19 Aralık 2007 Çarşamba

Demirkanlı'nın mumu yatsıya kadar bile yanmıyor!

Hilmi Bulunmaz
19 Aralık 2007


"Üçüncü Abdülhamid" A. Ertuğrul Timur, bizim yaptığımız yayıncılığa "seviyesiz"(!) diyor. "Üçüncü Abdülhamid"in mesai arkadaşı, dava arkadaşı, ittifak arkadaşı, kalem arkadaşı, yalancı arkadaşı, Burak Caney tarafından akrabası Mustafa Demirkanlı da, askeriyenin karavanasından beslenmiş biri olduğu için, Türk Dil Kurumu sözlüğüne daha yakın durup; "çağdaş ve laik" bir sözcük kullanıyor; "düzeysiz"(!)

Kuyumculuk sitemizden aldığı ve Hilmi Bulunmaz'ın elmas incelediği fotoğrafını, yalan üreten sitesinde yayımlamak için uygun gören Mustafa Demirkanlı; bu kurnazlığıyla tiyatro dışı olduğumuzu duyumsatmaya çalışıyor: FORTISBANK çanağını yalayıp, kuyruğunu bacaklarının arasına sıkıştırarak emir bekleyeceğine, onurunla iş yaparsan, Demirkanlı'yı rahatsız edersin! Demirkanlı, tam da bunu demek istiyor...

Demek istediklerini bir yana bırakıp, dediklerine bakalım...

***

Demirkanlı diyor ki:

..........Coşkun Büktel ve onun kuyumcu arkadaşı tarafından şahsıma yönelik hakaret ve hezeyanlara daha fazla sessiz kalmamak, en azından internet ortamında kayda geçirmek amacıyla yazdığım ve yayımladığım "İnternet Kirliliği, Hakaretler ve Gerçekler" başlıklı yazımın ardından, zaman zaman benzer hakaretlere maruz kalan, www.tiyatrom.com editörü A. Ertuğrul Timur ve www.tiyatronline.com editörü Yaşam Kaya, hem yazıma sitelerinde link vererek okurlarına duyurmuş hem de birer yazı ile görüşlerini aktarmışlardır.

Demirkanlı'yı değerlendirelim:

Ben, birçok mesleği olan ve bunun birkaçını aynı anda yapabilen biriyim. Asker mantığıyla hayata hazırlanmadığım için, tıpkı halkım gibi, "ne iş olsa yaparım abi"ciyim. Tabii; yalancılık, sansürcülük, iftiracılık, sanal şantajcılık, Burak Caney akrabalığı… hariç!...

İkide bir, sanki toplumsal suçmuş gibi, kuyumculuğumu diline dolayan Mustafa Demirkanlı, Gutenberg'in kuyumcu olduğunu bilmeden, hiç de hakkı olmamasına karşın, Gutenberg'in sağladığı matbaa olanağından yararlanarak; Kültür Bakanı Ertuğrul Günay’ın çömezi Lemi Bilgin’in çanağının kulpunun kenarını yalamak için kullandığı Tiyatro… Tiyatro… dergisiyle toplumu zehirliyor; toplumsal suç olan yalancılığı yayabiliyor ve yalancılığı yaydığı oranda, finans kapitalin çanağını yalıyor. Afrika halklarına kan kusturan ülkelerin (Bakınız: Tiyatro... Tiyatro... arka kapağını Fortis'e verdi!) kurduğu FORTISBANK 'ın mamasıyla dergicilik yapıyor…

Hemen belirtmeliyim; yalancı Mustafa Demirkanlı'ya yalancı demek, sansürcü A. Ertuğrul Timur'a sansürcü (hatta 3. Abdülhamid) demek, iftiracı Yaşam Kaya'ya iftiracı demek; ne zamandan beri suç olmaya başladı? Ne zamandan beri hakaret olmaya başladı? Ne zamandan beri hezeyan olmaya başladı? Biz, Mustafa Demirkanlı'ya "yalancı" derken bir gerçeği dile getiriyor ve belgelerle konuşuyoruz. (Bakınız: Demirkanlı yalanları) O ne yapıyor? Tabiri caizse, üfürüyor!... Dayanaksız, mesnetsiz, belgesiniz, kanıtsız, tanıksız… sallıyor!... Her zaman yaptığı asal işini yapıyor; yalancılık! Kuyumculuk, yüz kızartıcı bir suç değil. Hatta suç değil. Yalancılık ise yüz kızartıcı suç. Tabii yüzü kızaracak insanlar için. Yüzsüzler için değil!...

