18 Eylül 2007 Salı

NASIL BİR TİYATRO YAYINCILIĞI? / 1

A. Ertuğrul Timur


Koskoca tiyatromuzun bir tanecik dergisi vardı. (Ya da küçücük tiyatromuzun bir tane de dergisi vardı mı demeliydim? Eti ne budu ne ki koskoca tiyatromuz diye çıktı klavyemden?)

Arada kısa süreli farklı denemeler olsa da 17 yıl kesintisiz Mustafa Demirkanlı tek başına Türk tiyatrosunun tek dergisini sırtladı götürdü. (Beğenirsiniz beğenmezsiniz yeterli bulursunuz, yetersiz bulursunuz ama tiyatronun kendisinin iş yapmadığı bir ülkede dergisini çıkarmak ve ayakta tutabilmek az iş olmasa gerek)

Sonra internet çağı başladı. Kolay yayıncılık. Şirket kurmanız gerekmiyor, kağıt mürekkep, renk ayrım, kalıp, dizgi masraflarınız yok, belli yerlere denetime dergi göndermek yok yani her bakımdan kolay yayıncılık. Önce sevgili Enver Başar Tiyatronline ile Tiyatroyu sanal dünyaya taşıyan ilk site sahibi olarak tiyatro tarihine geçti. (ironi falan yapmıyorum tiyatro tarihine geçti demekle.. Düşünsenize belki yüzlerce yıl gelişerek yaşamımızda var olacak sanal dünyaya Türk Tiyatrosu belki ilerde salonlara canlı bağlantılarla yada başka binbir türlü girecek ama bu yeni bir çağı başlatan sanal dünyaya Türk Tiyatrosunu ilk taşıyan kişi olarak "Enver Başar" adı kalacak) Onun ardından sevgili Şehir Tiyatromuzun çalışkan ismi Can Doğan sehirtiyatrolari.com ile giriş yaptı. Sanal alemin ilk yayılmaya başladığı yıllarda internetle erken haşır neşir olan ve biraz uyanık herkes 10-12 dolar verip ünlü markaların ismini kapmaya başlamıştı örneğin yanlış hatırlamıyorsam cocacola'nın Hürriyet'in ve daha pek çok yerli yabancı ünlü markanın internette adını şirketlerin kendileri akıl etmeden çok önce başkaları kapıvermişti. Hele bunları daha sonra bu şirketler büyük paralar ödeyip almaya çalışıyormuş lafları ortalıkta dolaşınca bazı sözde uyanıklar parasına kıyıp boş bulduğu onlarca şirketin adıyla site ismi almıştı. İşte bu dönemlere yakın Sevgili Can Doğan'da çalıştığı Şehir Tiyatrolarının adını şehir tiyatrolarımızın resmi kişilerini beklemeyip kendi adına almıştı. Bir hayli uzun zamandır da sürdürüyor. Son iki yıl öncesine dek ciddi bir yayıncılık çabası içindeyken sanırım işlerinin yoğunluğundan internet yayıncılığına biraz boşverdi. Üçüncü sırada da önce genctiyatro adımızla, ardından tiyatrom adına geçerek bizim sitemiz geldi. Bizim sitemizi de tiyatrokeyfi, tiyatroevi, tiyatrotarihi, tiyatrodergisi.com.tr, tiyatrodunyasi gibi pek çok site izledi ve bugün sanal dünyada pek çok tiyatro sitesi var.

Artık arama motorları da ortaya çıkınca sitelerin adını ille de tiyatro.com şeklinde almanızda gerekmez oldu zira kimse kolay ada bakmadan arattığı konuyu zor bir site ismi altında da yayın yapılsa da kolayca buluyor dolaysıyla ad avantajıyla değil sitenin içeriğine verdiğiniz emekle ve dolulukla daha çok ilişkin kelimeyle bulunur oluyorsunuz. Yani ne adınızın kolay olma avantajı ne "tiyatro" yazınca ilk sırada çıkmanız değil arama motorlarında yan kelimeler üzerinden de örneğin "sezon oyunları" "çocuk tiyatrosu" "tiyatro oyun tarihleri" "hırçın kız shakespeare" ve daha binlerce tiyatroya ilişkin kelimeyi yazıp arattığınızda bulunmak sizi okunur kılmakta ve bu da içeriğe verilen emekle orantılı. Yani google'ın sizi daha çok buldurma mantığı ne kadar ekmek o kadar köfte mantığına dayanıyor.

