5 Nisan 2007 Perşembe

Ödül ödün ilişkisi

Genelde ödüllere, özelde tiyatro ödüllerine karşı bir mantıkla yaşayan bir dergiyiz... Ödülün ödüncül bir kavram olduğunu iddia ediyoruz...

Daha önce birçok kez ödül konusunda tavrımızı ortaya koyduk... Bunun için MUM dergisi, www.hilmibulunmaz.com ve www.bulunmaztiyatro.com sitelerine bakabilirsiniz; (http://hilmibulunmaz.com/content/view/1004/109/) ve (http://bulunmaztiyatro.com/index.php?option=com_content&task=view&id=249&Itemid=5)

Andığım iki sitede, onlarca kez "ödül - ödün" diyalektiği konu edildi...

Bu arada, henüz çok yeni olmasına karşın, okuduğunuz sitede de (www.tiyatoyun.blogspot.com) üç yazımızı "ödül - ödün" ilişkisine özgüledik...

Neyse, gelelim, bu yazıyı bize esinleyen duruma:

Bu sabah, Google Tanrısı ve Internet Peygamberi'nin verdiği sıkıntıdan bunalınca, eski alışkanlığım olan gazete okuma sürecine gireyim dedim...

Dünden kalan (şu sıralar, sadece perşembe günleri aldığım) Cumhuriyet'i okumak istedim... Ne var ki, okuma hayalim suya düştü... Her zaman yaptığım gibi; kültür sayfasından okumaya başladım ve karşıma yine "ödül - ödün" durumunu dayatan bir pislik çıktı...

Gazetenin 14. sayfası tiyatro konusuna ayrılmıştı ve yine her zaman olduğu gibi sade suya tirit anlayışla kaleme alınmıştı...

Tam bir "Düzeysizler İttifakı" olarak yaşamaya çalışan Türkiye tiyatrosu, Cumhuriyet gazetesinin de "desteği" ile hızla uçuruma yuvarlanıyor... Başını taşlara vuruyor... Kemikleri kırılıyor... Etleri lime lime oluyor...

Çürüyen, küflenen, intihar eden, etleri çekilmiş bir ceset halinde varlığını sürdürmeye çalışan Türkiye tiyatrosu, ısrarla "aydınlık saçtığını", "çağdaş olduğunu", "entelektüel birikim sağladığını" sayıklıyor... Tabii ki, halk buna inanmıyor... Tiyatrocuların bulunduğu semte bile uğramıyorlar... Hele berduşlar, ısınmak için bile tiyatroların tütsü kokan tapınaklarına gitmiyorlar. Papaz yüzlü tiyatrocuların "kutsayan" mimiklerinden iğreniyorlar...

5 Nisan 2007 tarihli Cumhuriyet'in 14 sayfasına, kocaman harflerle "baskın yapan" haber:

"Tiyatrolar Afife Ödülleri için yarışacak"

Başlık bile; insanı küçümseyen, emeği hiçimseyen, tam bir kapitalist rekabet mantığıyla yazılmış...

Hiçbir estetik, politik, toplumsal kaygı içermeyen bir çabayla yarışan ve ödül almak için, her türlü ödünü vermeye hazır olan çürüyen Türkiye tiyatrosu, bu türden aşağılayıcı başlıkları hak ediyor...

Afife Tiyatro Ödülleri'nin Sanat Yönetmeni olarak atanan Haldun Dormen, Türkiye tiyatrosunun çürümesine en büyük katkıyı yapan engizitörlerden biri olarak, kara camlı gözlüğüyle poz verdiği Cumhuriyet'ten, bizlere hangi amaçla bakıyor?... Saptamak olanaksız... İçimizi karartan bu fotoğraf, "ödül - ödün" ilişkisinin bir simgesi olarak belleğimizdeki yerini alıyor...

Sırtını sigorta şirketinin duvarına yaslayıp, önüne aldığı mikrofondan hamasi sözler ettiğini belli eden bir pozla fotoğraf çektiren Göksel Kortay, intihar eden ve duygu denen şeyden nasibini almamış tiyatronun rahibesi gibi durarak, içimizin kararmasını bir kat daha artırıyor...

Bir otobüs dolusu insanın fotoğrafının süslediği yazı, "Emeğin İktidarı" gerçekleştiğinde, önemli bir çirkinlik anıtı görselliğiyle "değerini" koruyacak...

Bir otobüs dolusu tiyatro karartıcısının adlarını, sabırla ve tek tek yazalım:

Cem Duygulu, Göksel Kortay, İzzet Günay, Nedret Güvenç, Merih Tangün, Nami Başer, Serpil Tamur, A. Murat Güvenel, Ali Altuğ, Ayşe Kulin, Dr. Selçuk Erez, Demet Taner, Güneri Altunkal, Hale Kuntay, Hamit Belli, Handan Şenköken, Nil Aykon, Oral Yazıcı, Prof. Oya Başat, Önaç Kanan, Refika Sezik, Vecihi Ofluoğlu, Yekta Kara, Yeşim Alıç, Osman Şengezer, Nejat Uygur, H. Can Utku, Emre Erdem, Şakir Eczacıbaşı, Hüseyin Aslanköylü, Zeliha Berksoy, Kenan Işık, Özgür Yalım, Timuçin Esen, Alper Kul, Payidar Tüfekçioğlu, Tülay Günal, Hikmet Körmükçü, Celile Toyon, Cemil Büyükdeğerli, Burak Davudoğlu, Aksız Duman (sanızı Atsız olacak - OYUN), Sema Çeyrekbaşıoğlu, Tomris İnceer, Erdem Akakçe, Mehmet Gürhan, Bülent Kayabaş, Ayda Aksel, Şenay Gürler, S. Devrim Yakut, Kubilay Penbeklioğlu, Ali Poyrazoğlu, Tarık Şerbetçioğlu, Ayşen Gruda, Rozet Hubeş, Binnur Şerbetçioğlu, Barış Dinçel, Ali Cem Köroğlu, M. Nurullah Tuncer, Canan Gökdil, Nihal Kaplangı, Serpil Tezcan, Tolga Çebi, Baha Boduroğlu, Yalçın Tura, Önder Arık, Fatih Mehmet Haroğlu, Kemal Yiğitcan...

Adını unuttuğum kişiler varsa, özür dilerim...

Gazetedeki haber, "ödül - ödün" ilişkisine bulaşmış yada bulaşmak üzere olan insanların adlarıyla, adeta boğulmuş...

Genel geçer sözlerle yapılan tiyatro eleştirilerini okumaktan yorulmuş, gına gelmiş okurlar, somut verilerle yazılan yazıları okumayı hak ettiklerinin ayrımında...

Biz de, hiçbir zaman genel yazıyoruz aldatmacıyla hareket eden bir yayın politikasına sahip olmayı düşünmüyoruz...

Somut durumları, somut kişi/kuruluş/kurum adlarıyla gündeme getiriyoruz...

Ödül kurumunun insanı ve tiyatroyu çürüttüğünü biliyoruz... Bu konuyu bıkmadan, usanmadan gündemde tutacağız...