19 Mayıs 2015 Salı

Dil yoksunu, Türkçe defolu, yazım yanlışlı Büktel kendini yazar sanıyor...

YAZMAKTA OLDUĞUM "JİGOLO"DAN KISA BİR SAHNE
Vandalizmin saldırılarıyla uğraşmak zorunda kalınca yarım bıraktığım "Jigolo" adlı romanıma, bir buçuk ay kadar sonra, az önce yeniden, rasgele bir sayfadan başlayarak, şöyle bir göz attım. Okuduğum bölümde baş karakter bulunmadığı halde, yazdığım diyalog bana fena görünmedi. Aynen böyle kalır mı, daha sonra değiştirir miyim bilmiyorum ama okuduğum bölümü bir tür "promosyon gibi" sizin değerlendirmenize sunmak fikri bana cazip göründü:
***
Cengiz, Aysel’in, çok az mobilyayla oldukça klas döşenmiş odasına girdi. Geniş boşluklarıyla insana ferahlik hissi veren aydınlık bir mekândı burası. Cengiz, makam masasında meşgul iş kadını pozunu tercih etmiş görünen Aysel’e, “Merhaba!” dedi.
Aysel, ayağa kalkarak, masanın önündeki koltuklardan birini gösterdi Cengiz’e:
“Hoşgeldiniz, Cengiz bey! Buyrun!”
Cengiz, minderi haddinden fazla kabarık ve yumuşak olduğu için oturduğunda içine gömüldüğü koltuğu, rahat bulmadı. Gömüldüğü koltukta kendini savunmasız ve çaresiz hissettiği gibi, Aysel’e o kadar alçak seviyeden bakıyor olmak da hiç hoşuna gitmemişti.
“Koltuklarınız tuzak gibi, insanı içine gömüyor.”
“Sahi mi? Oysa ben konuklarımın onları rahat bulduklarını sanıyordum.
“Önemi yok! Size alçaktan bakmak da güzel! Böylece patronun kim olduğunu bir an bile unutmamış oluyorum.
İmalara gerek yok. Eğer rahat edemediyseniz, toplantı masama geçebiliriz.”
“Hayır, gerekmez; sadece şaka yapmıştım.”
“Şaka sevmem.”
“Evet bunu tahmin etmem lazımdı. Özür dilerim.”
“Size içecek bir şey ikram etmem gerekir mi, yoksa hemen konuya mı girelim?
“Bu bir soru mu, yoksa rica mı?”
“Rica!”
Öyleyse emir sayarım. Konuya girelim.”
“Bu defa işin daha kolay olduğunu söylemiştim. İnatçı bir genel müdürü tayin ettirmekten çok daha kolay. Bir kontrol mühendisini ikna edeceksiniz.”
“Neye ikna edeceğimi öğrenebilir miyim?”
“Resmi bir tutanakta küçük bir kalem oynatması yapmaya… Taş atıp kolu yorulacak değil. Bunu kara gözümüzün hatırına yapmasını da istemiyoruz. Ücretini en yüksek rayiçten ödemeye de hazırız. Ama o hayır demekte ısrar ediyor.”
“Özür dilerim, Aysel hanım, ama meseleyi tam olarak kavramam için, daha açık bir açıklama istesem, sizce bir mahzuru olur mu? Bana güvenebileceğinizi biliyorsunuz.”
“İşin özü şu, Cengiz bey! İnşaat sahasında kazı ve dolgu işleri için devlet bize ayrı bir ödeme yapıyor. Bu ödeme, kazmak ve doldurmak zorunda olduğumuz toprağın miktarına ve kalitesine göre belirleniyor. Toprak yumuşaksa, kazı ve dolgu işi daha kolay olacağından, devlet bize daha ucuz ödeme yapıyor. Ama toprak sert ve kayalı ise devletten alacağımız kazı ve dolgu bedeli çok daha fazla oluyor. On binlerce metreküp toprak söz konusu. Metreküp fiyatı toprağın jeolojik ve statik kalitesine göre belirlenecek. Sözünü ettiğim o kontrol mühendisi, inşaat sahamızın toprak klas tutanağına 'yumuşak toprak' yazmakta ısrar ediyor. Oysa 'sert ve kayalı toprak' yazsa, devletten alacağımız miktar bir hayli artıyor.
