20 Kasım 2013 Çarşamba

Bulunmaz, Ömer Kurhan'ı yalnız mahkemede değil yazıda da sıkıştırdı!

Bana karşı açtığı dayanaksız dâvâlar nedeniyle utangaç sürece girdiğini düşündüğümüz Ömer Faruk Kurhan, Üstün Akmen'in kendisi yararına mahkemeye de sunduğu "TİYATRO ELEŞTİRMENLERİ BİRLİĞİ KAŞELİ İFTİRA MÜTALÂASI" ile utangaçlık  duygusundan derhal uzaklaşmaya başladığı için, yazı yazma kabızlığına son vermişe benziyor yada Ömer Faruk Kurhan yine "acemice yazı" karalamaları çiziktiriyor...

"Bakanlığın Tiyatrolara Destek Siyaseti" başlığı atarak, konunun daha başlıkta bile kararıp sararmasına neden olan Kurhan, düşünebilecek ve söyleyebilecek hiçbir şeyi bulunmayan fikir fakiri gibi görünüm çiziyor!

Şimdi gelelim değerlendirme faslına ve yepyeni bir diyalog oluşturalım:

Kurhan - Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın tiyatrolara mali desteği bir süre spekülasyonların, hangi tiyatrolara destek sunulacağı netleştikten sonra dağınık protestoların konusu haline geldi.

Bulunmaz - Kavram, kuram ve kurumları bilemediği için, sözcüklerin karşılıklarını algılayamayan Kurhan, tiyatrolara verilen avantaların 12 Eylül Faşizmi türevi olduğunu okurlarına anlatmıyor, anlatamıyor yada anlatmak istemiyor. Daha da acısı, kendisi faşizm kavramını bilemediği ve faşist uygulamanın kitleleri pasifize etmek için kültür işlerine de kafa yorduğuna kafa yormadığı için, mütemadiyen kafa karışıklığı yaşıyor!... 

"Kültür Bakanlığı Çanağı" yalamak yada avucunu yalamak karşıtlığını bulanık hâle getirmek için özel bir çaba harcayan yada bu bulanık hâli istenç dışı bir biçimde değerlendiren Kurhan, kendisine bile bir yararı bulunmayan sözüm ona tiyatro görüşlerini genç beyinlere zerk ederek, onların zehirlenmelerine neden olabiliyor.... "Kültür Bakanlığı Çanağı" konusunda gayet net ve oldukça somut düşünceleri bulunan ciddî kişi, kuruluş, kurumları görmezden gelebilen yada tiyatro körü olduğu için, göremeyen Kurhan, çok sağlam biçimde bu konuya müdahil olan ciddî kişileri ciddîye almıyor yada alabilme becerisine asla sahip değil... Başta Melih Anık ve bu satırların yazarı Hilmi Bulunmaz olmak üzere "Kültür Bakanlığı Çanağı" konusunda düşünsel katkılarda bulunan insanların üzerine kül serpince kendini külbastı kebapçısı gibi duyumsayan Ömer Faruk Kurhan, dağınık olmayanı "dağınık" olarak pazarlamak istiyor!...

Kurhan - Özellikle Gezi direnişine destek veren ya da katılan tiyatroların, daha önceki yıllarda aldıkları desteği alamadıklarına dikkat çekildi.

