14 Ekim 2015 Çarşamba

MUHBİR Mustafa Şükrü Demirkanlı, Melih Anık'ı Coşkun Büktel sanıyor!

Melih Anık hangi duygudadır bilemem, bu güzellemeler yakın zamana kadar Coşkun Büktel'e yapılıyordu, sonra kitabının üzerine sinekler kondu, kitabı çöp sepetine atıldı vs. Ben Melih Anık'ı sevmem o da beni sevmez... Bunu paylaşmamın nedeni, tıpkı Büktel'in, Erdoğan'ın, Akdoğan'ın yaptığı gibi "kandırılmışım" demesin diye.. Hatırlıyorum Hülya Karakaş, aynı yağlama karşısında, "hoop" dedi, bu adamı reddetti, Anık bunu da hatırlasın...

Şimdi, Melih Anık güzellemesini okuyalım...

Anık, çok ciddi bir yükü omuzluyor, sanırım "Yüz yüze hiç tanışmadık, bana ne" demeyi düşünüyor ama gerçek o değil...

Dedim... geçtim...

Şimdi güzellemeyi okuyalım, okurken Sedat Peker'in Rize mitingini de sonrasındaki yorumları da hatırlayalım mı?..

***

Tiyatromuz, "başka" tiyatroları tanıyarak zenginleşir...

Hilmi Bulunmaz
14 Ekim 2015

Kendimi bildim bileli tiyatro sanatıyla uğraşıyorum! Ülkemizdeki tiyatro düşmanlığının çoğunun tiyatrocular tarafından yapıldığına her gün biraz daha fazla inanıyorum! Kendi gücüyle değil, başkalarının gücüyle koltuk ısıtanların "zavallı duruşları" bana çok büyük hüzün veriyor. Ağlıyorum! Evet, bildiğiniz biçimde, gerçek anlamında, gözyaşı dökerek, ağlıyorum. Tanık göstermek zorunda değilim! Ama Mesut Alptekin'e sorabilirsiniz...

Tiyatro için döktüğüm gözyaşlarının inciye dönüşmesini sağlayan birkaç istiridye var. Bunlardan biri Melih Anık... Ne ben Anık'ı sahipleniyorum, ne de Melih Anık beni sahipleniyor... "Sahiplenmek" bir köpek ko(r)kusu veriyor bana. Daha çok, "benimsemek" benimki. Evet, "BENİM"SEMEK!

Melih Anık'ı okumayanın, tiyatro sanatı bilinci gelişmez. Bertolt Brecht'e gitmeye, Shakespeare'e uçmaya, asla gerek yok yada şöyle söylemeliyim: Melih Anık'ı "aşamayan", ne Brecht'ten, ne de Shakespeare'den anlar

(Kaynak: https://www.facebook.com/demirkanlimustafa/posts/10153170511637966)