Internet ortamında yıllarca yazı yazdıktan sonra, "Özdemir Nutku skandalı" kokusu etrafı sarmaya başladığında, "oyundan çekilme" kararı alan Semih Çelenk diyor ki:
Sayın Hilmi Bulunmaz,
Biraz daha zeki ve yaratıcı olmanızı beklerdim. Coşkun Büktel'e öykündüğünüzü anlıyorum, ama onun yaptığını yapmanız için en az onun kadar "mükemmelliyetçi" ve kılı kırk yaran bir yapıya sahip olmanız gerekir. Yoksa, kadim felsefe diyaloglarına yaslanan bu yazım tarzının, sizin kadar savruk, çok fazla "esnaf" ve "mahalle" Türkçesine sahip, okuduklarının çoğunu yanlış anlayan birine göre olmadığı açık.
internette tiyatro üzerine kayıkçı kavgaları ya da hilmi bulunmaz'a açık mektup
"Özdemir Nutku skandalı" mağduru Coşkun Büktel, kişisel sitesinde konuyu irdeledi:
Çelenk, Bulunmaz'ın ısrarlı sorularına rağmen, Özdemir Nutku skandalını hâlâ görmezden geliyor ve tabii, görmezden gelmesi de skandalı pasif biçimde desteklemek anlamına geliyor. Bir rezaleti desteklemiş durumda olmak, her aydın insanın vicdanını yaralar. Sanırım, Semih'in vicdanı da pek rahat değil. Çünkü skandalı desteklemiş olmasının hesabını soran Coşkun Büktel'e karşı söyleyecek hiçbir şey bulamamıştı. Ne skandalın aslında skandal olmadığını söyleyerek hocası Özdemir Nutku'yu savunabilmiş, ne de skandal yüzünden hocası Özdemir Nutku'yu suçlamaya ve kınamaya cesaret edebilmişti. Yapabildiği tek şey, sessizlik hakkını kullanmak olmuştu. Ama böylesine iğrenç bir skandal karşısında sessiz kalabilmek, bir aydının kendini suçlu hissetmeden başarabileceği bir iş değildi. Sonunda Çelenk'in bulabildiği tek çare, tüm interneti ("en azından bir süreliğine") reddetmek oldu. Özdemir Nutku skandalını ve internetteki tüm tiyatral tartışmaları "kayıkçı kavgası" olarak niteleyip kendini bu tartışmaların dışında ve üstünde bir yere konumladı ve böylece skandalı görmezden gelme (sansür) edimini meşrulaştırmış oldu. Ben yalnızca Özdemir Nutku skandalını değil, internetteki tüm tartışmaları görmeyi reddediyorum; ben bu "kayıkçı kavgalarının" dışında ve üstündeyim, demiş oldu. Bu mülahaza, eğer kendini kandırmasına yetiyorsa, Çelenk'in bununla mutlu olmasına karşı değilim. Ama sanırım yetmiyor. Vicdanı rahat olmadığı için, Çelenk susmayı başaramıyor.
Coşkun Büktel'in "kayıkçı kavgalarını" okumak, Çelenk'in yaptığı tiyatroyu seyretmekten çok daha yararlı ve zihin açıcı bir tiyatral etkinliktir!
Not: Bu bir yanıt yazısı değildir! Sadece bir link yazısıdır!