Bulunmaz - Kim dikkat çekti?! Ne zaman dikkat çekti?... Nasıl dikkat çekti?! Nerede dikkat çekti?! Niçin dikkat çekti?! Kaç kere dikkat çekti?! On kere mi, yirmi kere mi, otuz kere mi, otuz bir kere mi, kırk kere mi, kırk bir kere mi? Ne kadar? Gezi direnişine destek veren tiyatrolar kim? Neden destek verdiler? Gerçekten verdiler mi?... Yoksa, "AKP olmazsa, CHP yada bir başka kapitalist iktidar da olur canım!" mantığına tutsak olan küçükburjuvalar mı söz konusuydu?! Bence, Kültür Bakanı Ömer Çelik, "Moda Sahnesi" gibi bir tiyatroya yönetmeliğe aykırı bir biçimde avanta vermiş olsa da, LİNÇÇİ tiyatroları cezalandırmak için böyle bir yola başvurdu. Her ne kadar elimizde somut belge bulunmasa da, Ömer Çelik'in de bizim yazılarımızdan etkilendiğini sanıyoruz! Nasıl ki, Nihat Haluk Bilginer, kendisi imza vermemesine karşın, tiyatrosunun adını kirleterek LİNÇ KAMPANYASI için imza verenleri kapı dışarı ettiyse, Ömer Çelik de, bizim yaptığımız yayınlardan etkileniyor kanısındayım...

Kurhan - Elbette hükümet bu türden bir ayrımcılık yapıldığı iddialarını reddetti.

Bulunmaz - Hükümet ve/ya Kültür Bakanı Ömer Çelik, kendi ağzıyla "Gezi Direnişi'ne destek verenleri köstekleyecek, kötekleyeceğiz!" lâfını etmediğine ve Kurhan'ın karşısında işi başından aşmış müracaat savcısı bulunmadığına göre, Ömer Faruk Kurhan'ın ağzının payını verebilecek insanlar çıkacaktır. Hiç kimse çıkmazsa ben varım! Kurhan, anlatımlar, düşünceler, konuşmalar, kuramlar üzerinden değil, yalnız niyet okuma üzerinden politika(!) yapıyor. Tabiî ki çok fena yanılıp, avucunu yalıyor.

Kurhan - Gerçekten de, Gezi direnişinin yanında yer alan sanatçıların içinde yer aldığı tiyatroların bir kısmı bakanlık desteği almayı başarmıştı.

Bulunmaz - Bak görüyor musun? Sen bile kendi kendinle kavga eden bir ahtapot gibi çarşafa dolanmaya başladın. Demek ki neymiş canım?... Olay Gezi olayı değil, başka bir şeymiş! Bence, benim kanımca, LİNÇÇİ tiyatrolara artık su bile verilmeyecek!... Bu arada yinelemekte yarar var: Ben "Kültür Bakanlığı Çanağı" yalanmasına da sonuna kadar karşıyım!

Kurhan - Dolayısıyla destek alamayan tiyatroları kestirmeden Gezi-zede olarak değerlendirmek doğru mu?

Bulunmaz - Tabiî ki yanlış... Hem de yanlışın dik âlâsı!... Tiyatrocuları LİNÇÇİ olanlar ve LİNÇÇİ olmayanlar olarak ikiye ayırmak gerekir!... LİNÇÇİ olanlara su bile vermemek gerekir. Onlar tiyatro yapamamalı!

Kurhan - Öncelikle belirtilmesi gereken bir husus, tiyatroların örgütlü bir şekilde Gezi direnişine katılması gibi bir durumun yaşanmadığıdır.

Bulunmaz - Günaydın! Sabah şerifler hayrolsun! Zâten LİNÇÇİ olan tiyatrolar, ne Gezi Direnişi'ne, ne başka direnişe katılabilirler. Katılsalar da, fizik olarak orada bulunup, tinsel olarak "Kültür Bakanlığı Çanağı" içinde olurlar... Gezi Direnişi yada bir başka direnişe omuz vermek için, öncelikle LİNÇÇİ olmamak gerekir. LİNÇÇİ olan mutlaka susmalıdır!

Kurhan - Tiyatro çevrelerinden sanatçılar genelde sade vatandaş konumunda, yer yer sanatsal katkı sunmaya çalışarak Gezi direnişini desteklemiş ya da doğrudan içinde yer almıştır.

Bulunmaz - Her söylediğin söze karşılık vermek zorunda olmadığım için, bu repliğinin hiçbir değeri bulunmadığını da söylemeliyim... "Sade vatandaş" ne demek? "Sade vatandaş" kadar taş düşsün başınıza e mi?