“Bir hayli derken, ne kadar bi miktardan bahsediyoruz?”
“Bizim devletten alacağımız miktar sizi ilgilendirmez Cengiz bey! Siz bu adamı kaç paraya ikna edeceğinizi söyleyin, yeter.”
“Yanlışınız var, Aysel hanım! O adama tutanakta sahtekârlık yaptırarak kazanacağınız ekstra miktar beni fazlasıyla ilgilendiriyor. Çünkü kendi hizmetimin fiyatını o miktara göre belirleyeceğim.”
“Anlamadım, benim kazancımdan size ne? Ben ne kazanırsam kazanayım, bunun adamı ikna etmenizle ne ilgisi var?”
“Sizin gibi zeki bir bayanın, aradaki ilgiyi fark edemeyişi beni üzdü! Ama madem ki iş yapacağız, aradaki ilgiyi açıklamama lütfen izin veriniz.”
“Sizinle tekrar iş yapacağımdan artık az önceki kadar emin değilim.”
“Bakın Aysel hanım, bana verdiğiniz iş de aynen sizin kazı ve dolgu işiniz gibi bir iş. Karşımdaki adamı ikna etmek, adamın ne kadar sert ya da yumuşak olacağına bağlı. Ortada söz konusu olan ve sizin cebinize girecek olan miktar ne kadar büyükse, adam o kadar sert olacaktır. Yani ikna olmamakta o kadar direnecek, inat edecek, işimi zorlaştıracaktır. O nedenle kazanacağınız miktar hakkında benim de bir fikrimin olması gerek. On binlerce metreküp toprağın söz konusu olduğunu söylemiştiniz, di mi? Tutanağa 'yumuşak' yerine 'sert' yazılması, sizce devletin size ödeyeceği miktarı ne kadar arttıracak? Lütfen söyleyin, bilmem gerek: Kaç paralık bir iş yapıyoruz? İkna etmem gereken o mühendis, tutanaktaki o kelime değişikliğini yapmakla kaç paralık bir sorumluluk altına giriyor? Ne kadar büyük bir risk alıyor?”
“Risk filan almıyor.”
“Nasıl almıyor? Sahtekarlık yapacak, yumuşak toprağı sert gösterip devletin size fazla ödeme yapmasını sağlayacak. Ya yakalanırsa?”
“Nasıl yakalanacak?”
“Toprağın sert değil, yumuşak olduğu kanıtlanabilir.”
“Çok zor! İnşa ettiğimiz kompleksi yıkmaksızın, altındaki toprağın kalitesini saptamak mümkün değil. İnşaatı yaptıktan sonra, deliller örtbas edilmiş ve biz atı alıp Üsküdar’ı geçmiş olucaz. Yani mühendis önemli bir riske girmiyor.”
“Bakın, aslında bu işin rakamsal değerini size sormak zorunda değilim. Çünkü bana vereceğiniz rakamı nasılsa başka kaynaklara test ettireceğim. Ama ben, rakamı bana sizin söylemenizi ve doğru söylemenizi önemsiyorum. Adam riske girmiyor diyorsunuz ama unutmayın! Bazıları için vicdanını satmak da önemli bir risktir.”
“Vicdan mı? Ne şimdi bu? Ne diyorsunuz siz? Burda iş konuştuğumuzu sanıyordum. Lütfen, ciddi olun! Bu tür kompleksleri süt çocuklarına bırakalım! Vicdanın konumuzla ilgisi yok. Ayrıca hâlâ aynı fikirdeyim, Cengiz bey: Benim kazancım sizi ilgilendirmez. Siz sadece bu pürüzü gidermek için size ne ödemem gerektiğini söyleyin. Tabii, işi almak istiyorsanız.”
“Düşünmek için mühlet istesem kabalık etmiş olur muyum?”
“İki gün. Eğer kabul etmezseniz başkasını bulurum. Fahiş fiyat isterseniz, yine başkasını bulurum.”
“Benim gibi temiz iş yapan güvenilir birini bulamazsınız, Aysel hanım. Övünmeyi sevmem ama bulacağınız kişiler benden biraz çekinir.”
“Bulacağım kişiler, sizi tanımaz bile. Gözünü kırpmadan göğsüne jilet atan tinercilerden bahsediyorum. Onlar icap ederse 50 Liraya sizi bile öldürürler.”