23 Haziran 2014 Pazartesi

LİNÇ bataklığında LİNÇÇİ avlarken, ayağa bulaşan çamurlar temizlenir!

Türk garip bir ırk... Türkçe garip bir dil... Türkiye garip bir ülke... Arapça kökenli garip sözcüğünü, dilimizdeki yerleşik anlamıyla kullanıyorum...

İngilizcede "strange" olan sözcüğün karşılığında şunlar yazıyor: Acayip, acemi, acibe, alelacayip, alışık olmayan, bilinmeyen, garabet, garip, işe yabancı, şaşılası, tuhaf, yabancı, yabansı, yad... İmgesel karşılığı da var!

Türk ırkından, Türkçeden, Türkiye'den tarihsel iz bırakan çok az aydın çıkabiliyor!... Tiyatro dünyasına vâkıf olduğum için, özellikle bu dünya hakkında çok net konuşabilirim: Türkiye tiyatrosunda, akıllı, becerikli, cesur, çaplı, derinlikli, estelektüel, fedakâr, güvenilir, hakikatçi, iyicil, kültürlü, lütûfkâr, münevver, namuslu, olgun, özgün, pedagog, reşit, sanatçı, şefik, temiz, uyumlu, üstat, vâkur, yiğit, zararsız insan hemen hemen yok yada var da benim gözüme görünmeyip kulağıma değmiyor.

Türkiye tiyatrosunda, kullana kullanan "çamaşır gibi bembeyaz" olmuş bâzı sözcükler var. Kavramlarından soyutlandığı için işlevi bulunmayan kapkara sözcükler... Bunlardan biri, "yaratmak" eylemini çağrıştıran, ama sadece çağrıştırıp içeriği bulunmayan soyutlanmış kapkara sözcük.

Türkiye tiyatrosundaki tüm tembeller kurdukları tek kişilik tembelhâne mekânlarında bencil masallar uydurarak, benmerkezci canlandırmalar yaparken tekbenci tutumlarıyla tek kişilik intihar ritüeli oluşturuyorlar. Hemen yanı başındaki insanların bile ayrımında olamayan tembelhâne neferleri tembelliklerinin üzerine de "yaratıcı şeker" drajelendiriyorlar. 

Tembelhânelerdeki bitli hayatlarında gayet rahat bir tembellik yaşayan tembellere toplum hesap sormasa bile, tarih mutlaka hesap soracaktır!

Sosyalist Sanatçı Hilmi Bulunmaz