Kurhan - Bununla birlikte, Gezi direnişine destek veren sanatçıların kara listeye alınmış oldukları bir sır değil.

Bulunmaz - "Gezi direnişine destek veren sanatçıların da kara listeye alınmış oldukları"nı Cumhurbaşkanı Abdullah Gül mü söyledi acaba?... Yoksa Başbakan Recep Tayyip Erdoğan mı buna benzer bir şey söyledi? Kültür ve Turizm Bakanı Ömer Çelik mi söyledi?... Hayır, söylemedi! E, öyleyse, nerenden uyduruyorsun bunu? Ya böyle bir şey yok yada "sır"!

Kurhan - Bir Twitter mesajı nedeniyle Oyuncular Sendikası Genel Başkanı Mehmet Ali Alabora üzerinde kurulan faşizan baskı, günlerce medyayı meşgul eden konular arasında yer almıştı.

Bulunmaz - Önce şunu öğren: "Mehmet" değil, "Memet"!... Memet'in üzerinde kim "faşizan baskı" kurdu?... Kimin yada kimlerin kurduğunu söylemezsen, sözünün hiçbir değeri olmaz! "Zâten yok!" mu? Olabilir...

Kurhan - Açık istihbarat çalışması yürüten çeşitli internet sitelerinde, Gezi’ye destek veren sanatçı ya da sanat topluluklarının mimlendiğini ve listelendiğini de biliyoruz.

Bulunmaz - Hangi İnternet siteleri? Adını alalım lütfen! Biliyorsun ve bizim bilmemizi asla istemiyorsun? Cin Ali'den hikâye, Elmas Nine'den masal mı anlayıyorsun, yoksa adam gibi duşünce yazısı mı yazıyorsun?!

Kurhan - Hükümetin kültür-sanat siyaseti 2011 genel seçiminden itibaren, açıkça seküler tiyatronun tasfiyesini de içeren bir çerçeve edinmiştir.

Bulunmaz - Okur anlasın diye açıkça yazmak ve açıklamasını yapmak yerine, neden "seküler" sözcüğünün pamuk ipliğine sarılıyorsun?... Ben açıklayayım: "Seküler;  Din merkezli veyahut dinî öğeleri hukukî ve siyasî anlamda tayin edici kılan bir yaklaşımın tersine, laik yaşama ait olan ve bunları hukukî ve siyasî kümeden ayıran (kavram)." vikisözlük

Kurhan - Sosyal demokrat Ertuğrul Günay’ın Kültür ve Turizm Bakanlığı’ndan uzaklaştırılmasıyla, bu dönemin açılışı resmen yapılmıştı.

Bulunmaz - Sen, Karl Marks'ı yada Marksçı bir yazarı okumadın mı?! Sosyal demokrat kim, Ertuğrul Günay kim?... Ertuğrul Günay, LİNÇÇİ Boğaziçi Oyuncuları'na "Kültür Bakanlığı Çanağı" yalattığı için mi, sen kendisini "sosyal demokrat" sanıyorsun?! Ertuğrul Günay'ın twitter'ını izleyen sivilceli ve bıyığı çıkmamış delikanlılar bile, onun ne kadar anti-seküler olduğunu, "sosyal demokrat" olmadığını hemen, şıpınişi anlar!

Kurhan - 2012’de İstanbul Şehir Tiyatroları’nda sahnelenen darbe ve bugün bakanlığın ayrımcılık içerdiği açık icraatı, seküler tiyatroları tasfiye harekâtının belirgin aşamalarıdır.

Bulunmaz - Adam ne yapsaydı?! Dinsel görüşlerle iktidara gelmesine karşın, LİNÇÇİ kuruluşlar gibi yalan söyleyerek "seküler" ayaklara mı yatsaydı? AKP'ye karşı çıkmak için öncelikle "Kültür Bakanlığı Çanağı" yalamamak gerekir. Ancak senin ağababalık yaptığın LİNÇÇİ Boğaziçi Oyuncuları, "Kültür Bakanlığı Çanağı" yalamayı bir meziyet sanıyor!...

