15 Nisan 2007 Pazar

Gazeteci özgürlüğünden oyuncu özgürlüğüne

Yapımız gereği, kanıksanmış tiyatro anlayışı taşıyıcılarıyla anlaşmamız olanaksız...

Bizden önce yayımlanan; www.tiyatrodergisi.com.tr, www.tiyatrom.com, www.tiyatronline.com, www.tiyatroevi.com... gibi sitelerin taşıdığı görüşleri yinelememiz beklenmesin bizden...

Herşeye karşın, onların belirlenmiş ve kanıksanmış görüşlerinin dışında, yeniyi temsil eden görüşleri gündeme geldiğinde, "bizden olmayanı görmeyiz" mantığıyla hareket edemeyiz...

Örnekse, A. Ertuğrul Timur'un yeni yazısını önemsiyor ve öneriyoruz...

Tadımlık:






A. Ertuğrul Timur

Ama hemen burada hatırlatmak isterim ki,

Gazetecilerimiz için söz konusu olan her şey tiyatromuz ve tiyatrocularımız için de söz konusudur. Bugün tiyatro dünyamız bir takım haklar için hareketlenme içindedir. Salonumuz yıkılmasın, Devlet yardımı kesilmesin gibi. Ama Tiyatro sanatçılarımız derhal hızla meslek odalarını, meslek örgütlerini kurma girişimi başlatmazlar ise adım adım kendi kazdıkları kuyulara düşeceklerdir. Sonuçta tiyatro da ticari yanı olan bir işletmedir. Tiyatroda da Tuttuğu salonun kirasını çıkarma ve biraz da para kazanma derdindeki işletmeci vardır, ödenekli tiyatrolarda direk belediye başkanına yada bakana bağlı yöneticiler hiyerarşisi vardır.

Ticari kaygılar içindeki bir işletmeci tiyatrocunun bir süre sonra tiyatroda reyting kaygısına düşmeyeceğini yada ödenekli kurumdaki yöneticinin bundan sonra oyuncu seçiminden oyun seçimine dek başkan yada bakanın beklentilerine göre davranmayacağını kim garanti edebilir?

İşte bunlardan dolayı önce mesleki birlik, mesleki tüzük sağlanmalı ve sanatçı etiğiyle asgari şartlar dayatılıp haklar elde edilmelidir. Ödenekli kurumlarda özerklik talebi ciddi anlamda dile getirilmelidir. Aksi takdirde belki binalarımız ve tiyatrolarımız hep olacak ama bir de bakmışsınız ki karşı güce hizmet eder duruma düşmüşsünüz. Tüm sanatçılarımızı, tüm tiyatro oyuncularını bağımsız meslek odalarını kurmaya çağırıyoruz. Ama bu arada en büyük tehlikelerden birisi de dernekçiliği iş edinmiş profesyonellerin tuzağına düşmemektir. Aksi takdirde bunlar da bir süre Nezih Demirkent gibi dernekçilik yapıp kendi gazetesini açmaya, Sendikacı Şemsi Denizer gibi sendikacılık yapıp madenci öfkesini kişisel servete dönüştürmeye başlar ve orda da örgütlü olduk da ne oldu sırtımızdan birileri köşe oldu serzenişleri başlar. Ülkemizde örgütlülüğe karşı yürütülen en büyük karşı propaganda mantığı da buna dayandırılmaktadır. Yeterince ilgili ve duyarlı olmayıp bu haklarını "birilerine" havale etme kolaycılığına kaçanların daha sonra sızlanmaya da hakkı yoktur.


Kaynak:http://www.tiyatrom.com/aetimur_yeni_21.htm