Tiyatro yayıncılığı internet üzerinden yayılırken basılı anlamda hala tek dergi Mustafa Demirkanlı'nın tiyatro...tiyatro dergisi idi. Sonra ne olduysa birdenbire tiyatro dergiciliğimiz bir anda atağa kalktı. Belki internette tiyatro sitelerinin ilgi gördüğünü düşünüp cesaretlenmenin etkisi belki başka ihtiyaçlarla ama ciddi bir tiyatro dergisi hamlesi başladı. Önce Ankara merkezli perde isimli dergiyi, ardından Tiyatral İstanbul'u duyduk. Bunu Gülsün Odabaşı'nın Oyun'u izledi. Bu dergi koşuşturmacası içinde tanıştığımız son derece özverili bir arkadaştı ve daha dergi çıkma aşamasına gelmeden çok yıprandığı belli olsa da azimle sürdürdü çabasını. Onu başına "Sosyalist Gerçek" ibaresi ekleyerek Hilmi Bulunmaz'ın oyun dergisi izledi. Ardından Kadıköy Tiyatrom grubunun çıkardığı dergiyi duyduk. (Belki biraz eyvah tiyatrom adlı dergi tiyatrom sitesine mal edilirmi endişesi yaşayıp boşa panik de yaptık) Bununda ardından başka tiyatro dergilerinin de çıkacağı haberleri dolaşmaya başladı. Kocaeli'nde Erbil Göktaş bir dergi çıkarmaya hazırlanıyordu başka yerlerde başkaları. Ama ne yazık ki sanıyorum bunların da çoğu kısa ömürlü oldu, kimi 2 sayıda kimi 4 sayıda kimi de çıkma niyetinde kalakaldı. Halen düzenli süren "tiyatro...tiyatro"nun yanı sıra birde Hilmi Bulunmaz'a ait Oyun dergisi sürüyor bildiğim kadar.

Bu konuyu tiyatro dünyası içinde pek konuşmadık . Neden çıktılar, hangi ihtiyaçtan doğdular ve neden yaşama güçlüğü çekmekteler yada bundan sonra bu dergi çıkarma niyetinde olanlar neleri dikkate almalılar?

Öncelikle bundan sonra dergi çıkarmayı da düşünenlere kendi fikirlerimi yazmak istiyorum. Katılırsınız katılmazsınız ama çeyrek asırı aşan yayıncılık deneyimimle, gazetelerde, dergilerde edindiğim yayıncılık deneyimi üzerine 8 yıla varan internet tiyatro yayıncılığı deneyimimi de ekleyerek düşüncelerimi paylaşmak istiyorum.

NASIL BİR DERGİ?

FANZİN TÜRÜ , MİSYON YADA KİŞİSEL TATMİN DERGİSİ :Eğer derginizin satmak ve artı bir okura ulaşmak gibi kaygısı yoksa belli bir çevreye, abone yada sabit bir çevreye ulaşmak düşüncenizse, bu işten para kazanmak gibi kaygınız yoksa bir misyon üstlenen bir yayıncılık yapacaksanız zaten sizin bir sorununuz yoktur. Gelişen teknolojiyle gayet kolayca üstesinden gelir çıkarırsınız. Dizgisini kendiniz yaparsınız (Eskiden bu iş bir sektördü özel makinalar ve bürolar vardı şimdi her bilgisayar bir dizgi makinası sayılır) Gerekiyorsa fanzin gibi fotokopide yada ufak bir matbaada kebap salonunun el ilanlarını bastırdığı gibi siz de derginizi bastırır çıkarırsınız ve kendi kitlenize, çevrenize eşinize dostunuza, örgütünüze, sempatizanlarınıza elden dağıtır yada bir kaç dağıtım tekeli dışında kalmış kitapçıda sattırmaya çalışırsınız.

AKADEMİK BİR DERGİ : Elbette söylemeye gerek yok ki bu bir haber yada magazinsel amaçlı dergi değil, Bir araştırma, çeviri yada Akademik dergi çıkarmak isteyenlerin hitap edeceği kitle bellidir, nerelerden güç ve destek alabileceği bellidir. Böyle bir derginin gazete bayiilerinde, migroslarda yada tiyatro gişelerinde satılması gerekmez. Buradaki çoğu yazı tiyatro izlemeyi seven pek çok kişi için bile ağır gelebilir. Pekala üniversitelerin bünyesinde yada akademik derneklerle çıkarılıp sürdürülebilir. Bunlarda yayın süreleri daha uzun olabilir, bazen yılda bir dergi de çıkabilir. Örneğin Mimesis Tiyatro / Çeviri - Araştırma Dergisi Boğaziçi Üniversitesi Yayınevi tarafından çıkarılıyor ve 1988 den bu yana yayınlanıyor. Üniversite yayınevi tarafından basılan ama özerk bir dergi. Giderek artan kendi okur kitlesini oluşturmakla birlikte çok büyük sayılarda satmak gibi bir çabada değil ve olması da gerekmez.