Kurhan - 12 Eylül’de olduğu gibi topyekûn tasfiye planı değil, aşamalı ve parçalı bir tasfiye planı uygulanmaktadır.

Bulunmaz - Ne diyorsun sen?! Karşında, okuduğunu bile anlamayan acemi avukatlar değil, bıçkın okurlar var!... Ne demek istiyorsan açıkça söyle de anlayalım yada hiçbir şey bilmiyorsan susma arifliğini göster!...

Kurhan - Genco Erkal’ın 12 Eylül’de bile bu başımıza gelmemişti tespiti bir anlamda doğrudur.

Bulunmaz - LİNÇÇİ Genco Erkal'ın konuşmasının hiç inandırıcılığı kalmadı!... Alnındaki LİNÇ lekesine aldırmadan konuşan birine kimse inanmaz. "Kültür Bakanlığı Çanağı" 12 Eylül Faşizmi'nin türevidir. Bu eylemden çok sonra uygulanmaya başlamıştır. 12 Eylül Faşizmi, kültür adamlarını satın alabilmek için "Kültür Bakanlığı Çanağı" imal etmeye başlamış ve kültür adamları avucunu yalamamak için "Kültür Bakanlığı Çanağı" yalamaya başlamıştır. Genco Erkal da avucunu yalamak yerine "Kültür Bakanlığı Çanağı" yalamayı yeğleyenlerin başlarında gelendir...

Kurhan - 12 Eylül’de hedef, esas olarak radikal sol harekete eklemlenmiş tiyatroların tasfiyesi ve terbiye edilmesiydi.

Bulunmaz - Radikal sol harekete eklemlenen tiyatrolar vardı! Dostlar Tiyatrosu bu harekete eklemlenmek yerine, DİSK'in kasasına göz diken sendika ağalarının yönlendirmesiyle toplu bilet satışına eklemlenmişti! Dâvâlarımdan fırsat bulur bulmaz bütün bunları da yazacağım... Zâten, beni dâvâlarla uğraştırmak isteyenlerin asal amacı da budur: Dâvâlarla enerjim bitsin de, "sahte sol" tiyatroların ipliğini pazara çıkarmayayım...

Kurhan - Bugünkü hükümetin hedefi ise, sınır tanımaksızın her parçasıyla seküler tiyatronun tasfiyesi ve terbiye edilmesidir.

Bulunmaz - Yazdığını sen bile anlamıyorsun, okurlar nasıl anlayacak? Söylediklerinin hiçbir toplumsal yararı yok! Konuşmak için konuşuyor, yazmak için yazıyorsun. Klavyeyi şakırdatınca yazı yazdın sanıyorsun!... Boş sözler bunlar bomboş sözler... Buna ancak LİNÇÇİ kişiler inanır!!!

Kurhan - Ortaya çıkan boşluk Türk-İslam ideolojisi çizgisinde tiyatrolarla doldurulacaktır.

Bulunmaz - Nasıl ki Kürt-İslam ideolojisi varsa, Türk-İslam ideolojisi de var. Ancak bu tür ikincil ideolojiler yerine, ben, kapitalizm-sosyalizm karşıtlığının oluşturduğu somut parametrelerden yanayım!... Böyle bir davranış geliştirmem nedeniyle de, sürekli olarak "ENTELEKTÜEL VE HUKUKSAL LİNÇ KAMPANYASI" ile kuşatılmış oluyorum!...

Kurhan - TEB Başkanı Üstün Akmen bu noktayı şöyle ifade etmiş: "Devlet yardımı bu yıl AKP'nin ianesine dönüştürülmüş, siyasi erke muhalefet eden toplulukların ödenekleri kesilmiştir. Duayla başlayacak, Said-i Nursi propagandası yapacak adı sanı duyulmamışlara destek verilmiştir. Bu ayıba ortak olanlara yazıklar olsun, yuh olsun."