Demirkanlı diyor ki:

..........Bu ikiliye, diğer yayıncıların yazılarında da göreceğiniz gibi son kez yanıt verilmiş olup, bundan böyle her üç sitede de isimleri dahi geçmeyecektir. Geçmeyecektir, çünkü Coşkun Büktel'in arkadaşının yayıncılık düzeyini göstermesi açısından blog'unda kullandığı düzeysiz fotograflardan sadece iki tanesini örnek olarak devam sayfasında yayımlıyoruz. Değil ana sayfada, aslında hiçbir biçimde yayımlanmaması gereken fotograflar, ama birinin yayımladığı, diğerinin sessiz kalarak onayladığı fotograflar için başlığa tıklayınız ve yayıncılık düzeyleri hakkında fikir sahibi olunuz.

Demirkanlı'yı değerlendirelim:

"Son kez yanıt verilmiş" lafının, o denli ırzına geçti ki Mustafa Demirkanlı, Huzur-u Mahşer'de, "son kez yanıt verilmiş" lafının iki eli yakasında olacak!... (Bakınız: Mustafa Demirkanlı; "H. Hilmi Bulunmaz ve Coşkun Büktel (2 ve son)" / Onlar; Hilmi Bulunmaz-Coşkun Büktel ikilisi bizlere öldükten sonra arkamızdan ya da yaşarken küfretmeye devam edebilir, dilediklerince. Ama ben görmeyeceğim, çünkü artık asla bu lanetlilerin sitelerinde işim olmayacak.) ve (Mustafa Demirkanlı; "Coşkun Büktel Bulaşma, İşine Bak!" / Bu gerçekten artık son olsun Büktel ve arkadaşı kendi işlerine baksınlar, benim onların saçmalıklarıyla ilgilenecek ne zamanım ne de niyetim var.)

Demirkanlı'nın sitesinde adımız geçmediği için üzülmüyoruz. Nasıl ki; Ali Taygun, Üstün Akmen, A. Ertuğrul Timur, Nihal Kuyumcu, Tuncer Cücenoğlu, Ahmet Levendoğlu, Orhan Alkaya, Burak Caney… gibi imzalar, yalancının dergisinde ve sitesinde göründüklerinde seviniyorlarsa, bu yalancının dergisinde ve sitesinde aile fotoğrafı çektirmekten hoşlanıyorlarsa, biz de bu aile fotoğrafına dahil olmadığımız için mutluyuz. Yalancının dergisinde ve sitesinde adımız geçerse, okurlarımız bizi de yalancı sanabilirler…

Gelelim "sadece iki tanesini" yayımladığı fotoğraflar meselesine… Birinci fotoğraf, yalancı Mustafa Demirkanlı'nın ruh ikizi, düşünsel akrabası ve üstümüze yamamaya çalıştığı piçi Burak Caney tarafından yayımlandı. (Bakınız: Demirkanlı alçaklığını sürdürüyor!) Biz de, tıpkı Mustafa Demirkanlı'nın yalanlarını (Bakınız: Demirkanlı yalanları) teşhir ettiğimiz gibi, ruh ikizi ve düşünsel akrabası Burak Caney'i teşhir etmek için, içimize pek sinmese de, tiyatro yayıncılığının geldiği düzeyi göstermek için yayımladık. Yalancı Demirkanlı, yine yalancılığını gösterip, ruh ikizi, düşünsel akrabası ve piçinin attığı boku, bize sıvamaya çalıştı...

İkinci fotoğrafı, biz yayımlamıştık. (Bakınız: Paparazzi yakaladı!) Demirkanlı gibi kıvıran bir ruh yapısına sahip olmadığımız için, yan çizmiyor, yalana başvurmuyor ve yaptığımızı sahipleniyoruz. Yaptığımızı bir ayıp olarak görmüyoruz ve metinle birlikte değerlendirildiğinde, fotoğrafın anlamı ortaya çıkıyor. Metinden soyutlayıp, salt fotoğraf olarak ele alındığında, yanlış anlamalara neden olabilecek bir durum söz konusu. Bu durumu kabul ediyoruz. Fotoğrafın metinden koparılıp, yayımlanabileceğini hiç düşünmemiştik. Demirkanlı'nın bu denli kalleş olabileceği hesabını yapamamıştık!...

