15 Nisan 2007 Pazar

Coşkun Irmak hesap soruyor

Lenin'in şöyle bir sözü var: "Devrimci sendika yoksa, gerici sendikalarda da savaşım verilebilir."

Devrimci tiyatro yapmayı engelleyen faşizm, kendini güzelleyen tiyatrolara gereksinim duyar...

Devlet Tiyatroları da bunların başında geliyor...

Herşeye karşın; bilerek yada bilmeyerek, isteyerek yada istemeyerek... Lenin'in öngörüsüyle hareket eden insanlar var...

AKP azınlık iktidarı, Seçim Yasası'nın faşizan şemsiyesinden yararlanarak iktidarı işgal etti ve dilediği gibi at koşturuyor...

AKP'li tiyatro eleştirmenleri, bu faşizan tutumun yücelmesi için koltuk değneği işlevi görüyor... Örnekse; kapitalist ve sahte OYUN dergisi kılavuzu Sibel Arslan Yeşilay, "yeşil faşizmi" savunmak için, Kenan Işık'ın kanatlarının altına sığınıyor. Bakınız: http://tiyatroyun.blogspot.com/2007/04/akpli-tiyatro-eletirmeni-sibel-arslan.html

Ankara Devlet Tiyatrosu Müdür Vekili Kemal Başar, bir başka vekil, Devlet Tiyatroları Müdür Vekili İ. Mine Acar'ın kanatlarının altına sığınıyor...

İ. Mine Acar, Kültür ve Turizm Bakanı Atilla Koç'un kanatlarının altına sığınıyor...

Kenan Işık da Atilla Koç'un kanatlarının altına sığınıyor...

Ne var ki, mızrak çuvala sığmadığı gibi, kanatların altından pislikler görünüyor...

Coşkun Irmak, onurlu bir savaşım örneği vererek, "kendi bindiği dalı kesiyor"...

Daha önce, sitemizde ele aldığımız "Devlet Tiyatroları'nda Coşkun Irmak savaşımı"nı (bakınız: http://tiyatroyun.blogspot.com/2007/04/ankara-devlet-tiyatrosunda-sanatsal.html) Irmak'ın "onur savaşımını tırmandıran" yeni yazısı nedeniyle, gündeme aldık...


Coşkun Irmak'tan tadımlık:

Hassasiyet...

Benim tavrım, hassasiyet göstermenin çok üzerinde. Hassasiyet gösterecek ve bununla yetinecek olsam, odama kapanıp ağlardım. Ama hayır; durum bu değil. Ben açıklama istiyorum. Emeğimin hesabını soruyorum. Kuru bir duygusallık, alınganlık değil benimki. Az değil, yirmi yıldan uzun bir zamandır yazı yazıyorum. Yaklaşık, onbeş yıldır da yönetmenlik yapıyorum. Çalışmamdan, sanatıma verdiğim emekten ve içtenlikten öte gücüm yok. Bütün dayanağım bu. Bütün bunları “hassasiyet”le yapamazsın; yapılamaz. Akıl, emek, birikim, yöntem ve çalışma gerektirir bütün bu işler. Bunlara sahip olmayanın, sahip olanı anlaması olanaksızdır. Eşyanın tabiatına aykırıdır. Kendini olgun ve anlayışlı; beni de “hassas” mevkîlere koymana izin vermem, müdür vekilim. Sen beni anlayamazsın. Ben seni anlıyorum ama. Hem de çok iyi anlıyorum.

Benim Ankara DT Müdür V. ile bu konuda işim kalmamıştır artık. “Lysistrata”yı repertuvardan kaldıran Ankara DT Müdürlüğü, sorularıma yanıt verememiş, gerekçe bildirememiştir. Bu durumda, Genel Müdürlük’ten açıklama bekliyorum. Önceki sorularım hâlâ geçerlidir; çünkü yanıtlanmamışlardır. Ek olarak, şunları da soruyorum: “Lysistrata”nın içeriğindeki cinsellik boyutu ve yönetmen olarak oyuna getirdiğim güncel/politik yorum, oyunun repertuvardan kaldırılmasının sebebi midir?

Kaynak: http://www.tiyatrom.com/coskun_irmak_21.htm