Bulunmaz - "Kültür Bakanlığı Çanağı" ne zaman AKP ianesi olmadı ki? LİNÇÇİ Üstün Akmen, hiçbir konuda hiçbir ciddî söz söyleyemez! "Kültür Bakanlığı Çanağı" topluma yarar değil, zarar veriyor. Duayla da başlanabilir... Ne var bunda? Sahnede "TEK YOL DEVRİM!" sloganı atılabileceği gibi Kur'an-ı Kerim de okunabilir. Üstün Akmen, öncelikle kaleme aldığı "TİYATRO ELEŞTİRMENLERİ BİRLİĞİ KAŞELİ İFTİRA MÜTALÂASI" metninin hesabını versin, ondan sonra eline kalem alsın. Neyse ki Üstün Akmen'i de mahkemeye vermeme az kaldı.

Kurhan - Bu yıl şu ya da bu topluluğun niçin bakanlıktan destek alamadığını açıklayacak bir akıl olamaz.

Bulunmaz - Böyle "bir akıl olamaz" ise, ortada bir "sır" olarak duran yada hiçbir zaman akla gelmemiş bulunan "Gezi Direniş"ine katılanlara su yok mantığının anlamı olamaz. Karnından düşünce üretme canım!...

Kurhan - Destek alamayan toplulukların üretken oldukları, rüştlerini çoktan ispat ettikleri ortadadır.

Bulunmaz - Asla, hayır, kesinlikle! Böyle bir gerçek yok... Her şeyden önce LİNÇÇİ Dostlar Tiyatrosu'nun "tek kişilik dev prodüksiyoncusu"  Genco Erkal, onlarca yıldır "tiyatro yapmak" yerine, "Kültür Bakanlığı Çanağı" yalayabilmek için, şiirlerden "kopyala-yapıştır" gösterisi yapıp, Kültür ve Turizm Bakanları'nı sürekli olarak "KERİZ" yerine koyuyor.

Kurhan - Normalde tartışılması gereken, özellikle yeni kurulan ve profesyonel tiyatro yapmayı amaçlayan topluluklara yeterince destek verilip verilmediğidir.

Bulunmaz - Bunun tam tersine, "yeni kurulan ve profesyonel tiyatro yapmayı amaçlayan topluluklara" devrimci direniş türküleri söylemek, onlara "devrimci sermaye" katkısında bulunmak gerekir. Anladın mı?...

Kurhan - Medyada bakanlığın destek vermediği tiyatroların adları okunduğunda ortaya çıkan tablo, net bir skandala işaret etmektedir.

Bulunmaz - Ne diyorsun be canım biraderim? Ne diyorsun? Ortadaki asal skandal, Kültür ve Turizm Bakanı Ömer Çelik'in "Moda Sahnesi"ne yönetmeliğe de aykırı olarak avanta vermesidir. Neden gayet somut olarak konuşmuyorsun da, lâfı eveleyip geveliyorsun be canım kardeşim? Ha?

Kurhan - Bakanlığa "Hangi kritereler göre destek verdiniz?" sorusunu sormak abesle iştigaldir.

Bulunmaz - Soru sormaya gerek yok!... Uygulama, soru sormaya bile gereksindirmiyor! Ömer Çelik, "Moda Sahnesi"ne yönetmeliğe de aykırı olarak avanta verdi. Ne sorusu? Soru sorulacak ikircikli durum yok ki!!!

Kurhan - Belli ki bakanlık ve onunla birlikte hareket eden tiyatrocular, seküler tiyatronun tasfiyesi ve yerine Türk-İslam ideolojisi çizgisinde tiyatroların ikamesi planına uygun bir darbe daha gerçekleştirmişlerdir.

Bulunmaz - Kafanda kurduğun imgesel sekülerlikle hayat gayet ayrı! İstanbul 3. Sulh Ceza Mahkemesi'nde 2010/8 Esas numaralı dosyayla bana karşı açmış olduğun dâvâ nasıl ki senin aleyhine ve benim lehime (BERAAT etmeme) neden olduysa, senin bu imgelemindeki sekülerlik de hayatta karşılığını bulamayacak bir fantaziden öteye gidemeyecektir.