Bu arada, "aslında hiçbir biçimde yayımlanmaması gereken fotograflar" olmasına karşın, sitesine taşımakta sakınca görmeyen Mustafa Demirkanlı; biz, ruh ikizi, düşünsel akrabası ve piçi Burak Caney'in yayımladıklarını yayımlayınca, götüyle dünyayı devirmişti. Kendisi, bizim yayımladığımız fotoğrafları (bir fotoğraf ruh ikizi ve düşünsel akrabasının yayımladığı) , "aslında hiçbir biçimde yayımlanmaması gereken fotograflar" olarak nitelemesine karşın yayımlıyor; biz ruh ikizinin yayımladığı fotoğrafı yayımlayınca, aslanlar gibi kükrüyor. Demirkanlı'ya söz söylemek için, klavyenin tuşları bile yetersiz kalıyor!...

Demirkanlı diyor ki:

..........Bu tür açıklama ve yazılar için ise, tüm okurlardan bir kere daha özür diliyor, zorunluluk karşısında yaptığımız bu tür sığ ve düzeysiz yayın için hoşgörünüze sığınıyorum.

Demirkanlı'yı değerlendirelim:

Adam, yalan söylüyor (Demirkanlı yalanları), adam FORTISBANK çanağını yalıyor, adam sansürcüyle, iftiracıyla, sanal canavarla Daltonlar Şebekesi kuruyor; özür dilemiyor, özür dilemeyi bırakın bir yana, yüzü kızarmıyor, Türkiye tiyatrosunun hakikat sever yazarı Coşkun Büktel ve sosyalist tiyatro sanatçısı Hilmi Bulunmaz'a bok atıyor. Biz, "bok" sözcüğünü kullanırken , "yaptığımız bu tür sığ ve düzeysiz yayın için" okurlarımızın hoşgörüsüne sığınmıyoruz. Bilerek, isteyerek "bok" diyoruz. Çünkü, nasıl ki yalancıya yalancı demek gerekirse, bok atana da, "bok atıyor" demek gerekir. Bok atana, ağzının payını vermek gerekir. Ben öyle, bize bok atana, bir yazı yazıp, kenara çekilmem. Sıçtığı yere dek kovalarım!...

"Dikkaaat! Hazır ol!... Aşağıya baaak!..."

(Yalancı Mustafa Demirkanlı'nın sunduğu fotoğraflar)

Foto: 1
http://hilmibulunmaz.blogspot.com/2007/10/burak-caney-fotoraf-sergisi.html

Foto: 2
http://hilmibulunmaz.blogspot.com/2007/10/burak-caneye-zel-mektup.html

Demirkanlı diyor ki:

..........Bu fotograflar, Coşkun Büktel'in kuyumcu arkadaşının sitesinde yayımlanmış fotografların sadece iki tanesidir. Burada Dürüstlük, düzey, ahlak kavramları üzerinden yazılar yazan, herkesi suçlayan, karalayan Coşkun Büktel tarafından tek bir tepkisine, eleştirisine rastlanmamıştır. Sessiz kalarak, onayladığını kabul etmemizi sanırım YALANCILIK olarak tanımlamaz. Linkleri fotografların altındadır. (Bu arada silinmez iseler tabii ki…)

Demirkanlı'yı değerlendirelim:

O fotoğraflar, Coşkun Büktel'in kuyumcu arkadaşının sitesinde ( bulunmaz.com) yayımlanmadı. O fotoğraflar, Coşkun Büktel'in tiyatro sanatçısı arkadaşının kişisel sitesinde yayımlandı. (hilmibulunmaz) Merak etmesin, bizim işimiz yalancılık değil. Merak etmesin, bizim adımız Mustafa Demirkanlı değil. Silmeyiz. Biz hiçbir zaman, hiçbir şeyi silmedik, silmiyoruz, silmeyeceğiz. Biz ancak Şer İttifakı’nı sileriz. Daltonlar Şebekesi’ni sanal mezarlığa gömeriz. Biz, yapılan pislikleri
silmek için değil, teşhir etmek için yayımlıyoruz; yalancıları, sansürcüleri, iftiracıları, sanal canavarları, Burak Caney akrabalarını… teşhir etmek için yayımlıyoruz. Şimdiye dek şantajla korkuttuğunuz insanlara benzemeyiz. Alçakları yerden yere vurmak için yayıncılık yapıyoruz. Çanak yalamadığımız gibi, çanak yalayanların yaladığı çanağın kulpunu kırmak için yayıncılık yapıyoruz. Kültür Bakanı Ertuğrul Günay'ın çömezi Lemi Bilgin'in çanağının kulpunun kenarını yalayan (Bakınız: Alavere - dalavere / 1; Burnu iyi koku alan Mustafa Demirkanlı, hangi devletlinin daha yağlı müşteri olduğunu iyi seziyor.) Demirkanlı'yı sıçtığı yere dek kovalamak için yayıncılık yapıyoruz!!!