SEKTÖREL DERGİ : Tiyatro bir sektör olarak anılmasa da dergicilikteki adıyla sektörel demeyi tercih ediyorum. Bu dergiler mesleki haberleşme, dayanışma, paylaşım ve geliştirme amaçlıdır ve bu dergileri çıkarması gerekenler bana göre öncelikle sektördeki derneklerdir. Dernekler gerek üyeleriyle gerek üyesi olmayan meslektaşlarıyla ortak sorunları, konuları, bildiklerini paylaşmak dayanışmak için çıkarır. Dışardaki insana satmak, çok satmak gibi bir kaygıları yoktur. Üyeleri aboneleridir. aidatla, bağışla, bağış gibi verilmiş reklamlarla, ayakta kalırlar.

KİTLESEL (süreli) DERGİ : İşte geldik asıl bildiğimiz tanıdığımız dergiye. Galiba dergi çıkaranların çıkarmayı düşünenlerin de pek çoğunun asıl gönlünde yatan aslana. Öyle sadece üyelerimiz alsın, sadece meslektaşlarımıza ulaşsın gibi dar hedefler değil de bir Tempo, Aktuel vb gibi sokaktaki insana ulaşacak, çok kişinin parayı verip satın alacağı, bayide sokakta satılacak bir dergi düşünüyorsanız şimdi burada biraz durun. Burada biraz konuşacağız. Üstte saydıklarımızdan bize ne... Akademisyenler akademik dergilerini çıkarsın puanlarını alsın (Akademik her yazı akademisyenlere puan kazandırır ve bu da kariyerleri için gereklidir) yada mesleki dergiyi dernekler çıkarsın dayanışsın, haberleşsin evet bu onların görevi, biz bu küçük hedeflerle ne dergimizi yaşatabiliriz ne de bizi tatmin edecek kadar sayıda okura ulaşamayız.

Şimdi siz bir dergi çıkarmaya karar verdiniz. Haberleri toparladınız, yazıları toparladınız, makaleler fotoğraflar hazır, editör denetiminden geçti. Resmi işlemleri yaptınız varsayalım. Gelelim ofset hazırlık ve baskı aşamasına. Bir derginin basımı için gereken teknik aşamalar ı sayarsak: Önce dizgi yapılır. Yukarıda söylediğimiz gibi artık bunu bilgisayarda kendiniz yapabilirsiniz. Daha sonra pikaj montaj aşaması gelir. Fotoğraflar renk ayrıma yollanır. (Eğer sayfalar renkli olacaksa bu renk ayrım ve kalıp masrafı her ana renk için katlanarak artar) dizgi tamam, renk ayrım ve fotolar tamam, pikaj montaj artık daha çok macintoshlarda yapılıyor onu da muhtemelen matbaa üstlenir. Sayfaların kalıbı çekilir. Kapak ayrı bir işlemle ayrıca hazırlanıp basılır.

İşte buraya dek yapılan masraf sabittir. Yani tüm bu masraflar diyelim 1,5 milyar tuttu. Siz dergiyi sadece 10 tane de bastırsanız onbin tane de bastırsanız bu masraf sabittir. Eh bu durumda 10 tane basarsanız bu 1,5 milyarı 10 a bölerseniz derginizin bir tanesinin daha şimdiden maliyeti 150 milyondur. sonraki masrafları saymasak bile 150 milyona bir dergi satmak mucize olurdu değil mi? 100 tane bastırırsanız 15 milyon ve gene çok yüksek. 15 milyona da bir dergi satılmaz el insaf!... Demek ki bir dergi çıkaracaksanız artık önümüzde bir sorun var nedir? Biz öyle eşimize dostumuza sağımızdakine solumuzdakine dergi satarız bir iki kitapçı koyar satar diye düşünerek dergi çıkaramayız. Öyle sidik zoruyla 100-200-300 dergi satmakla bu iş olmaz. Demek ki artık bir finans sorunu var (Haa bu arada yazarlara, çizerlere para ödemiyoruz herkesin bedava yazdığını varsayıyoruz. Birde yazar çizer, muhabir fotoğrafçı ücreti ödesek, bir de dergi çıkarıyorum diye özenip bir büro falan açsak zaten yanmışız)

Çok satmak, Reklam almak, sponsor bulmak, dağıtım tekeli bütün bunlar nedir bize ve dergimize ne getirecek ne götürecek görelim bakalım..

devam edeceğiz...

Buradan tiyatromuzun gündemindeki konulara da geçişler yaparak Uzun bir yazı olacağa benziyor ve sabah iş var bu gecelik burada kesiyorum yarın devam ederiz umarım. İlginizi çektiyse bu yazının günlük takibinde olunuz lütfen...

tıkla