz kıyısında, neredeyse denizin içinde dünyaya gelen bir insanım. Beykoz'da...
***
Mustafa Demirkanlı'nın güven vermeyen sitesinde şöyle bir haber çıkmıştı:
"Devlet Tiyatroları Beykoz'da"
Beykoz doğumlu olup, tiyatro sanatıyla uğraşmama karşın, Demirkanlı yalanları nedeniyle güvenip, doğru dürüst okumadım bile haberi. Anlatım bozuklukları içeren haber, daha ilk paragrafta "beni okuma!" diye bağırıyordu...
***
İftiracı Yaşam Kaya'nın editörü olduğu tiyatronline sitesinde de bir haber görmüş ve iftiracıya güven duymadığım için, onu da okumamıştım:
"Kenter Tiyatrosu'nun sahneleyeceği oyunlar 'Üç oyun bir bilet' veya 'Ne ödeyebilirsen' kampanyalarından yararlanarak izlenebilecek..."
Kenterler'in müzelik bir tiyatro olduğunu bilip, bu kampanyaya da ilgi duymama karşın, Kaya iftiracılığı nedeniyle güvenip, okumadım haberi. Türkçe özürlü, tiyatro cahili, iftiracı birinin editör olduğu siteyi okumak, mideme kramp girmesine neden olacağından, göz bile atmadım. Zaten metin "beni okuma!" diye bas bas bağırıyordu...
***
Neyse, güven duyduğum coskunbuktel sitesinde:
"Kent Oyuncuları, bilet fiyatlarını halka indiriyor"
link yazısını görüp, okuyunca; Demirkanlı yalanları ve Kaya iftiracılığını bir an olsun unuttum ve onların sitelerindeki emeksiz metinleri de okudum!...
Coşkun Büktel'in link yazısını (aslında başlı başına bir düşünce yazısı) okuyunca, imrendim ve ben de bir anımı anlatayım dedim:
Yıl 1990. Günde altı değişik oyun oynuyoruz. Giriş ücretsiz. Çıkış "gönlünüzden ne koparsa." Bir yandan, müthiş bir devlet baskısı var. Her saniye üstümüze yılgınlık ruhu kusuluyor. Bir yandan da, halk bizi benimsemiş durumda. "Piyasa fiyatlarıyla" bilet satsak, elde edeceğimizin çok üstünde para topluyoruz. Öğrenciler okul harçlıklarını, işçiler sigara paralarını, ev kadınları böreklerini, öğretmenler ek ders ücretlerini... seve seve bize veriyor...
Yazılarını içerek okuduğum Anayasa Profesörü Bülent Tanör çıkageldi bir gün. Günümüz değerleriyle 200 YTL bağış yaptı. Ne denli itiraz etsek de, bizi dinlemedi. Paranın büyüklüğü karşısında bir araba laf ettik. Tanör, bizi rahatlatmak için şöyle konuştu:
"Biliyorsunuz, 12 Eylül sonrası kürsümden uzaklaştırıldım. Bu yıl yeniden kürsüme döndüm ve benim için pek önemi olmayan paraya da kavuştum. Her zaman sizin oyunlarınızı izleyen biriyim. Karar vermiştim; ilk aylığımla size bağış yapacaktım. Kürsümden uzakken, yapacağım bağışı kabul etmeyeceğinize emindim. Şimdi beni kırmayın ve bu parayı alın."
Sustuk, yutkunduk, parayı aldık ve iki oyun arasında oluşan bir saatlik molada, Bülent ağabeyle sohbet ettik...
***
Burjuva tiyatrocular da şunu iyice kavramalılar; halkımız, kendisine yarayan bir durum olursa, politize olduğu gibi tiyatralize de olur...
***
Şimdi de Coşkun Büktel'in "link"ini aktaralım:
"Kent Oyuncuları, bilet fiyatlarını halka indiriyor"