
Yanıtımıza başlamadan önce, bir kez daha belirtelim; OYUN dergisindeki imzasız tüm yazıları Hilmi Bulunmaz yazıyor...
Bizi cahil olarak niteleyen Sayın Ertuğrul, holding egemenliğinin sürmesi için kalem oynatan biri olduğundan, egemen söylem ruhuna nakşetmiş olacak ki; adeta bir subayın, acemi bir eri fırçalaması gibi, gayet rahat hareket ediyor...
Sayın Ertuğrul, Kemal Başar'ı mahkemeye verdiğini belirterek, bize de aba altından sopa gösteriyor...
Bizim objektif olmamızı arzu eden Sayın Ertuğrul, bu sözcüğün (objektif), kendisinde nasıl bir sübjektif algı oluşturduğunu açıklarsa, çok sevineceğiz...
Olaylara mal bulmuş mağribi gibi magazinel yaklaşmamızı istemeyen Sayın Ertuğrul'un, Tempo dergisinin nasıl bir dergi olduğunun ayrımında olmadığı, kendiliğinden ortaya çıkıyor. Cahil biri bile, eline Tempo'yu alır almaz, bu derginin magazinel bir dergi olduğunu, objektif olarak hemen anlar!...
Tiyatro sanatını televoleleştirmekten başka işe yaramayan durumlara çok içerleyen Sayın Ertuğrul, eğer bir şey televoleleştirilecekse onu da Tempo'nun yapacağı kanısı içerisinde olsa gerek!...
Hangi özelliği dolayısıyla "düzen eleştirmeni" sıfatını hakettiğinin bilincine varamayan Sayın Ertuğrul, emeğin iktidarını savunan bir yayın organında görev yapmadığına göre, ne demek istediğimizi anlamalıydı. Açıkça belirtelim; Sayın Ertuğrul, bir holding yayın organında çalıştığı için, kendisini "düzen eleştirmeni" olarak sıfatlandırdık...
Başı sıkıştığında etik sözcüğüne, bir cankurtaran simidi gibi sarılan kapitalist aydınlar, somut sömürüye karşı çıkacak niyetleri olmadığından, soyut alana çektikleri tartışmalarla, ömürlerini tüketiyorlar...