Kurhan - Altını çizmek lazım: Söz konusu olan, devlet eliyle seküler tiyatroların yanı sıra müteyeddin ya da dini duyarlılığı öne çıkaran tiyatrolara alan açmak değil, tiyatro alanında sekülarizmin tasfiyesine paralel Türk-İslam ideolojisi atılımını gerçekleştirmektir.

Bulunmaz - Peki, şöyle yazsan daha yerinde olmaz mı?... "Türk-İslam ideolojisi, Türk-İslam ideolojisi, Türk-İslam ideolojisi." Yazının tamamı üç sözcükle kurgulansa daha doğru olmaz mı? "Türk-İslam ideolojisi..."

Kurhan - Türk-İslam ideolojisinin atılımı bu şekilde gerçekleştirildiğinde, bu artık Türk-İslam faşizminin tiyatroyu fetih harekâtıdır.

Bulunmaz - Sana bir öneride bulunsam uygulayabilir misin?... Aynen şöyle yaz: "Ömer Çelik, Türk-İslam Faşizmi'ne hizmet etmektedir..." Bu yiğitliği gösterebilir misin; yoksa yumurtasız omlet yapmayı sürdürmek hoşuna mı gidiyor? Öznesiz tümce kuran Kurhan, bir şey söylemiyor!...

Kurhan - Peki, ne yapmak lazım ve ne yapılabilir?

Bulunmaz - Marks / "Kapital"i ve Lenin / "Ne Yapmalı?" okumalı!...

Kurhan - Bu soru, daha doğrusu soruların yanıtını vermek kolay değil.

Bulunmaz - Yooo, çok kolay! Marks ve Lenin'i okumak yeter de artar!

Kurhan - 2011 genel seçiminden beri açık ve aşamalı bir tasfiye harekâtı ile karşı karşıya kalan seküler tiyatro çevrelerinin hal ve gidişatı, güçlü bir şekilde demokratik argümanlar üretilebildiğini ve örgütlenme konusunda ciddiye alınabilir adımlar atılabildiğini göstermiyor.

Bulunmaz - Seçimleri neden bu kadar ciddîye alıyorsun canım? Daha ne göstersin? 1100 kişi bir araya gelerek, bize karşı "ENTELEKTÜEL VE HUKUKSAL LİNÇ KAMPANYASI" başlattı! Daha ne olsun?...

Kurhan - Gezi direnişinin ruhunu çağırmak yardımcı olabilir belki, ama belli ki, büyük 10 Kasım Anıtkabir mitinginde olduğu gibi, büyük bir umutsuzlukla Atatürk’ün ruhunu çağırma eğilimi daha ağır basabiliyor.

Bulunmaz - Ben de Kemalizme karşıyım ama, hiçbir zaman için senin düştüğün düzeysizliğe asla ve kesinlikle düşmek istemem!... Beğenelim yada beğenmeyelim, toplumsal bir önderle ilintili olarak bir fikir beyan ederken, bu kadar derin bir çukura düşmeni anlamakta zorlanıyorum... Senin bu trajikomik durumuna üzülüyorum... Sen, öncelikle, bize karşı başlattığın 1100 kişilik "ENTELEKTÜEL VE HUKUKSAL LİNÇ KAMPANYASI" sürecindeki yanlışlarını anlamaya çalışmakla uğraş... Bundan arta kalan zamanında Atatürk'le yada Atakürt'le dalga geçersin!

Kurhan - İyi haber şu: Yüksek siyasete endeksli ve hami arayışında bir tiyatro muhalefeti pratik olarak geçerliliğini tamamen yitirmiş durumda.

Bulunmaz - Sana öyle geliyor!... Kafanda kurduğun özel evrenindeki imgelerin kara bulutları altında titreyip durmakla meşgûlsun!... Somut hiçbir şey söylemiyor, soyut düzlemde kıvranıp duruyorsun. Yeter be!...