Demirkanlı diyor ki:

..........Bir açıklama: Büktel'in kuyumcu arkadaşı, yukarıdaki fotograflardan üstekine (Foto:1)açıklama yapmış, o açıklamayı aktarmak durumundayım. Her iki site de birbirine çok benzediği için (Coşkun'un kuyumcu arkadaşının siteleri ile Burak Caney'in sitesi) Art arda sıralanan fotografların Burak Caney'in düzeysiz sitesinde yayımlanmış olduğunu, Büktel'in kuyumcu arkadaşının ise bunları topluca sıraladığını gözden kaçırmışım. Coşkun'un kuyumcu arkadaşı alttaki fotograf (Foto:2) ile ilgili herhangi bir açıklama yapma gereği duymamış, tekrar kontrol ettiğimde de kendisinin seçerek kullandığını gördüm, işine gelmeyen konulara açıklama yapmadığı gibi bu fotografı da geçiştirmiş olduğunu gördüm. Kadının bu denli aşağılandığı, iğrenç ötesi bu davranışı her iki blog sahibinin (Coşkun Büktel ve kuyumcu arkadaşının) biri yayınladığı, diğeri de akadaşının insanlık ile dalga geçen, insanlığı aşağılayan bu fotograftan hiç rahatsız olmadığı için kınıyor ve yayından kaldırıyoruz. Yukarıda sadece linklerini bıraktık, çünkü fotografların burda durmasının daha fazla gereği yok, arzu eden okur linkere tıklayarak görebilir.

Demirkanlı'yı değerlendirelim:

Adam, açıklama yaparken bile yalan söylüyor. Sıkıysa o açıklamayı yapmasaydı da, başına neler geleceğini görseydi!... Utanmadan; "gözden kaçırmışım" diyor. Demirkanlı neyi gözden kaçırmıyor ki!... Gözlerinde çanak fotoğrafından başka, FORTISBANK fotoğrafından başka fotoğraf olmadığından, hiçbir gerçeği görmeyip, sürekli yalanlar üretiyor. Diğer fotoğrafla ilgili de açıklama yapmamıza karşın (Bakınız: Paparazzi yakaladı!), bazen konuşarak yalan söyleyen Demirkanlı, bazen de susarak yalan söylüyor. Açıklamalarımızı yayımlayarak yalan söylediği gibi, açıklamalarımızı yayımlamayarak da yalan söylüyor. Adam, tam bir profesyonel yalancı. Her saniyesi yalanla geçiyor!...

Kendi yarattıkları piç Burak Caney'i bize yamamaya çalışan, bizim arkadaşımız olarak lanse eden Demirkanlı (Bakınız: Mustafa Demirkanlı; "İnternet kirliliği, hakaretler ve gerçekler…" Tüm bunların detayları, öteki arkadaşları, Burak Caney’in sitesinde mevcut.), şimdi de ruh ikizi, düşünsel akrabası piçinin fotoğrafını, bize mal ederek, ne denli alçak olduğunu bir kez daha kanıtlamaya çalışıyor. Kanıtlayamadığını ayrımsadığında da, yalancılıktan daha küçük ve düşük suç olan çarpıtmacılığa başvuruyor…

Piçin kendisini kabul etmediğimiz gibi, rüküş bir makyajla üzerimize fırlattıkları fotoğrafa bürünmüş piçliği de kabul etmiyoruz…

Mustafa Demirkanlı ve orkestra arkadaşları; A. Ertuğrul Timur ve Yaşam Kaya, pisliklerini sürdürdükçe, savaşımımız sürecek. Tümünü ait oldukları yere, sanal mezarlığa gömeceğiz!...

(Bakınız: Mustafa Demirkanlı; Düzeysiz Yayıncılığa Yönelik Zorunlu ve Son Açıklama)