Bulunmaz, İDT reklâm kulesini namusu gibi koruyor... (Fotoğraf: Cemal Bulunmaz)
22 Ekim 2013 Salı günü Endonezya'dan döner dönmez göz gezdirdiğim Yeni Tiyatro Dergisi'ndeki dikkatimi çeken ilk yazı, "DT Genel Müdürü Mustafa Kurt ile Söyleşi" idi... Derginin yedinci sayfasında "Kurt" olarak yazılan sözcük, dergiye "KURT" olarak kapak olmuştu... Tüm sözcükler aynen tıpkı korunmasına karşın kapaktan "Kurt" yerine "KURT" olarak yansıyabilen sözcüğün neden değişime uğradığını anlamak, olası değil!
Yelda Özdeş'in yaptığı "Devlet Tiyatroları Genel Müdürü Mustafa Kurt ile Söyleşi", bir yenilik getiremediği gibi, Türk dilini daraltan bir havaya sahip. "Sen, ben, bizim oğlan" mantığını bir milim olsun aşamayan sade suya tirit söyleşi, can alıcı konuların birine bile kesinlikle değinemiyor... Eğer bu söyleşi, reklâm (PARA) alabilme umuduyla yapılmamışsa, bu söyleşinin hiçbir bir işlevi olmayacak demektir. DT, reklâm verecek mi?
"Dost acı söyler"miş!... Yeni Tiyatro Dergisi ve bu derginin yöneticileri LİNÇÇİ olma alçaklık çukuruna düşmemeye özen göstermelerine, bu nedenle kendilerini eleştirirken son derecede dikkat etmemize karşın, beğenmediğimiz yazıları eleştirip, okurlarımıza yansıtmak zorundayız... Ne yazık ki, Yelda Özdeş, söyleşi yapmasını ve yazı yazmasını bilmiyor. Öğrenmesi gerekir. Öğrenmesi için bütün olanaklarımızı sunabiliriz!... Yelda Özdeş, yazı yazmasını asla öğrenmemekle birlikte, yazı yazmaya hâlâ devam ederse, kendisini çok acımasız eleştiririz. Bu eleştirilerimiz sonrasında, kendini kurban gibi hissedebilir. Bu, kendi bileceği bir iştir.
Yelda Özdeş, hiç olmazsa, İstanbul Devlet Tiyatrosu reklâm kulelerinin hesabını sormak için Devlet Tiyatroları Genel Müdürü Mustafa Kurt'un yakasına yapışıp, kuzu olmayı terk etseydi, olanaklarımız kapsamında, kendisine desteklerimizi sunabilirdik. Diyalektik yasa var: Yiğit insanlar iyi yazar olabilir, ürkek insanlar olamaz... Hattâ kötü yazar bile olamaz!
Sosyalist Sanatçı Hilmi Bulunmaz
22 Ekim 2013 Salı günü Endonezya'dan döner dönmez göz gezdirdiğim Yeni Tiyatro Dergisi'ndeki dikkatimi çeken ilk yazı, "DT Genel Müdürü Mustafa Kurt ile Söyleşi" idi... Derginin yedinci sayfasında "Kurt" olarak yazılan sözcük, dergiye "KURT" olarak kapak olmuştu... Tüm sözcükler aynen tıpkı korunmasına karşın kapaktan "Kurt" yerine "KURT" olarak yansıyabilen sözcüğün neden değişime uğradığını anlamak, olası değil!
Yelda Özdeş'in yaptığı "Devlet Tiyatroları Genel Müdürü Mustafa Kurt ile Söyleşi", bir yenilik getiremediği gibi, Türk dilini daraltan bir havaya sahip. "Sen, ben, bizim oğlan" mantığını bir milim olsun aşamayan sade suya tirit söyleşi, can alıcı konuların birine bile kesinlikle değinemiyor... Eğer bu söyleşi, reklâm (PARA) alabilme umuduyla yapılmamışsa, bu söyleşinin hiçbir bir işlevi olmayacak demektir. DT, reklâm verecek mi?
"Dost acı söyler"miş!... Yeni Tiyatro Dergisi ve bu derginin yöneticileri LİNÇÇİ olma alçaklık çukuruna düşmemeye özen göstermelerine, bu nedenle kendilerini eleştirirken son derecede dikkat etmemize karşın, beğenmediğimiz yazıları eleştirip, okurlarımıza yansıtmak zorundayız... Ne yazık ki, Yelda Özdeş, söyleşi yapmasını ve yazı yazmasını bilmiyor. Öğrenmesi gerekir. Öğrenmesi için bütün olanaklarımızı sunabiliriz!... Yelda Özdeş, yazı yazmasını asla öğrenmemekle birlikte, yazı yazmaya hâlâ devam ederse, kendisini çok acımasız eleştiririz. Bu eleştirilerimiz sonrasında, kendini kurban gibi hissedebilir. Bu, kendi bileceği bir iştir.
Yelda Özdeş, hiç olmazsa, İstanbul Devlet Tiyatrosu reklâm kulelerinin hesabını sormak için Devlet Tiyatroları Genel Müdürü Mustafa Kurt'un yakasına yapışıp, kuzu olmayı terk etseydi, olanaklarımız kapsamında, kendisine desteklerimizi sunabilirdik. Diyalektik yasa var: Yiğit insanlar iyi yazar olabilir, ürkek insanlar olamaz... Hattâ kötü yazar bile olamaz!
Sosyalist Sanatçı Hilmi Bulunmaz