Kurhan - Kötü haberler ilkesel meşruiyet zemini zaten kuvvetli bu realite tanınmadığında gelecek.

Bulunmaz - Allah Allah... Tiyatrodan zerre kadar anlamamana karşın, neden tiyatro yazıları yazma inadını sürdürüyorsun anlamak mümkün değil!... Sen, "Ruh Çağırma ve Ruh Çağırma Yöntemlerinin Toplumsal Yararlılığının Seküler Türk-İslam İdeolojisi" adlı bir kitap hazırla bâri...

Kurhan - Ne yapmalı – yapılabilir sorularını ayrıntı içerecek şekilde başka bir yazıda ele almak daha doğru olur.

Bulunmaz - Seni engelleyenler mi var?! Bakmakla yükümlü olduğun onlarca çocuklarınla mı uğraşıyorsun? Yerin mi dar, yenin mi dar? Otur yaz! Ellerini tutan mı var?! Yoksa parmağında dolama mı çıktı birader?!

Kurhan - Şu anda güncel olarak mesele şu: Tamam, bakanlık desteğinden mahrum bırakılan tiyatrolar hangileri, belli oldu.

Bulunmaz - Şunu gördük; "bakanlık desteğinden mahrum bırakılan tiyatrolar" LİNÇ KAMPANYASI için imza verecek kadar alçalabilen tiyatrolar. Önce bunu saptamak gerekir... Başka bir yazı yazmak yerine, iki paragraf daha yazdığında, LİNÇ durumu gayet netleşir be birader?...

Kurhan - Maddi olarak kayba uğradılar, ama manevi kazançları büyük.

Bulunmaz - "Kültür Bakanlığı Çanağı" yalamak için dilekçe veren bir tiyatro, asla ve kesinlikle manevî kazanç sahibi olamaz!... Esas namuslu duruş, "Kültür Bakanlığı Çanağı" yalamak için dilekçe vermemektir!!...

Kurhan - Peki, bakanlık desteği alan tiyatrolar ne yapacak?

Bulunmaz - "Kültür Bakanlığı Çanağı" yalamak için domalacaklar!...

Kurhan - "Biz alacağımızı aldık, alamayanlar ne yazık ki avuçlarını yaladı" deme durumuna mı düşecek?

Bulunmaz - Bu diyaloğu oluşturmaktaki asal amacım okurlara uyanık olmalarını anımsatmak, Ömer Faruk Kurhan'ın yazı yazma yeteneğinin bulunmadığını ortaya çıkarmaktır. Amaca ulaşılmazsa çaba boşa gider!

Kurhan -İkinci ve asıl mesele ise şu: Tiyatrolar bir araya gelip bakanlığı by pass ederek yüzlerini halka dönmenin yollarını bulacaklar mı?

Bulunmaz - Senin ağabeyi olduğun Boğaziçi Oyuncuları'nın "Kültür Bakanlığı Çanağı" yaladığının gerçekliğini asla ve kesinlikle unutmam!

Kurhan - Ben kültür-sanat adına halkın parasını gasp edip keyfine göre dağıtan bakanlığın vermediği desteği halkın vereceğine inanıyorum.

Bulunmaz - Kültür Bakanlığı, benim, devletin, halkın, tüyü bitmemiş yetimin vergileriyle oluşan bütçesini LİNÇÇİ tiyatrolara vermemelidir! Bunu engellemek istemeyen, halk yararına bir tek söz bile söyleyemez!

Kurhan - Tiyatrocuların da kurucu ve kelimenin gerçek anlamında bir çözüm süreci örgütlemesinde fayda var.

Bulunmaz - Tiyatrocular, öncelikle üzerlerindeki 1100 kişilik LİNÇ KAMPANYASI lekesinden arınmadıktan sonra, seyyar satıcıdan iki sağlam portakal bile alabilecek kadar yetenek sahibi olamazlar. Yeter!...